Maç bitmiş, tribün merdivenlerinden iniyorum.. Ellerim cebimde, ıslık çalarak yürüyor ve gülüyorum.. Çevreme bakıyorum onlar da rahat.. Oysa hepsi düne kadar öfkeli ve kızgındılar.. Stadın yanındaki gazeteye gelene kadar neler duyuyor neler konuşuyorduk.. O bile yetmiyor, gazetede elimiz bilgisayarın tuşlarına gitmiyordu.. Kafa karışıklığı bir yana, birde gelen telefonlardaki tepkilere, sanki kulübün yetkilisiymiş gibi cevap verme durumumuz vardı..
Bazen telefonları not aldırtıyor, o kişilere sonra dönüyorduk.. Tabii biz ve onlar sakinleşince durum daha başka oluyordu..
Yalnız inanın bazıları var ki, onları hiçbir şey kesmiyor.. Allah ne verdiyse sıralayıp duruyor.. Kulüp başkanı ve yöneticilerin bu yönde bir şansı var, doğrudan taraftarların tepkisine muhatap olmuyorlar. Ne oluyorsa sahada olup bitiyor..
Ama bu kez hiç öncekiler gibi değildi.. Arayanlar ise farklı konuşuyor ve "çok şükür"le bitiriyordu..
Gerçekten de çok şükür demeliyiz.. İbrahim Kızıl döneminde ilk kez son maça kalmadan küme tehlikesi büyük bir ihtimalle bitmiş sayılıyor.. Teknik adamı rahat, futbolcuları rahat..
Her ne kadar en çok rahatlayan kişi kendisi olsa da, yine maç sırasında tansiyonu yükselip tehlike yaşayan Sayın İbrahim Kızıl, umarım bundan sonra kendine daha dikkat eder..
Ligin bitimine 3 maç kala, hesaplarını farklı noktalara kaydırır.. Önümüzdeki sezonun hesabını doğru şekilde yapar..
Maçtaki gözlemim mi ?
Kiminle oynadığımızı yazmaya bile gerek yok..
Çünkü ne önemi var ki..
Kim iyi oynamış kim ne yapmış umurumda mı ?
Gaziantepspor galip gelmiş, küme tehlikesini atlatmış...
Bundan daha önemli ne olabilir ki...
Sizde aynısını yapın ve bu işin keyfini yaşayın..