Ekolojik dengenin bozulmasıyla birlikte üretilen ürünlerin,vücudumuzun dengesini bozduğunu söyleyen Altuncu, "Şu anda organik hiç bir ürün kalmadı. Ekmeğimiz bile doğal değil. Çünkü özünü yok ettik. Sağlığımız elden gidiyor. Yıkıma gidiyoruz" dedi.

HER ÜRÜNDE KİMYASAL VAR

Tekin Altuncu, bugün doğal yaşamın bozulmasından, doğal dengenin bozulmasından dolayı sağlıksız gıda kullanımında muzdarip bir ülke haline geldiğimizi belirtti. Doğal olmayan gıdaların bağışıklık sistemini bozduğunu dile getiren Altuncu, "Ekolojiyi insanlar olarak bozmaya başladıktan sonra dünyanın düzeni bozulmaya başladı. Ekolojik dengenin bozulmasıyla birlikte üretilen ürünler de bozulmaya başladı. Kimyasalla harmanlanmış bir ürünün dış temizliğini istediğiniz kadar yapın, o kimyasal vücudunuza giriyor. Bugün yediğimiz sebzelerde, meyvelerde kimsayal ilaç, gübre var. Ne oluyor? Vücudun dogal dengesi bozuluyor. Şu anda organik bir ürün yok. Ekmekte doğal değil. Bugün Türkiye'de doğal ürün üretmeye çalışan ve bunu sertifikalandıran üreticiler ve çiftlikler var ama çok kısıtlı üretim yapıyorlar. O nedenle piyasaya göre ürünler çok pahalı oluyor" diye konuştu.

ADI GASTRONOMİ

Gastronomi kenti olduğumuzu, fakat gastronomi kentine uygun altyapımız olduğunu düşünmediğini ifade eden Altuncu, "Adı gastronomi kenti. Ancak hiç bir şey denetlenmiyor, başıboş. Almacı Pazarı, Buğday Arasasının kanalizasyon altyapısı bozuk, hijyen zayıf. Buralar Gaziantep'in önemli gıda merkezleridir. Kavaklık'ta yine öyle. Baklavada nişasta bazlı glikoz kullanılıyor, sade yar yerine aroma verilmiş yağ kullanıyorlar. Soğuk hava deposu yerine ilaçla fıstığı koruyorsun. Maliyeti düşürmek için fıstığın içerisine bezelye öğütüp koyuyorsun. Tırnaklı pide şekil olarak tescil edildi. Çünkü, ekmeğin"özünü" yok ettik. Ekmeğin en önemli malzemesi un. Laboratuvar ortamında değiştirilen, fabrikalarda rafine edilen, randımanı tutturabilmek için kimyasallar ilave edilen bir ham madde oldu un. Anıza maruz kalmış toprağa kimyasal gübre desteği ile yetiştirilen buğday, ot ve böcek ilaçları kullanılarak zenginleştirilip fabrikalarda, yine kimyasal katkıları ile rafine edilip, fırınlara gönderiliyor" dedi.

PAHALI ŞEHİRİZ

Facebook'ta Gaziantep Kentlilik ve Kültürü sayfasının yönetiminde bulunduğunu, şu aralar gastronomi kentiyle alakalı pahalılıkla ilgili yoğun şikayetleri içeren gönderiler gelmeye başladığını belirten Altuncu, "Gaziantep'in çok pahalı olduğunu söylüyorlar. Nohut dürümünün fiyati 5 lira ayran, lahmacunun tanesi 5 lira. Bu pahalılık neden? Gastronomi kentiyiz. Peki gastronomi kentine uygun altyapımız var mı yok. Adı gastronomi kenti. Hiç bir şey denetlenmiyor başıboş. Eskiden sıhhi müesseselerde çalışanlar için bir yönetmelik vardı. Portör Muayenesi Yönetmeliği. Bu yönetmelik ülkede yaygın olan veba, kolera, tifo, çiçek hastalığı, kızamık, su çiceği, verem gibi bulaşıcı hastalıkların önlenmesine yönelik çalışmalar yapmak için çıkarılmıştı. Bu kaldırıldı yerine "Hijyen Eğitimi Yönetmeliği" getirildi. Hiç duydunuz mu, bu eğitim nerede, ne şekilde, kimler tarafından ve kimlere veriliyor? Gıda işletmesinde çalışan veba, kolera, tifo veremse ne olacak? Siyaset nasıl isterse öyle yönetilirsiniz bugün Türkiye ve Gaziantep siyaseti insanların yıkımına yönelik siyaset yapıyor, gelişimine yönelik değil" şeklinde konuştu. Meral KINACILAR