Yapboz tahtasına dönen her yıl değişen ama hep geriye giden eğitim sistemi maalesef hepimizin en derin kanayan yarası.

Kaç iktidar kaçıncı defa değiştirdi artık sayısını unuttuk.

Bunca değişikliğin bir reform gibi sunulması ayrı bir trajedi.

Elbette iyi niyetli olunduğunda değişiklik yapanların da olumlu katkı sunmayı arzuladıklarını düşünmek durumundayız ancak aynı düşüncedeki farklı insanların benzer uğurda yaptıkları manevralar ve her defasında hiç bir şey olamamış gibi davranmaları bizi üzüyor.

Geçen gün bir eğitimci dikkatimi çekti; "Kaç tane bakan değişti ama Milli Eğitim Müsteşarı ve bürokratları aynı, onbinlerce okul müdürcüsü ve yardımcıları değişirken bu insanların başarısızlığın birinci derece sorumluluarı olarak o koltuklarda kalmaya devam etmesi fazlasıyla düşündürücü."

Keşke eğitimde yapılan değişiklikler, reformlar belli kesim dernek vakıflarla paylaşıldığı kadar işin bir nolu tarafı olan eğitim sendikaları ve akademisyenlerle de paylaşılsa.

Belki diğer politikalarınızda yapmış olduğunuz hataları telafi edebilirsiniz ancak gelecek nesillerimizin hayatlarını olumsuz etkileyen eğitim politikalarınızı telafi edemezsiniz.

Yapmış olduğunuz hatalar özel okullarda, yurt dışında kolejlerde eğitim gören çocuklarınızın, torunlarınızın değil fakir fukaranın çocuklarının geleceğini karatmaktadır.

Gelin daha fazla hatada ısrar etmeden milli eğitim politikalarınızı gözden geçirin, başarısız bürokratları daha fazla ödüllendirmeyin.

İşin ehli olanlarla fikir alışverişinde bulunun.

Mesela Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk'un, ortaöğretime geçişte getirilen yeni sistem ile ilgili endişelerini dikkate alın.

Ne diyor Sayın KONCUK ; “Kaygılarımız ülkemizde en doğru eğitim öğretim ortamı oluşması kaygısındandır. Dibi görünmeyen suya girmek kaygılarımızı artırmaktadır, 5 tercihe yerleşmede orta öğretim başarı notu esas alınacağından evine en yakın Anadolu lisesine yerleşme diye bir şey olmayacaktır." yani milleti kandırmayın diyor.

Açıklanan yeni lise geçiş sistemi ile ilgili kaygılarını şöyle açıklıyor?"

1-Her öğrenci istediği okula yerleşemeyecektir.5 tercih sınırı vardır.

2- 5 tercihe yerleşme orta öğretim başarısına göre yapılacaktır. Puanı yeten Anadolu lisesine yerleşeceğinden seçkinci sistem devam edecektir.

3- 5 tercihe yerleşmede mecburen orta öğretim başarı notu esas alınacağından evine en yakın Anadolu lisesine yerleşme diye bir şey yoktur.

4-Genel liseler daha nitelikli okullar olacak diye Anadolu lisesine çevrilmiş ve sınavlı hale gelmişti. Nitelikten geri adım mı atılmaktadır?

5-Nitelikten geri adım atılmasının bir sebebi sınavsız alımsa diğeri de, Anadolu liselerinin sınıf mevcutlarıdır. Sınıf mevcudu kaç olacaktır?

6-Adrese dayalı bir sistem hem sahteciliği hem de kast sistemini beraberinde getirmeyecek midir? TEOG bu yönüyle de iptal edilmiştir.

7-Fen, sosyal bilimler liseleri ile proje okulları sınavlı olacağından, okul dışı kaynak ihtiyacı daha da artacak, yarış hızlanabilecektir.

8-Akademik lise ihtiyacını karşılamak tam anlamıyla mümkün olmayacağı için, özel okullara duyulan ihtiyaç daha da artabilecektir.

9-Fen, sosyal bilimler liseleri ve proje okulları için yapılacak sınavda 60 soru yetersiz olup 6,7,8 sınıf müfredatının karşılamaktan uzaktır.

10-Sınavda sadece 8. sınıf müfredatı mı, 6,7,8. sınıf müfredatı mı sorulmalıdır konusu, sınavın hedefine uygun olarak tartışılmalıdır." diyor.

Almanya 1960 da oluşturduğu bir eğitim sistemi ile devam ediyor.

İleri teknolojiye sahip medeni ülkeler eğitim sistemi ile oynayarak değil zihinleri değiştirerek yollarına devam ediyor.

Bir düşünür " Her şeyin bir sınırı vardır, Demir madeni eriterek altın elde edemezsiniz." diyor.

Bende Eğitimcilerin çoluk çocuğunun geleceği için endişelenen annelerin babaların sesine kulak verin, eğitimle, eğitimci ile bu kadar oynayarak, eğitimi düzeltemezsiniz diyorum.