Bir toplumu zayıflatmak, onun gelişmesini engellemek istiyorsanız yapacağınız en basit şey devletin mevcut yapısıyla işleyen sistemiyle oynayıp, sıkça eğitim sistemini değiştirmektir. Böylece insanları gerçek düşünmeleri gereken konulardan uzaklaştırmış olursunuz. Ne garip bir ülkeyiz ki 90 yıldır eğitim sistemimiz rayına oturmadı. Anayasamız istediğimiz gibi ya da birilerinin istediği gibi yapılamadı. Türkiye'den başka kendi sistemiyle bu kadar uğraşan, kendi iç dinamikleriyle çatışan, tabir yerindeyse kendi ayağına bu kadar kursun sıkan bir başka ülke daha olduğunu sanmıyorum. Yıllardır darbe anayasasından şikayetçiyiz ama ondan daha iyisini yapamıyoruz. 10 yıldır ulusalcı, milliyetçi, Atatürkçü diye Milli Eğitiminden şikayetçiyiz, fakat her değiştirdiğimizde içine ediyoruz. Her yeni gelen bakan farklı düzenlemeler resmen devrimler yaptı hala düzeltemedi, bu şartlarda bu zihniyetle düzelmesi mümkün görünmüyor. Elin adamı ikide bir sistemi değiştirmek yerine geliştirmek derdinde, bizimkiler ise kendi kafa göre sistem değiştirmek derdinde... Bizim yaşımızdakiler bile 10'larca anayasa değişikliğine şahit oldu. En az 5 defa eğitim sistemi değişti... Şimdiye kadar gelen tüm iktidarlar millete ölümü gösterip sıtmaya razı ettiler. Karşı tarafı yani kendisini eleştirenleri; kimi dinsizlikle, kimi dincilikle, kimi faşizmle, kimi kominizmle,kimi Kemalist kimi uşak olmakla, kimi ırkçılıkla kimi ihanetle suçladı. Çatışmak için hep bir sebep bulundu. Her şey kendi iktidarlarını korumak için. Saf samimi Türk milleti çoğu zaman sevdiğinden, inandığından, kimi zaman bir alternatif bulamadığından körü körüne destekledi büyüttü iktidarları. Ama maalesef hepsi de bu samimi milletin millet, devlet olma özelliklerin den birçoğunu ya aldı götürdü, yada tahrip etti... Bunların tahribatçıların en başında da isminin başında "MİLLİ" olduğu halde, sırf tektip gençlik yetiştirme derdine düşen bencil Milli Eğitim Bakanları gelmektedir. Neredeyse " milli kavramları" yok olma aşamasına getiren Milli Eğitim Bakanları öğretmene sahip çıkmak eğitim bütünlüğünü ve eğitimin MİLLİ KİMLİĞİNİ korumak yerine kendi egolarını tatmin etme derdine düştüler. Bir önceki Eğitim Bakanı Ömer Dinçer görevden alınmadan son ziyaretini düğün için geldiği Gaziantep'e yapmış, bir konuşmasın da "sanayide yüzük gibi parlıyorsunuz, eğitimde de bir ilerleme kat edebilseniz çok iyi olacak" şeklinde bir söylemde bulunmuştu. Eski Levent Kırca olsa tefe kor oynatırdı bakanı ama yokluğunda kimsenin umurunda olmadı. Ne bu komik söylemi ne de bakanlıktan alınışı. Sayın Bakan Anadoluda düğünlerde oynanan yüzük oyununda ortada dolaşan yüzük gibi kayboldu gitti. Sırtına canı yanmış eğitimcilerin öfkesi vebali alarak. Sn. İdris Naim Şahin için bile üzülenler oldu, onun için ne kendi adamları dışında ne üzülen ne gözyaşı döken oldu, bir bakan için en acı yad'edilme bu olsa gerek... En garibi olanı Ömer Dinçer"in bakanlığında süresince %100 büyüyüp yetki kazanan yandaş sendika bile davul zurna kutladı gidişini. Cumhurbaşkanına yalvarması " projelerim bitmedi " demesi bile kurtarmadı onu çünkü hedefi sadece kendi emellerini gerçekleştirmek olanlar ve yukarıya çıkarken aşağı inenlere iyi davranmayanların akıbetleri hep böyle olur. Dünyada Pentegon'dan sonra en çok çalışana sahip bir bakan olarak ne yaptı Ömer DİNÇER ? En başta çalışanına sahip çıkmadı, o bilinçli bilgili topluluğun kıymetini bilmedi, herkesten önce o dışladı o küçümsedi EĞİTİM ÇALIŞANLARINI... Kendi emrinde çalışan öğretmen gibi; toplumun kanaat önderi, her kesimle iç içe, görevi gelecek nesillere ülkesini, devletini, milletini, bayrağını sevdirmek , dinini diyanetini öğretmek olan kısaca adam yetiştiren, bu kutsal meslek gurubuna devletin üvey evlat muamelesi yapmasına vesile oldu yada göz yumdu. Öğretmene hizmetliden daha az maaşı layık gören anlayışa hiç itiraz etmedi, eğitimin düzelmesi için mutlu, işini severek yapan eğitimciler olması gerektiğini hiç düşünmedi. Eğitimin eğitimcinin onca sorunu varken o kılık kıyafetle, dershanelerle uğraştı... Eğitim Bakanlığından Sn.Hüseyin Çelik kanunsuz yandaş müdürler atayarak, Sn.Nimet Çubuk'u veli ile okul idaresini birbirine düşüren kararlara imza atarak gitmişti, Sn. Ömer Dinçer'de öğretmenler gününü dahi eğitimciye zehir eden bir bakan olarak gitti. Eğitimde yeni bir sayfa açıldı. İnsanlara ekranlarda gülen güldüren bir Milli Eğitim Bakanı olarak iyi bir ilk izlenim veren, 15 tatilin bitişiyle birlikte göreve başlayan Sn. Nabi AVCI' dan bu yeni sayfayı kirletmemesini, eğitime yeniden "MİLLİ" bir kimlik kazandırmasını, yanlı yandaş davranışlara girmeyerek çalışanlarına sahip çıkmasını, son yıllarda özellikle baskılardan bunalan, ücretleri yüzünden motivasyonunu kaybeden kurumuna, devlete küsen eğitim çalışanlarına özellikle öğretmenlere gereken değeri vermesini, hükümetin değil MİLLETİN en önemlisi de "MİLLİ EĞİTİMİN BAKANI" olmasını , serbest kıyafet uygulamasına ve 444'ten vazgeçmesini istiyor görevinde başarılar diliyoruz. Unutulmamalıdır ki; Devletin sitemiyle dinamikleriyle oynamak ne kadar tehlikeli ve yanlışsa, o dinamiğin parçalarına dışlanmışlık hissi vermek, toplumda ki saygınlığıyla alay edilmesini sağlamak ta o kadar tehlikelidir. "Bir millet irfan ordusuna sahip olmadıkça, muharebe meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak irfan ordusuna bağlıdır." M.Kemal ATATÜRK