Merhaba sevgili okurlar…
Bugün, geçen hafta I. ve II. bölümlerini paylaştığım “Eğitim ve Gaziantep'e Dair Notlar” çalışmamın son bölümünü sizlerle paylaşmak istiyorum. Geçen haftadan hatırlarsanız, genelde eğitim sorunlarına değinmekle birlikte daha çok ilimizin eğitime dair sancılarını dillendirmeye çalışmıştım. Şimdi kaldığımız yerden devam edelim:
  • Kulüp ve cemaatlere dair belirlemeler:
Bazı olayların tarihsel altyapısını bildiğimiz zaman o olayları anlamlandırmak daha mümkün hale gelebilir. Bizim gibi “bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olanlar ülkesi”nde ise bu, çok daha önemli bir hal alır.
Soğuk Savaş yılları… 1980'li yılların öncesinde temeli atılan ve daha sonra da ABD Başkanı R. Reagan ve  “Demir Leydi” lakaplı İngiltere Başbakanı M. Thatcher'ın öncülüğünde SSCB'ye karşı “Yeşil Kuşak” politikası geliştirilir. Amaç, “Kızıl Yol”un önünü kesmek… Bu doğrultuda proje sahipleri, İslam ülkelerinin siyasi ve sosyo-kültürel yapılarını da göz önünde bulundurarak “radikal” ve “ılımlı” İslami yapıları beslemeye, destekleyip geliştirmeye çalışırlar. Buradan ülkemizin payına, 12 Eylül darbesi ve devamında “ılımlı İslam” anlayışının bir sonucu olarak resmi alanda hızlı bir biçimde İmam Hatip liselerinin sayılarının arttırılması, tarikat üyesi bir başbakan vb. çıkar; gayri-resmi alanda ise günümüzün popüler cemaat grupları o günden bu yana bu anlayışın ürünü olarak kendini var ederek gelir.
 
Gelinen noktada, bu tür yapıların sadece eğitim alanında değil; birçok alanda önemli sayılabilecek siyasi ve ekonomik bir güce kavuştuğu herkesçe görülmektedir. Konunun geneli çok daha detaylı olup uzun tartışmalara gebedir ki asıl konumuzdan çok da uzaklaşmadan gelelim gazi kentimizle bağlantısına:
 
İlimizdeki eğitim problemleri kendine özgü birtakım sancıları bağrında barındırıyor olsa da bunları ülkemizdeki siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel çalkantılardan ve genel eğitim sisteminden kaynaklı problemlerden bağımsız değerlendirmek düşünülemez. Gazi kentimizde de maalesef, eğitim çıtamızı yükseltme gayesi olmayan, eğitim sorunlarımızın çözümüne dair sorumluluk taşımayan; hatta bir şeyler yapma çabasındaki kurum ve bireylere kendi çıkarlarına hizmet etmediğini düşündükleri anda türlü biçimlerde engel olmaya çalışan cemaat ve kulüpler bulunmaktadır.
 
Şüphesiz ki bu cemaat ve kulüpler, kendi dünya görüşleri, anlayışları ve inançları çerçevesinde bireyler/kullar yetiştirme çabasındadırlar. Bazılarının tabiriyle, “demokrasi içine sindirme rejimi” olarak düşünülse de bu tür yapıların kamu alanlarını bu biçimde kullanıyor olmaları kabul edilemez. Tabii ki demokrasilerde ifade ve örgütlenme özgürlüğü vardır; ancak bu tür yapılar, tüzel yapılar olarak kurumlaşmalıdır. Özgür yurttaşlardan toplanan vergilerle oluşturulan kamusal/ortak alanda böylesine faaliyetler içerisinde bulunmak ne kadar doğrudur?
 
Ve üzücü olan şu ki bu yapılar, eğitimi tamamen cemaatlerin ve sermayenin kontrolüne vermek isteyen bazı siyasi kesimler tarafından “oy deposu/ arka bahçe” olarak görüldüğünden bilinçli olarak göz ardı edilmektedir. Bu cemaat ve kulüpler de bu siyasi ranttan maksimum düzeyde yararlanmaktadır.
 
Kaynağı meçhul/malum finans çevrelerince beslenen bu yapılar; yoksul kesimler üzerinde ekonomik gücüyle,  diğer kesimler üzerinde ise dini ya da ideolojik duyguları sömürmek suretiyle etkili olmaya çalışmaktadır. Sonuç itibariyle bu tür yapılar, Gaziantep'in eğitimine katkı sunmaktan çok, var olan sorunlar hanesine eklenen bir başlıktan öteye geçmemektedir.
  • Diğer nedenler:
§   Okul yapımı için MEB'in ilimize ayırdığı ödeneğin diğer illerin geneline göre daha az olması,
§   Gaziantep'in teşvik yasasından yararlanamamış olması,
§   Milli ve mahalli bayramlar için yapılan hazırlıkların haftalarca sürmesi,
§   Bilgisayar, internet vb. teknolojik pratiklerden MEB'in hala yeterli düzeyde yararlanamaması,
§   Birçok okulda memur yetersizliğinden kaynaklı kütüphanelerin kapalı olması,
§   Öğretmenlerimizin çağın gereklerine uygun olarak akademik ve pratik anlamda kendilerini geliştirmemesi/geliştirememesi,
§   Okullarda yaşanılan disiplin dışı olaylardaki artış ve öğrenci devamsızlıklarının engellenememesi,
§   TV'deki birçok programın zararları konusundaki bilgisizlik/vurdumduymazlık,
§   Okul rehberlik birimlerinin nicel ve nitel olarak yetersizliği,
§   Velilerin eğitim-öğretime olan ilgisizliği,
§   İlimize daha çok göç yoluyla gelen mevsimlik tarım işçilerinin çocuklarının okullara devamında sorun yaşanması  vs vs vs…  

Sonuç olarak sevgili okurlar, üç bölümde toparlamaya çalıştığımız “Eğitim ve Gaziantep'e Dair Notlar” çalışmamızın geneline baktığımızda ilimizin kendine özgü ciddi problemleri olduğu gibi, genel eğitim sisteminden bağımsız değerlendirilemeyecek problemleri de olduğu görülmektedir. Çözüm adına neler yapılabilir sorusunun cevabı problemlerin içerisinde saklı dramatik olarak… İlimiz adına söz söyleyen mülki amirler başta olmak üzere tüm kesimlere ciddi görevler düşmektedir, çözüm adına… Ve çözümün bir çırpıda gerçekleşmeyeceği de aşikârdır… Çünkü hiçbir ağaç ilk günden meyve vermez.
 
* * *
Yarınki yazımızda “Katsayı Tartışmaları”na dair bizim de söyleyeceklerimiz olacak, görüşmek dileğiyle…