Bu konuya sakın gözucuyla bakıp burun kıvırmayın, usulen okuyup geçmeyin... Daha da önemlisi, okuduktan sonra boşvermeyin... Çünkü hepimizi ilgilendiriyor. Hatta çocuklarımızın geleceğini daha fazlasıyla lgilendiriyor... Yeterki ciddiye alması gerekenler tedbir alsın... Harekete geçsin...
Evet, şimdi gelelim gerçeklerimize... Cumartesi günkü manşetimizi "Durum Vahim" şeklinde verdik... Buna gerekçe olarak da, TBMM Okullarda Şiddet Eğilimi Araştırma Komisyonu üyelerinin şehrimizde yaptıkları çalışmalarından çıkan sonucu gösterdik... Ve büyük bir şaşkınlıkla şehrimizde 18 yaş altı nüfus oranının 400 binlere dayandığını öğrendik. Bu çocukların çok rahat biçimde uyuşturucu bulabildiklerini ve kullandıklarını duyduk.. Kenar semtlerdeki internet kafelerin çocuklar için bir bataklık haline geldiğine şahit olduk... Şu anda şehrimizde cezaevinde yatan 60 çocuktan 16 tanesinin cinayet işlediğini, tüm çocuklarımızın suç örgütleri tarafından rahatlıkla kullanıldığını öğrenmiş olduk... İsterseniz lafı daha fazla uzatmayalım ve okumayanlar veya okuyup anlamayanlar için komisyon üyelerinin 3-4 günlük araştırma sonrası Gaziantep için yaptıkları tesbitlere bir göz atalım: MAALESEF GÖZLER BÜYÜKLERE TAKILDIĞI İÇİN GENÇLER VE ÇOCUKLAR UNUTULMUŞ ! Komisyon Başkanı Halide İncekara, "Gaziantep'te 10'un üzerinde bir takım çete başları, gençleri organize ediyor" diyerek, görüşülen çocukların komisyon üyelerine, bunun gerekçelerini 18 yaşın altındakilere ceza verilmediği için çetelerin böyle bir yola başvurduğunu itiraf ettiklerini, ayrıca yine aynı çocukların Gaziantep'te uyuşturucuya ulaşmanın çok kolay olduğunu söylediklerini belirtiyor... İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş ise, "Gaziantep'te internet kafeleri dolaştık. Kenar mahalleler diyebileceğimiz yerlerdeki internet kafeler, çocuklar için batakhane gibi. Filtre sisteminin olmadığı, çocuklara planlı bir şekilde internet kafede hazırlanan bir takım sitelerin servis yapıldığını gördük. Gittiğimiz bir internet kafe, filtresiz programlar yüzünden 14 gün ceza almasına rağmen açıldığı ilk gün yine aynı ahlaksızlığı yaptığını belirledik" diyor. GAZİANTEP SINIFTA KALMIŞ !

Komisyonun raporuna göre, bu konuda koordine olan, bütün birimleri bir arada çalışan, genç nüfusu önüne koyan şehirlerin büyük bölümü bu problemi çözdüler. Gaziantep'i yönetenlerin dikkatli olması gerektiğini belirten raporda, "Bütün kurumlar aynı anda çalışmalı. Yerel yönetimlerin imar planları içinde park alanı dışında çocukların meşgul olacakları yerler yapmalı. Gençler sanata teşvik edilmeli" deniliyor. ÇOK YAKINDA EVLERDE KİLİTLİ KALIRSAK ŞAŞMAYALIM

Raporda benim yıllardan beri ifade etmeye çalıştığım gerçeklere de yer veriliyor ve "Eğer aileden başlayan eğitim silsilesi gerçekleştirilmez, çocukları sahiplenecek çalışmalar olmazsa, bir kaç yıl içinde hepimiz evlerimizi kilitli tutmak, kendimizi korumak için tedbir almak zorunda kalabiliriz" görüşü hakim oluyor. SOKAKLARA ÇIKIN VE GERÇEĞİ YAŞAYIN

Komisyon üyeleri bunlarda yetinmemiş ve özverili bir yaklaşımla, "Biz siyasetçiler, kentlerimize geldiğimizde sadece bir kaç kişiyi dinleyip, sokaklara çıkmıyorsak yazıktır bizlere. Ufacık spor sahalarıyla, bir basket potasıyla çocuğu meşgul eden sahaları oluşturmadıysak bu çocuklar yarın hepimize beddua edecekler" diye konuşuyor. USULEN KURULACAK KOMİSYONLARA HAYIR !

Bu kadarı yeter değil mi ? Aslında yetmez...Bu konuyla ilgili sayfalar dolusu yazmak gerekli... Başta bu ilin valisi olmak üzere, milli eğitim, belediyeler, emniyet yetkilileri ve sivil toplum kuruluşları ciddi biçimde bu konuya el atmalı... Bugüne kadar maalesef bu işler, sayın yetkililerimize hep angarya geldi. Usulen komisyonlar kuruldu, usulen toplantılar yapıldı, usulen kararlar alındı ve bu günlere gelindi... BU KENTİ DÜŞÜNENLER HAREKETE GEÇSİN ! DÜŞÜNMEYENLERDEN MEDET UMMAYALIM Aslında biraz gerçekçi olmak gerekirse, bu konuya Gaziantep'te yaşayanlar ile artık yaşamını bu kentte sürdürmek, çocuklarını da kente yararlı olarak yetiştirmek isteyen bürokrat kesimin daha duyarlı davranması gerekir. Ne yazık ki, bu kentte tayinle gelmiş olanların bazılarının bakış açıları çok farklı... Bu nedenle kentin geleceğini ilgilendiren her türlü uygulamalarda çok kararlı adımlar atamıyorlar... Bugüne kadar hizmet ettiği şehrin tüm sorunları için çözüme yönelik çaba sarfedenleri de gördük, son yıllarda "aman yahu, nasıl olsa yarın tayinim çıkar ne diye uğraşayım ki?" diyenleri de... Bunu söylüyorum, çünkü yaşadıklarımız bize Gaziantep'te işlerin böyle yürüdüğünü gösterdi. Zaten öyle olmasaydı, şimdi ne bunları yazabilirdik, ne de TBMM, okullarda şiddeti araştırma komisyonun üyeleri Gaziantep ile ilgili genç nüfusun büyük bir tehlike oluşturacak hale geldiğini araştırıp rapor edebilirdi...
Son sözüm şu; Bu kentte yaşamak isteyen, yaşayan ve kentin geleceğini düşünen kim varsa, bu sorunların çözümünde katkıda bulunsun... Özellikle büyükşehir belediyesi, odalar ve sivil toplum örgütleri, milli eğitimle birlikte çözüme yönelik projeler üretsin... Gençlerimiz ve çocuklarımızın suç örgütlerinin eline düşmesine, uyuşturucu ve fuhuş batağına saplanmasına engel olacak uygulamalar başlatılsın...
Aksi takdirdesini söylemeye gerek yok, çünkü neler olacağını herkes biliyor... FİNANSBANK BU HATAYI DÜZELTMELİ, YOKSA BUNUN ADI SOYGUN OLUR

29 dolarlık borç, bir ay içinde 290 dolar olabilir mi? 7'den 77'ye kime sorsanız, adamın suratına dalga geçermiş gibi bakar, üstelik "git be işine" der. Sinirli olan ise kocaman bir tokat atar... Ama bu olay maalesef doğru...
Gelelim konumuza...
Peşinen söyleyeyim, bizde bir Finansbank müşterisiyiz... Şehrimizde bazı şubelerde görevli olarak çalışanların çoğunu tanıyor ve beğeniyoruz... Ama yazarımız Halil Alpay'ın başına gelenlerden sonra Finansbank ile ilişkilerimizi tekrar gözden geçirmek durumundayız... Sadece biz değil elbette, şu gelişmeyi okuyan herkesin Halil Hocaya yapılan haksızlık düzelmediği takdirde, Finansbank ile ilişkisini gözden geçireceğini tahmin ediyorum...
Gelelim konumuza...
Saygın bir eğitimci olan Halil Alpay, eşiyle birlikte Amerika'da yaşayan oğlunun yanına gitmek için Finansbank'a ait kredi kartıyla uçak bileti alırlar. 3 aylık emekli maaşını 1486 euro tutan bilet parasına ayıran Sayın Alpay, bu parayı Ziraat Bankasından çekmesi ve Finansbank'a ödemesi için kardeşini görevlendirir. Bilet Euro üzerindedir, ama Finansbank'ta görev yapanlar bunu dolara çevirir ve toplam bilet tutarından 29 dolar eksiği olduğunu söyler... Kardeşi de "madem öyle 29 doları da bundan sonraki maaşından çekip öder"der ve 1486 Euro karşılığındaki parayı sadece 29 dolar eksiğine bankaya yatırır... Halil Hocamız bir ay sonra Amerika'dan döner ve hemen maaşını çekerek Finansbank'a gidip, 29 doları yatırmak ister... BANKA GÖREVLİLERİ KASITLI MI YAPIYOR ?

İşte kıyamet burada kopar... Çünkü banka yetkilileri borcunun 29 dolar değil, 290 dolar olduğunu söyler... Yani bir ayda tam 10 misli artış yapıldığını öğrenir. Faize vurur, kazanca döker, yurt dışındaki ülkelerin bankalarındaki işlemini araştırır ve hiçbirinde böyle bir uygulamanın olmadığını öğrenir... Ancak banka yetkililerini ikna edemez... Kısa adı KKD Fonu olan Kaynak Kullanım Destekleme Fonu altında, böyle bir uygulamayı yaptıklarını söyleyen banka yetkililerine söz geçiremeyen Halil Hoca, 29 doların bir ay içinde 290 dolar olmasının savaşına başlar... Doğrusu durumu bana anlattığında, Finansbank'ın sorumsuzluğuna şaşırmadım desem yalan söylemiş olurum... Madem böyle bir uygulama vardı, o zaman ödeme yapılırken müşteri niye uyarılmadı? Çünkü söylenmiş olsa, 29 dolar hemen temin edilir ve bankaya yatırılırdı... Bu olay aslında hepimize ders olmalı. Ama özellikle Finansbank eğer bu hatayı düzeltmediği takdirde, bu banka ile olan ilişkilerin gözden geçirilmesi gerektiğine inanıyorum... Sayın Halil Alpay'a "bu işin sakın peşini bırakma" diyorum...
Hepinize iyi haftalar