Allah tüm dünya nimetlerini yaratığı insanoğlunun hizmetine sunmuş ardında üreyip çoğalmaları için onları erkek ve kadın olarak farklılaştırmıştır...

Kul olarak Allah katında bir fark olmamasına rağmen fıtratlarındaki sorumluklardan dolayı erkek güçlü kadın ona göre daha hassastır.

Allah kadını analık erkeği babalık vasfıyla şereflendirmiştir.

İslam inancı bazı kesimlerin ısrarlı ve maksatlı farklı yorumlarının aksine kadına çok değer vermiş, ona karsı çok hassas davranılmasını istemiştir.

Öyleki Hz. Peygamber bir Hadis'i Şeriflerin de "Hanımını döven, Allah'a ve Resûlüne asi olur. Kıyamette onun hasmı ben olurum." [R.Nasıhin] buyurmuştur.

Tüm inanç, görüş, fikir ve geleneklerin ortak görüşü "kadın erkek, erkek kadın için yaratılmıştır," hiçbir düşünce birini diğerine köle olarak algılamamıştır...

Yıllardır tüm dünyada ve ülkemiz de kutlanan "8 Mart Dünya Kadınlar Günü" ilk başlarda femen gruplar ve kadın dayanışma dernekleri ile birtakım marjinal siyasi görüşler tarafından kullanılıp kutlanmış son yıllarda ise toplumun tüm kesimlerin kabullenip benimsediği bir etkinlik haline gelmiştir.

Ben bunun sebebini " toplumda ki kadına bakış algısının değişmemiş olmasına" bağlıyorum.

Bir taraftan sen ne kadar değerlisin diyeceksin, diğer taraftan ona cinsel bir obje olarak bakacaksın,en kötüsü şiddet egonu onun üzerinde tatmin etmeye devam edeceksin....

Şuan toplumumuzda kadınların en büyük sorunu hala şiddete maruz kalıyor olmalarıdır, üstelik bunun kimler tarafından uygulandığını bir göstergesi de yok, bazen işsiz bir erkek, bazen sarhoş bir sevgili bazen de kelli felli insanların şiddetine şahit oluyoruz...

Burada en iç acıtıcı durum şiddetin toplumsal bir gelenek dinsel bir öğreti imiş gibi algılanmasıdır.

Tamamen cehalet,bağnazlık bazen de ekonomik olumsuzluklar dan kaynaklı bu geri kalmışlığı kabul edip, bunun sebebini inancımıza yıkmayı kabul etmekte mümkün değil...

Şiddette karşı kadını korumak görevi devlete ait olsa da, bunun önüne polisiye önlemlerle geçmenin mümkün olmadığı acı bir gerçek...

Kanunlarla caydırıcı hale getirip, polisin bu paralelde önlemler alması sağlandığında somut adımlar atılmış olur, ancak önemli olan kanunları kağıt üzeri koymak değil uygulayıp tatbikini sağlamak, gerekli cezaları caydırıcı olarak uygulamaktır.

En önemlisi de, toplumdaki şiddet eğiliminin önüne geçmek sadece kadına değil "ŞİDDETİN HER TÜRLÜSÜNÜ LANETLEMEK" olmalı...

Kadın cinsiyetine bir kişilik katarak kendine cinsel bir obje, zayıf bir varlık olarak bakılmasının önüne geçmelidir, özellikle çalışan kadınlar hayat mücadelesini ailesi ile birlikte vermeyi tercih etmeli ekonomik özgürlüğü "tek başına bir özgürlüğe" çevirmeye çalışmalıdır...

Erkek; hayatının her anında yanı başında olan kadından şefkatini esirgememeli ; bazen anası, bazen bacısı en çok da "kızına" nasıl davranılmasını istiyorsa öyle davranmalıdır...

"KADINA ŞİDDETİN" ; Toplumdaki şiddet eğilimini, cehaleti ortadan kaldırmadan, eğitim seviyesini ve vicdani bilinci yükseltemeden tamamen bitmesini beklemiyoruz, ancak daha fazla sürmesini de istemiyoruz...

Bu konuda duyarlı olmak için illa kendi ailemizden, canımızdan birinin mağdur olması gerekmiyor, "şiddete maruz kalan, mağdur olan insansa, insan olan her bireyin duyarlı olması gerekiyor"...

Kadınlara kanunlar tarafından tanınan "pozitif ayrımcılık" haklarını kullanmalarını, kaderlerini çizme yetkisinin kendi ellerinde olduğun, her an kendilerine hizmet veren "ALO 183" hattı bulunduğunu hatırlatıyor, köleliğe ve şiddete karşı savaşa devam etmelerini diliyor, Seda AKGÜL'ün "DİŞİLİK Mİ KİŞİLİK Mİ ?" kitabını okumalarını tavsiye ediyorum...

Bu vesile ile tüm kadınların "8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ'NÜ" kutluyor sözlerimi BÜYÜK ÖNDER'in iki anlamlı sözüyle tamamlıyorum...

"Bizim dinimiz hiç bir vakit kadınların erkeklerden geri kalmasını talep etmemiştir! Allah'ın emrettiği şey erkek ve kadın müslümanların ilim ve irfan edinmeleridir. Kadın ve erkek bu ilim ve irfanı aramak ve nerede bulursa oraya gitmek ve onunla mücehhez olmak mecburiyet'indedir."

"Kadınlarımızın genel görev ve çalışmalarda paylarına düşen işlerden başka, en önemli, en hayırlı, en faziletli bir ödevleri de "iyi anne" olmalarıdır." M.Kemal ATATÜRK