Yıllar geçiyor, fark etmesen de...

Nilüfer'in seslendirdiği,hemen hemen hepimizin severek dinlediği bu güzel şarkının sözleriyle bu haftaki yazımı açmak istedim...

Evet,dünya dönüyor,zaman geçiyor,hayat büyük bir hızla ilerliyor çoğumuz farkında olmasak da...

90'lı Yılların çocuğu olarak yaşımın öyle çok büyük olmamasına rağmen geçmişe doğru şöyle bir baktığımda 15 sene öncesinin çocuklarının şimdi çok ama çok farklı olduklarını görüyorum.

Biz çocukken polis-asker amcalar vardı,her gördüğümüzde onları selamlamak için can atardık.Şimdi ise asker kardeş,polis kardeş oluverdiler. Damat ağabeyler,gelin ablalar vardı,bir gün onların yerinde bizlerin olacağı aklımızdan geçmezdi.Araç kullanan şoförlerimiz vardı,nasıl güzel araba kullanıyor derdik,amca bir gün bana da araba öğretir misin derdik.Nereden aklımıza gelirdi ki şimdi araba kullanmayı öğreten o amcaların biz olacağı.Doktor amcalar,hemşire ablalarımız vardı,iğne vurulmamak için türlü türlü bahanelerle kaçmaya çalışırdık.Şimdi o iğneyi vuranlar bizler olduk...

Aslında onların yaşı hep aynıydı,büyüyen biz olduk.Bizler büyüdükçe bir zamanlar ağabeyler,ablalar,amcalar,teyzeler dediğimiz kişilerin yerine bizler geçtik.Biz büyüdükçe sorumluluklarımız da büyüdü.Hayatın içinde mücadele eden birer savaşçı da biz oluverdik...

Ferdi Tayfur'un bir şarkısı vardır.Çoğumuz ezbere biliriz...

Ah bir çocuk olsaydım,parklarda dolaşsaydım,

Dertten,kederden uzak,arkadaşlar bulsaydım...

Zaman zaman bizler de "Ah bir çocuk olsaydık" dediğimiz oluyor.Hayatı çocuk saflığında,tertemiz,her şeyden bihaber olarak yaşamak istediğimiz zamanlar oluveriyor.Ama ne yazık ki, geçmiş günleri anılarla,birkaç kare fotoğrafla anmaktan başka hiçbir şey gelmiyor elden...

Günümüz çocuklarına şöyle bir bakıveriyorum.Bizim çocukluk yıllarımıza göre çok daha üst düzey bir yaşamın içinde adeta yediği önünde,yemediği arkada,elinde bilgisayar,cep telefonu olan,hemen hemen her imkana sahip çocuklar görüyorum.Fakat şunu söyleyebilirim ki bizim zamanımızda bu imkanların birçoğu olmamasına rağmen,hatta çoğu zaman bir çocuk olduğumuzu unutup hayata erken merhaba diyen bir nesil olarak,günümüz çocuklarının yaşamadığı mutluluğu,arkadaşlığı,samimiyeti biz onlardan daha çok yaşayabildik diye düşünüyorum.

O zaman ülkenin durumu şimdiki gibi değildi,çoğumuz okuldan çıkar esnafın yanında çalışmaya giderdik,çalışalım ki okul masraflarımız çıksın,harçlığımız olsun,zaten hayatın ağır şartlarında beli bükülmüş babamıza bir yük de biz olmamak için,biz de çalışır çabalardık.Sadece haftada bir gün pazar günü arkadaşlarla toplanır,o zamanın oyun araçları olan misket (gülle),topaç (derme) gibi birkaç sınırlı oyuncak ile doyasıya eğlenirdik,pazar gününü hiç bitmemesi için içimizden dualar ederdik...

Şimdiki çocuklarımızın bizim çocukluk yıllarımızda hayal edemeyeceğimiz kadar çok oyuncağı,teknolojisi,interneti var ama eskiden bizim kardeş derecesinde bir samimiyetle oyunlar oynayıp büyük dostluklar kurduğumuz çocukluk arkadaşlıklarımıza onlar ulaşamıyorlar maalesef.

Bilgisayar başında dünyaya kapalı sanal dünyada sanal bir kahraman olarak kişilikleri oluşan çocuklarımızı bizler onları velileri olarak şanslı görsek de, aslında hayatı el bebek,gül bebek yaşayan günümüz çocukları gerçekten çok ama çok şanssızlar...

Gelecek haftaya yeniden görüşünceye dek esen kalın.

İçinizdeki çocuk,hiçbir zaman büyümesin...