Türkiye?nin dış politikasını en iyi bilenlerden ve Dışişleri?nin en parlak isimlerden biri olan emekli büyükelçi ve eski Dışişleri Bakanı İlter Türkmen?in birkaç ilginç tespitiyle devam edelim: ?Araplar, Filistin sorununun çözümü konusunda artık eskisi kadar heyecan duymuyorlar. Mesela Mısır, Filistinlilere katiyen yardım etmek istemiyor. Çünkü Hamas onun için çok tehlikeli. Diğer Arap ülkeleri de Hamas?ı çok tehlikeli buluyor. (?) Hiç unutmam Arap Birliği Genel Sekreteri: ?Demokrasi, demokrasi diyorsunuz; ama yanılıyorsunuz. Demokrasi gelince ne olacak? Sandıktan Hamas (Filistin) çıkacak, Hizbullah (Lübnan) çıkacak, Müslüman Kardeşler (Suriye) çıkacak. Bunlar bir kez seçimi kazandıktan sonra da bir daha gitmeyecekler. Zor kullanarak hep iktidarda kalacaklar.? diye bağırıyordu. Filistin sorunu konusunda bölgede şu anda en fazla heyecan duyan biziz?(?) Bakın bugün Körfez ülkelerine, Araplara hangisinden daha çok korktuklarını sorsanız, İsrail onlara vız geliyor. İran?dan korkuyorlar. İran bir kere Şii... Araplar Sünni? Ayrıca İran?ın Irak?ta yeraltında neler yaptığını Araplar çok iyi biliyor.? Dün ve bugün söylediklerimizin ötesinde Dışişleri Bakanlığı?nın İsrail?in Mavi Marmara baskınında yetersizlikleri ayyuka çıkmıştır. Mavi Marmara ve benzeri yardımlar, dünyada tüm ülkelerin yardım ettiği, misal deprem felaketi geçiren bir ülkeye dahi yapılsa o ülkenin dışişleri kontrolünde gerçekleşir. Yardımın gideceği ülke yetkilileri ile dışişleri konuşur, hem yardımı götürenleri hem de yardım alacak ülkedeki organizasyonları bilir ve yardımın kazasız belasız yerine ulaşmasını sağlar. Mavi Marmara yola çıkmadan önce organizatör kuruluşun amacının dünyanın savunması konusunda en paranoyak ve yeri geldiğinde en saldırgan ülkelerinden birinin ambargosunu delip o ülke tarafından terör ile ilişkilendirilen bir parti/organizasyon/örgüte (Hamas?a) yardım ulaştırma niyetinin bela koktuğu aşikârdır. Bizim Çıksorut?taki kahvenin müdavimlerinden Kör Kenan bile bu belanın farkındaydı. Dışişleri Bakanlığı bu yardım seferi sürecinin kazasız belasız, hiçbir müdahale olmadan işleyeceğini öngörmüş olamazlar. Bu durumda akla gelen Davutoğolu ve ekibinin bilerek bu sürece müdahil olmamasıdır. Amaçlanan ise İsrail?in bu gemilere müdahale etmesi ve mevcut ilişkilerin daha da gerilmesidir. Bu amaç baştan sakattır, zira İsrail o gemileri torpilleyip batırsa ve onca insan boğulup ölse dahi ne yıllardır anti-semitizmin bayraktarlığını yapmış ve şu günlerde Yahudi lobilerine teslim olmuş Avrupa ne de zaten fiilen yönetiminde birçok Yahudi?nin görev aldığı, en güçlü medya patronlarının Yahudi olduğu, en güçlü lobilerin Yahudilerin olduğu ABD, Ortadoğu?daki tek müttefikleri İsrail?i karşılarına almak isteyeceklerdi. Zaten ABD?nin konu ile ilgili açıklamaları, Güvenlik Konseyi?nin mırıl mırıl alt perdeden kararları bu durumu ortaya koymaktadır. Diğer taraftan sokağa dökülen Hamas yanlısı Arapları saymazsanız Filistin davasına hele de Hamas kontrolündeki Gazze?ye yardım konusunda Araplar dahi gönülsüzdür. Gazze?deki Hamas yönetiminin El-Fetih başta olmak üzere diğer Filistinli örgütlere neler yaptığını herkes biliyor zaten. Bu durumda ?İsrail?i güçsüzleştirmek ve dünyada yalnız bırakmak? politikasını Hamas?a yardım eder bir görüntü içinde kotarmak akılcı değildir. Mevcut durumda Türkiye zaten İran?a verdiği açık destek ile ABD politikalarına taban tabana zıt gitmektedir, ABD zaten politik uzlaşmazlığı olan bir ülkeyi Ortadoğu?da deyim yerindeyse kalesi olan bir diğer ülkeye neden tercih etsin ve kalesini yalnız bırakıp güçsüz hale getirsin. Diğer yandan İsrail bizim sandığımızdan daha yoğun bir şekilde gerek Rusya gerekse Çin ile ilişkilerini sürdürmektedir. Bu bölgede İsrail ile doğrudan ilişkisi olmayan ülkeler Suriye ve İran?dır. Üstelik bu iki ülkede ABD ve AB tarafından kara listededir, bunlara terörü destekleyen ülke olarak bakılmaktadır. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad dahi yakın zamandaki bir röportajında Türkiye?nin İsrail?le iyi ilişkilerini sürdürmesi gerektiğini dile getirmiştir. Gazze?ye yardım seferi sırasında ne Araplar ne de bu iki ülke Türkiye?ye dişe dokunur destek vermiştir. Eğer Ahmedi Necat?ın uzaktan efelenmelerini destek sayıyorsanız, diyecek laf yok. Mevcut gelinen durumda komşular ile sıfır sorun politikasında bırakın komşuları, komşu olmayanlarla da ciddi sorunlarımız ortaya çıkmıştır. Ortadoğu?da barış, beğenseniz de beğenmeseniz de, İsrail?den geçmektedir, bu ülkeyi yalnızlaştırmak Ortadoğu barışına katkı değildir. Komşular ile sıfır sorun politikası ile vizeler kaldırılmıştır. On numara harekettir; ama vize kaldırılan Pakistan, Afganistan, Suriye, İran, Irak gibi ülkeler dünyada terörün yuvalandığı topraklar muamelesi görmekteler. Yani gümrük duvarlarımızı indirdiğimiz ülkeler bir Belçika veya Hollanda değil. Derler ya ?en sonda; ama en önemsiz değil?? İsrail, kendisinin yok olmasını isteyen, bu amaçla üç bin kilometrelik füze sistemleri deneyen, uranyum zenginleştiren ve atom bombası yapma yeteneği kazanan bir İran istemez. Yeri geldiğinde gücü yettiği kadar bu ülkeyi vuracaktır. ABD ve AB açıkça İran?ın nükleer tesis sahibi olmasına ve uranyum zenginleştirmesine izin vermeyeceğini deklare etti. Eğer İran bu inadını sürdürürse Türkiye ne yapacak? Sözün özü bölgesel liderliğe soyunduğunuz ve yavaş yavaş liderliğinizi de kabul ettirmeye başladığınız bir anda, yapılmaya çalışılan ve sonu dramatik biten yardım bizi bölgesel liderlikten Hamas ve İran?ın destekçisi ülke pozisyonuna itmiştir. Bu noktaları hiç hesap etmeyen Dışileri?nin ise bizim kahvedeki Kör Kenan?dan bir farkı yoktur. Son bir bilgi notu: Dışişleri Bakanlığı?nın 2010 yılı bütçesinden aldığı pay 920 milyon TL? Kısıtlı personel ve ödenekle ?maksimum verim? beklenen bir bakanlık? Küçük bir karşılaştırma olması için Diyanet İşleri Başkanlığı 2.6 milyar TL, Kültür ve Turizm Bakanlığı 1.1 milyar TL? Veriler, 2010 bütçe kanundan alınmıştır, isteyenler bakabilir. Yorum sizin? Haftanın kitabı, hazır Güney Afrika?da Dünya Kupası bitmişken ?oraları? anlatan, Alman edebiyatçı Uwe Timm?in kaleminden çıkmış, Can Yayınları?ndan yayımlanan ?Morenga? adlı romanı olsun.