Son zamanlarda kafama en çok takılan konulardan birisi de insanları ve toplumu 'din adına aldatmak' oldu. Sonra kendi kendime aslında ne kadar da sahte ve yalan bir hayat yaşadığımızı düşündüm. Halkın %99'unun Müslüman olduğu bir ülkede muazzez dinimizin asla kabul etmediği birçok hasletin işlerine geldiğince herkes tarafından çatır çatır işlendiğini görebilmekteyiz. Yani dinimizi Mevlana ve Yunus Emre seviciliğine indirdiğimizden beri, yanaklarımızdan gülücükler eksik olmadan her şeyi hoş görmeye başladık veya o kadar yapar hale geldik ki hayatımızın olmazsa olmazı durumuna getirdik…Olsun bakalım nereye kadar…

Mesela temizlik. Hele bir bakın etrafımıza ve yaptıklarımıza. Camilerden başlayın, sonra evlere sonra sokaklara, en sonunda yaşadığımız şehirlere. 'Temizlik imandandır.' deriz, ancak temizlik adına ne bireysel ne de etrafımızı temiz tutmak için en ufak bir gayrette bulunmayız.

Mesela okumak. Güzel dinimiz 'Oku' emri ile başlar, ancak biz okumayı bırakın doğru düzgün programları bile izlemeye ve dinlemeye tahammül edemeyiz…

'Allah, size emanetleri ehline vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah, size böylece ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz ki Allah, işiten (ve) görendir.' [en-Nisa, 58] ayetinde olduğu gibi emaneti ehline vermek yerine en yakınımızdakine veya en yalaka olana vermeyi tercih ederiz. Seçtiklerimiz aman bize dik başlılık yapmasın diye de en uysal olanlarından seçeriz.

'Yalan söyleyenler, iftira edenler, ancak Allah-ü Teala'nın ayetlerine inanmayanlardır. İşte onlar, yalancıların ta kendileridir.' [Nahl,105], Bir kimse, bir mümin hakkında olmayan bir şey söylerse, iftiraya uğrayan kimse, onu affedinceye kadar, Allah-ü Teala onu Cehenneme sokar. [Ebu Davud]Hadi buyrun bakalım ne diyeceksiniz. Bu kadar açık bir şekilde yasaklanan ve yapılmaması emredilen binlerce şey daha var. Hepsi de toplumun ve insanların huzur ve barış içinde yaşaması için konulmuş muazzez kurallar. Ancak uygulayan nerde, yalanın bini bir para, iftira atmada şeytanla yarışıyoruz. Öyle yalanlar öyle yalanlar söylüyoruz ki pembesini bile icat ettik. Sanki rengi pembe olunca azaptan kurtulacakmışız gibi.

'En büyük günah, yalan yere yemin etmektir.' [Buharî] Yalanı geçtik bir de karşımızdakine inandırmak için yalan yere yeminlere başladık. İnanılmaz derecede taktikler geliştirdik bu konuda hatta yüksek lisans ve doktora bile yapmaya başladık.

'Söz gezdiren / laf taşıyan kimse cennete giremez.[Buharî-Müslim] İşte bu var ya, tam bu zaman göre. Gerçi hepsi öyle de bu bir bambaşka. En yanındakini bile satacak derecede laf taşıyanların büyük bir bölümü, kendini bir yerlere taşımak gayesiyle yapıyor bunu. Çünkü ona 'ne kadar kötülersen o derece kahraman olursun' demişlerdir. Çünkü şeytanları ona ne kadar bildiğin varsa sayıp dökersen 'cennetliksin' yalanını kulağına fısıldamışlardır. O da o yüzden her aldığı lafı bir diğerine taşıyarak şeytanla yarış halinde yaşamaktadır.

'Kıyamet gününde her vefasız için bir sancak dikilecek; bu filanın vefasızlığıdır, denilecektir.' [Buhari, Müslim] Bu konuya 'Vefa Dindir ya Vefasızlık' yazımda ayrıntılı değinmiştim. Çağımızın çare bulunamayan hastalıklarından birisi de işte bu vefasızlıktır. Aslında adı çok can acıtıcı olmasına rağmen, hemen es geçilip ötelendiğinden normal bir davranış haline gelmiştir. Aslında vefasızlık değil de 'alçaklık ve ya şerefsizlik' demek en mantıklısı olurdu. Ancak biz yine de kantarın topuzunu kaçırmadan söylemeye devam edelim.

'Kendilerine hainlik edenleri savunma; zira Allah, daima hainlik yapıp günah işleyen insanı sevmez! (Kötü fiillerini) insanlardan gizliyorlar da Allah'tan gizlemiyorlar. Oysa geceleyin O'nun istemediği şeyi kurarlarken O, onlarla beraberdir. Allah, onların yaptığı her şeyi kuşatmıştır. (Hiçbir şeyi O'ndan gizleyemezler.) [176 Nisa Suresi] Ah o hainler ah!.. 'Ben sendenim' deyip de geceleri gündüzleri kumpas kuranlar. Galip gelmek adına, tabiri caizse düşmanla aynı yatağa girmeyi kendilerine helal gören zındıklar. Amaca ulaşmak için her yolu meşru kabul eden mendeburlar. Menfaat, çıkar, bencillik, ihtiras, makam ve mevki hırsıyla dostlarını, arkadaşlarını ve ülkesini açık arttırmaya çıkaranlar. Yazıklar olsun sizlere, yazıklar olsun ki hainliklerinizin belgesi yakanızda tüm herkesin görebileceği ve okunabileceği yerde dursun.

Bizi, 'dindarım' deyip din ile aldatan; 'aslında ben de inanıyorum' deyip yalandan caka satan, en ufak bir şeyde önümüze ayetleri ve hadisleri dayatan ama asla kendileri uygulamayıp sadece bireysel çıkar ve menfaatleri uğrunda din ile aldatanlara lanetler olsun... Bu konuya yine devam edeceğim ancak bir hadisle şimdilik bitirelim:

'Mazlumun bedduasından sakınınız. Çünkü onun duasıyla Allah arasında perde yoktur.' [Buharî Müslim]

Ben de beddua edeceğim artık…

Kalın sağlıcakla...