Devletleri bir insan vücuduna benzetebiliriz. Devletler de insanlar gibi canlı bir varlıktır. İnsan vücudu nasıl hücrelerden oluşuyorsa, devletler de insan denen canlı hücrelerden oluşmakta.
Aralarında canlılık ve yaşam açısından büyük benzerlikler vardır. Yaşadıkları ortamlara uyum sağlayamadıkları takdirde yok olurlar.
Önce insan örneğine bakalım.
Lise yıllarımda biyoloji öğretmenimin söylediği bir sözü ömrümce unutmadım.
Ne demişti?
-İnsan vücudunda bir santimetrekarelik alana yirmi ton atmosfer basıncı vardır. Vücudun içindeki kan basınsı ile dışındaki atmosfer basıncı birbirini dengeler. Pilotlar çok yükseklerde uçtuklarında atmosfer basıncı düşer. Denge bozulur ve pilotların ağızlarıyla burunlarından kan fışkırmaya başlar...
Yani, dış ve iç dengenin eşitlenmesi hayati bir önem arzetmekte.
**
Devletleri de canlı vücutlar olarak kabul ettiğimizde, devletler arası dengenin ne kadar önemli olduğunu anlarız.
Devletler arası denge unsurları nelerdir?
Bunları ekonomi, askeri güç, teknoloji, çağdaş kültür, rejim, milli birlik ve bütünlük, milli lider ve tesbit edilmiş, değişmez hedef değerler, iyi ve duyarlı yönetimler olarak sıralayabiliriz. Tabi ki, bu sıralamaya eklenecek çok şey vardır.
Sayılan değerlerin hepsi de normal veya normal üstü formlarda tutulmak zorunda. Aksi halde çözülen bir değer diğerlerini de çürütmeye başlayarak iç çöküşü hazırlayabilir. Mesela ekonomiyi ele alalım.
Ekonomik gerileme ve bozulma yalnızca yoksullukla sınırlı kalmaz. Yoksulluğun yanı sıra hırsızlık, fuhuş, dolandırıcılık, cinayet ve benzeri adli olayları beraberinde getirir. Bu olaylar adalet mekanizmasını yıpratır. Adaletin sekteye uğraması devlete güvensizliği doğurur. Devlete güvensizlik halkın devlete verdiği desteği zayıflatır...
Bu zincirin halkalarını sayarak yalnızca ekonomik çöküşün devletin vücudunu temelden hasta ettiğini ve zayıf düşürdüğünü görürüz.
Bu zaafiyetten semiz ülkeler hemen yararlanmaya kalkarlar. Böylece savaşlar doğar.
**
Acaba ülkemizle dış ülkeler arasındaki denge nasıldır? Tıpkı bir insanın vücudundaki atmosfer basıncı örneğinde olduğu gibi dış ve iç basınç birbirini dengelemekte midir?
Bize göre sorunun yanıtı hayır....
İç basıncımız düşük. Dış basıncımız sürekli artmakta ve buna bağlı olarak da içe doğru bir çöküş aşamasındayız.
Ekonomik dengemiz bozuk. Tefecilerden aldığımız borçlarla yaşıyoruz. Halkın devletine güveni yoktur. Geçmişteki hortumlama olaylarından, siyasi partilerin yandaş korumalarından ve peşkeşlerinden dolayı halkımız devletinden vergi kaçırmakta. Elinden geldiğince devleti soymaya çalışmakta. Yani halk devletten gönüllü desteğini çekmiş durumda. Politik alanda sürekli seviye ve ciddiyet kaybı yaşanmakta.
Kıbrıs, Kerkük, Çeçenistan, Batı Trakya, Makedonya, Bosna Hersek, Türki Cumhuriyetler gibi konularda sesimiz kısılmış durumda. Buna karşılık süper güçlere yaranmak ve onlardan destek almak için Afganistan ve Beyrut gibi ilgisiz ülkelerde barış gücü konuşlandırmaktayız.
Duyarlı ve halka yönelik yönetim ciddiyetine hasretiz.
Ülke yönetimi AB/D nin gizli güdümündeki robotlar gibi.
Özetle.
Halk gününde iki kör karı koca valiye başvurarak on iki çocukları olduğunu, gelirlerinin olmadığını söylemiş ve yardım talep etmişler.
Vali, madem ki, ikiniz de körsünüz. Geliriniz yok. Bu kadar çocuğu niye yaptınız, diye sormuş.
Karı koca şu yanıtı vermişler.
--Ne bilelim hakim bey. İkimiz de körüz işte. Ne yaptığımızı biliyor muyuz ki..?
Allah ülkemizi körlerden korusun..