Bu düşüncemi geçmiş yıllarda da yazdım ama bilim çevrelerinin dikkatini çekmedi. Birçok bilimsel buluş dikkat çeken tesadüflerin sonucunda ortaya çıkmıştır. Radyoaktivitenin keşfini hatırlarsınız. Bay ve Bayan Küri (Curi) laboratuarda çalışırken fotoğraf film kutusu üzerine koydukları bir taşın (Uranyum) resminin kutu içindeki filmde çıkmasından esinlenerek radyoaktiviteyi keşfettiler. Radyoktiviteden aldıkları kanserden de öldüler. İlk elektrik üreteci bir fuarda sergilenen oyuncaktı. Kolunu çevirince beyaz kıvılcımlar atmaktaydı. Geliştirerek dünyayı aydınlattı, uygarlığa temel yaptılar. Edison'un gramafonu keşfi de bunlara benzer bir rastlantıdır. Edison laboratuarda ilgisiz bir konu üzerinde çalışırken dönen diskin üzerine metal bir başlık düştü. Disk dönerken başlık farklı sesler çıkarmaya başladı. Edison konu üzerinde düşünüp çalışarak, gramofonu yaptı. Devamı ise bugünkü iletişim organlarıdır. Yine Elementlerin Periyodik Cetveli de bir tesadüf eseri bazı buluşlara neden oldu. Elementler atom ağırlıklarına göre sıralanarak cetvel haline getirildi. Cetvel incelendiğinde görüldü ki, arada bazı boşluklar var. Bu boşlukları dolduracak elementlerin kendileri tanınmıyorken, atom ağırlıkları ve özellikleri keşfedildi. Sonra da araştırılarak, o zamana kadar gölgede kalmış, varlığı bilinmeyen elementler bulundu ve cetvel tamamlandı. HHH Bütün bunları neden anlattım. Benzeri bir tesadüfle karşı karşıya olduğumuza kesinlikle inanıyorum. Bilim adamları yerkabuğunu inceleyip, dinleyerek depremleri önceden haber almanın yollarını araştırmaktalar. Özellikle Japon bilim adamları bu konu üzerinde çok yoğunlaştılar. Ancak bir türlü sonuç alamıyorlar. Depremleri önceden haber alma konusunda dünya umutsuzluk içinde. Deprem olacağını önceden tespit etmek mümkün görünmemekte. Eğer yazacağım konu üzerinde araştırmalar yoğunlaşırsa depremleri en azından bir gün önceden tespit etmek mümkündür. Nasıl mı? Son on yıl içinde meydana gelen depremleri araştırınız. O yıllara ait basın arşivlerini karıştırınız. Göreceksiniz ki, büyük depremler öncesinde mutlaka uçak kazaları olmakta. Geçen hafta dünyanın değişik bölgelerinde üç gün üst üste uçak kazaları yaşanınca nette sohbet ettiğim bir dostuma şöyle demiştim. --Çok yakında dünyada büyük bir deprem olacaktır. Bunu söylediğimin ertesi Endonezya'da ve sonraki gün de Çin'de şiddeti altının üzerinde iki deprem meydana geldi. Bu sözü yalnızca güncel uçak kazalarına dayanarak söylememiştim. Geçmişte de dikkatimi çeken deneyimlerim bu sözü söyletmişti. HHH Uçak kazaları ile depremler arasında bağlantı kurmam belki çok kişiye saçma bir düşünce olarak görünebilir. Ancak konunun bilimsel yönü vardır. Uzaydaki bütün gezegenler çevrelerine güçlü elektromanyetik dalgalar yayarlar. Bu dalgalar gezegenin çekirdeğinden kaynaklanmakta. Dünyanın çekirdeği (Mağma tabakası) da elektromanyetik dalgalar yaymaktadır. Elektromanyetik dalgalar bir tür radyo dalgalarıdır. Deprem öncesi dünyanın yaydığı elektromanyetik dalgalarda değişimler olması kuvvetle muhtemel. Bu değişimler uçakların bilgisayar sistemlerini bozarak düşmelerine neden olmaktadır. Elektromanyetik dalgalarla ilgili varsayım yanlış olabilir diye düşünsek de, uçakları etkileyerek düşmelerine neden bir şeylerin varlığı kesindir. Bu yazıyı okuyan okurlarım birbirine çok yakın zamanda üst üste meydana gelen uçak kazalarına dikkat etsinler. Görecekler ki, ardından şiddetli bir deprem mutlaka gelmekte. Tabi ki, bütün uçak kazalarına deprem habercisi diyemeyiz. Bazı kazalar teknik kusurlardan meydana gelmekte. Ancak, geçen hafta olduğu gibi iki gün içinde dört uçak kazasının meydana gelişini, ardından da iki ayrı yerde şiddetli depremlerin oluşunu teknik hatalara bağlamak biraz fazlaca iyimserliktir. Bu konu benim dikkatimi çekiyorsa, başkalarının da dikkatini çekmeli. İnanıyorum ki bu noktadan hareketle yapılacak çalışmalar sonucu depremleri bir gün önceden haber almak mümkündür.