Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) Türkiye'nin kuraklığı ve etkilerini değerlendirmek üzere hazırladığı "Yeryüzünün Sessiz Felaketi" raporuna göre, 40 yıl önce 260 bin hektar alana sahip olan Tuz Gölü'nün yüzölçümü 130 bin hektara, 25 yıl önce 20 metre derinliğe sahip olan Beyşehir Gölü'ndeki derinlik bugün 5 metre 60 santimetreye düştü. 1950'li yıllarda 21 bin 500 hektar olan Ereğli Sazlıklarındaki sulak alan ise 2007 Temmuz ayı sonu itibariyle bin hektara kadar düştü. Raporda ayrıca Tuz Gölü, Beyşehir, Sapanca, Eğirdir, Bafa, Uluabat, Burdur, Akşehir, Meke, Manyas ve Eber gölleri ile Ereğli Sazlıklarının durumlarının da değerlendirildiğini belirten Dıvrak, sulak alanlar ve yeraltı sularının temel olarak kışın düşen kar yağışları ve mevsimlere göre yayılan dengeli yağmurlarla beslendiklerini, ancak sulak alanların geçen kış istenilen düzeyde yağış olmaması, yaz aylarında da aşırı sıcaklar nedeniyle önemli ölçüde su kaybettiklerini kaydetti. "Yeryüzünün Sessiz Felaketi" adlı rapora göre, Türkiye'nin ikinci en büyük gölü konumunda bulunan, 40 yıl önce 260 bin hektar olan Tuz Gölü'nün yüzölçümü 130 bin hektara düştü. Aksaray ile Kulu, Şereflikoçhisar, Cihanbeyli ilçelerinin atık suları, sezonluk olarak kuruyan ve Temmuz sonu itibariyle neredeyse hiç su kalmayan Tuz Gölü'ne akarken, Konya'nın evsel ve endüstriyel atık suları DSİ'nin ana tahliye kanalından göle taşınıyor. Türkiye'nin tuz ihtiyacının önemli bölümünün karşılandığı gölde, tuz üretiminde bu yıl sıkıntı olmadığı, ancak kuraklık ve yağış azlığının devam etmesi halinde tuz üretiminin olumsuz etkilenmesinin kaçınılmaz hale geleceğine dikkatin çekildiği raporda, "Zira tuz üretimi için gerekli olan su pompalarla gölün diğer bölümünden seddelere aktarılıyor, su azaldıkça bu aktarım işlemi de zorlaşıyor. Gölün küçülmesi etrafındaki çöl etkisini ve kuraklığı artırıyor. Diğer yandan gölün küçülmesine neden olan ve yeraltı su beslenimini engelleyen aşırı tarımsal sulama, yeraltı su seviyesini de düşürüyor" ifadesine yer verildi. The İndependent: 'Azalan su, Türkiye için felaket tehdidi" başlıklı haberinde Konya bölgesinde kuraklığa bağlı azalan suyun yarattığı sorunlara dikkat çekti. Bölgede çok sayıda gölün yok olduğuna işaret eden gazete, azalan suyun Konya Ovası'nın en büyük sorununu oluşturduğunu kaydetti. Jeoloji uzmanları ve çiftçilerin görüşlerine yer verildiği haberde 'Tüm ovada son 25 yıldır ortalama olarak 27 metre olan su düzeylerindeki düşüş, felaket sonuçlarına yol açtı. Düzinelerce göl, yabani kuşları ile birlikte yok oldu. Diğerleri ise, ovanın ortasında bulunan bin 500 kilometre karelik tuzlu göl dahil olmak üzere, hızlı bir biçimde küçülüyor' denildi. The İndependent'e konuşan Jeoloji Mühendisler Odası Konya Şubesi Başkanı Tahir Nalbantçılar da: 'Eğer işler böyle giderse, bütün ova 30 yıl içerisinde çöl olacak.' uyarısını yaptı. Çevre Mühendisleri Odası tarafından hazırlanan, 2007 Su Raporunda dünyadaki ve Türkiye’deki su durumuna ilişkin tespitlerde bulunuldu. Raporda: 'Yerkürede bulunan suyun yüzde 97’si tuzlu su, yüzde 3’lük bölümü ise tatlı su olarak tarif edilen içilebilir veya kullanılabilir sudan oluşuyor. Bu suyun, yüzde 79’u kutuplardaki buz dağlarında, yüzde 20’si derin yeraltı sularında toplanmıştır.' denildi. Türkiye’deki su durumuna da değinilen raporda şu bilgiler yer aldı: 'Türkiye’nin ekonomik olarak kullanılabilen su miktarı, yıllık çekilebilen 12,2 kilometreküp yeraltı suyu ve yıllık tüketilen 95 kilometreküp yüzey suyu olmak üzere 107,2 kilometreküptür. Türkiye’de, su kaynaklarından aşırı çekim sonucu sahil kesimlerinde yeraltı su tuzlanması, tarımsal faaliyetlerde kullanılan kimyasallar ile evsel, endüstriyel atıklar nedeniyle kirlenme yaşanıyor.' Bence değişen bir şey yok sizce… *2008 Yılında yayınlanan İÇİMİZDEKİ HAYAT kitabımdan alınmıştır…