Türkiye bir çiftlik haline getirildi. Hükümet ağa, halkımız da bu çiftlikte çalışan marabalar durumunda. Hiç düşündünüz mü? Yoksul halka(!) kömür dağıtılıyor. Koliler halinde gıda maddeleri dağıtılıyor. Tarım üreticisine tarım desteği ile kuraklık desteği dağıtılıyor. TOKİ, parası olmayan yoksul aileler için aylık yüz lira ödemeli evler yapmaya başladı. Ödemekte zorluk çekenlerin taksitlerini devlet (Fak-Fuk-Fon) ödeyecek. İşsizlere işsizlik sigorta fonu belirli bir süre maaş bağlamakta. Ramazan aylarında kurulan aş evlerinden halka bedava yemek dağıtılıyor. Ayrıca, geçinemeyen yoksul ailelere yıl boyu yemek dağıtan aş evleri var. Bütün bunlara varlıklı işadamlarının ve holdinglerin dağıttığı yardımları da katarsak işin boyutu daha iyi anlaşılır sanıyorum. Halkımız dağıtılan yardımları hükümet ve partisinin dağıttığını sanmakta. Dağıtılan yardımların kendi cebinden çıktığından habersiz. Nüfusun büyük bölümü de devlet eliyle oynatılan kumarlara yönelmiş durumda. Hani şu loto, toto ve milli piyango olaylarından söz ediyorum. Yasa dışı kumar, fuhuş, kaçakçılık, vurgun, soygun, hırsızlık da ayrı birer geçim kaynağı konumuna geldi. Suçlar konusunda ceza yasaları yetersiz. Halkımız üretim değil tüketim toplumu halinde... Yılda bir kez yardım dağıtılıyor ama bunun onlarca kat karşılığı her gün ve her ay geri alınmakta. Halkımız vermeye alışmış. Duyarsız ve kendini bu dengesiz düzenin seline kaptırmış. Herkes paçasını kurtarma telaşında. Halkın nasıl soyulduğunu en basit örnekleri ile açıklamak mümkün. Belediyeler önceleri su faturalarına atık su bedeli ile çöp vergisini ayrı bir kalem olarak eklemekteydi. Gelen tepkiler sonunda bu kalemler gizlenerek alınmakta. Atık su bedeli sizin evinizdeki tuvaletten alınan tuvalete girme ücretidir. Çöp toplamak da belediyelerin asli görevleri arasında. Belediyeler halka verdikleri her hizmetin karşılığını ayrı ayrı tahsil ettiği takdirde özel bir şirketten ne farkı kalır? Aldığı vergileri ne yapıyor? İller Bankasından alınan paralar ne olmakta? Satılan belediye mülklerinden alınan gelirler nerelere harcanıyor? Bunları soran veya bilen yok. Türk Telekom halkı nasıl soymakta? Önce şunu belirteyim. Bu kuruluşun adından Türk sözcüğünü çıkarmak gerekiyor. Çünkü yüzde otuz beşi devletin olan bir kuruluşta devletin söz hakkı yoktur. Bu nedenle adına yalnızca Telekom demek yeterli. Telekom sabit ev telefonlarından sabit ücret adı altında aylık on lira kadar bir para almakta. Hizmet karşılığı olmayan bu para yıllık bazda yüz yirmi lira tutmakta. Tabi buna eklenen vergiler de cabası. Yasal yollardan alınan bu paraların ülke genelindeki yıllık toplamını siz hesaplayın artık… İnternet (ADSL) bağlantısı kendine özgü numarası olan bir bağlantı. Ancak evine internet almak isteyenler telefon da bağlatmak zorunda. Yani zorla ve haksız olarak sabit telefon bağlantısı yapılmakta. Telefon almayanın net bağlantısı engellenmekte. Verdiğim bu iki örnekte halktan yana olan bir ekonomik mantık var mı? Üstte verdiğim örnekleri listeler halinde çoğaltmak mümkün. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Üstelik enflasyon rakamları da yanlış hesaplanarak, çalışanların emekleri her yıl biraz daha ucuzlamakta. Alım güçleri aşınmakta. Ülke yönetimine hangi hükümet gelirse gelsin, bir süre sonra yolsuzluk kokuları ülkeyi sarmaya başlıyor. Bu yolsuzluklar halka örnek olunca imam-cemaat olayı yaşanmaya başlamakta. Milli ve manevi değerler unutulma aşamasında. Halkın psikolojisi bozuldu. Herkes hangi yoldan olursa olsun, günü kurtarma çabasında. Ancak, halkın tümünün ortak olduğu kesin bir düşünce var. Bu ülkede doğru ve dürüstçe, namusuyla çalışarak karın doyurmak mümkün değil. Mutlaka bir avanta bulmak ve başkalarının kanını emerek bir yerlere gelmek mümkün. Çiftlik ağalarının ne yaptığı belli değil. Balık dağıtıyorlar ama dolaylı yollardan da balık tutmayı yasaklamaktalar. Halkımız gerçek marabalar konumunda. Özelleştirilen ve yabancılara satılan KİT'ler. Verginin vergisi olarak alınan vergiler. Üretimden değil de tüketimden alınan vergiler. Enflasyon rakamlarıyla dalga geçen zam oranları. Durmadan artan iç ve dış borçlar…. Ekonomi iflasta. ‘'Böyle gecenin hayr umulur mu, sabahından?'' Ve de bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete…