Kürtlerin ve Türklerin sosyal, kültürel ve tarihsel ilişkileri, ortak geçmişi ve köken birliğini işaret ediyor. Birleştikleri noktalar ve toplumsal mutabakat, ayrıldıkları noktalardan daha fazla olan Kürtlerle Türklerin birliği, bölmeye, parçalamaya ve köleleştirmeye alışmış Avrupalılar açısından rahatsızlık verici bir durum.

Bölgeye sürekli diplomat, siyasetçi, kültür ve sanat adamı kamuflajı içinde ajanlarını sevk eden ecnebilerle, ABD'nin Adana Başkonsolosluğu'nda görevli diplomatlar Diyarbakır Belediyesi başta olmak üzere yerel yönetimlere ve legal PKK'nın bölgedeki siyasetçileriyle basına kapalı toplantılar tertiplemekte pek mahirdirler.

Bu hızlı insan trafiğinin ve özel ilginin Diyarbakır merkezinden sürekli Doğu'ya doğru kayması manidar izlekler taşımaktadır.

Türk Devleti'ne karşı Bölücü-Kürtçülüğü dizayn etme, siyasal ve lojistik destek sağlamanın yanında akıl transferi Batılı gizli servis elemanları tarafından işbirlikçilerin damarlarına zerk edilmektedir.

Dönemin DEHAP Batman İl Başkanı tarafından 'Buraya gelen bütün Batılılar bize ayrılıklarımızı öne çıkartmamız konusunda talimat verdiler' açıklaması, Türkiye'nin özellikle Doğu ve Güneydoğu coğrafyasında dolaşan parlak tenli ve renkli gözlü yabancıların Kürtlerin ve Türklerin yüzü suyu hürmetine ve bu topraklarda boşuboşuna fink atmadığını gösteriyor.

KÜRTLER VE TÜRKLER, HUTULAR VE TUTSİLER

Kürtler ve Türkler gibi büyük ve yekpare bir medeniyetin özkardeşleri nasıl birbirinden farklı aidiyetlere zorlanıyor?

Adım adım uygulama sahasına sürülen ötekileştirme, yabancılaştırma ve nefret kasırgalarıyla kanlı boğazlaşma senaryoları için yakın tarihin tanıklığına müracaat etmekte sonsuz yarar var.

Zira 1984 yılında Eruh'ta düşen ilk kandan bu yana yaşanmış ölümlere ve toplumsal travmalara rağmen Kürtler ve Türkler için hala zaman var.

Avrupalıların Hutular ve Tutsiler için Ruanda'da öngördüğü acı reçetenin derinliğini iyi okumak gerekiyor.

Ruanda'da 20. Yüzyılın başına kadar tek toplum olarak yaşayan Hutular ve Tutsiler ortak kültür ve genetik aidiyetlerine karşın önce Alman sonra BelçikalI sömürgeciler tarafından ayrıştırıldılar.

İktidar Batılılar tarafından önce Tutsilere daha sonra Hutulara devredildi. Provakasyonlarla ve ötekileştirme politiklarıyla birbirine düşman edilen kardeş Hutular ve Tutsiler 1994 yılında 3,5 ay süren iç boğazlaşmada 1 milyondan fazla insan öldürdüler. Milyonlarca insan komşu ülkelere sığınarak canlarını kurtardılar.

Başta Fransa'nın kaşıyarak kangren ettiği iç savaşa Birleşmiş Milletler seyirci kaldı.

Hutular ve Tutsiler karşılıklı katliamlar için tek kurşun bile atmadılar. İnsan kıyımları Çin'den 40 Cent'e ithal edilen palalarla yapıldı. Bu yöntem bile katliamın boyutunu açıklamaya yetecektir.

'Kürtlerle Türkler arasındaki makas giderek açılıyor. Artık bu iki halk birlikte yaşayamaz' diyerek histeri dolu açıklamalar yapan işbirlikçi siyasetçilere Kürtler ve Türkler 'dur' diyerek gereken dersi vermelidir.

Önümüzde benzer propaganda yöntemleriyle birbirine düşman edilen Hutular ve Tutsiler gibi canlı birer örnek dururken ve tarihten ders almak gerekirken, Kürtlerin ve Türklerin kendilerini Batılıların yeni kobayları rolüne hapsetmelerine lüzum yok. Çünkü bu oyun çeşitli kereler Doğu Anadolu'da iç isyanlarla sahnelenmişti.