Güneşin varlığı havayı ısıtmaya yetmiyor. Özel İdare Binası'nın önünde sıralanmış insanlar, soğuğa rağmen sıra olmuş bekleşiyorlar.
Bunlar bizim fakirlerimiz, bizim insanlarımız...
Görenlere Komşusu aç iken, tok yatanlar bizden değildir. sözünü hatırlatan bu manzara, Gaziantep'in değil, Türkiye'nin gerçeği... Kimi ilaç parasını, kimi ev kirasını, kimi de günlük nafakasını temin için girmiş kuyruğa.
Önceden kaydedilen sıraya göre, isim okunuyor. Adı okunanlar, bulunduğu yerden burdayım diye ses vererek Özel İdare Binasının merdivenlerine yönelerek içeriye giriyor! Bazıları elinde baston, bazıları yanındakine dayanarak yürüyor. Umuda gider gibi giriyorlar içeriye... Sırada beklerken üşüyenler, dizlerini ovalayarak bekleşmeye devam ediyorlar!
Gaziantep Valiliğinin Halk Günü adı altında organize ettiği muhtaçlara ayni ve nakdi yardım aktivitesinde başka şeyler de göze çarpıyor. Yürüme yetisini yitirmeye ramak kalmışlar, bir zamanlar çevresinde koşuşturan çocukları olduğunu hatırlayınca gözleri yaşarıyor.
Emzikteki bebeğini battaniyeye saran anneler güneşin direk vurduğu yere ilişmiş, kendisinin hissettiği soğuğu, bebeğine hissettirmemeye çalışıyor.
Vakit ilerledikçe rutin halk günü kuyruğu uzadıkça uzuyor. İki kişinin boşalttığı sıraya yenileri diziliyor...

BU NASIL HALK GÜNÜ?

Fazla değil bir kaç dakika ayakta durmak dışarıdaki soğuğun acıtıcı etkisini hissetmek için yeterli. Koskoca binanın boylu boyunca uzayan ihata duvarı ve duvarın arkasındaki küçük bahçe, sık aralıklarla sıralanmış insan kalabalığıyla dolu. Yoldan geçenler, bekleşenlerden fazla üşüyor olmalı! Mont ve paltolarının içine gömülmüş bu hazin manzarayı izliyor! Tok olanlar aç halinden anlamaz! sözü var ya, onu değiştirip Sıcak ortamda bulunanlar, üşüyenin halinden ne anlar denilse uyar!
Merak ediyorum. Mevsim bahar değil ki... Binada yığınla boş yer varken, o kadar yaşlı ve yorgun insanı dışarıda bekletmenin ne alemi var? Bu kış soğuğunda üç kuruşluk yardım alabilmek için saatlerce beklemek zorunda bırakılan insanları üşütmemenin bir yolu yok mudur?
Haydi büyükler dayanır diyelim. Ailesiyle birlikte bekleyen çocuklar bu kadar soğuğa nasıl dayanır bunu düşünecek bir kimse yokmu dur?
Anne, baba ya da dedelerinin eteğine tutunmuş çocukların soğuktan yaşaran gözleri, bu konuda bir şeyler yapılmalı uyarısı anlamına gelmiyor mu?
Bu nasıl bir Halk Günüdür anlamak mümkün değil...

BİR LOKMA EKMEĞE MUHTAÇ OLANLAR

Dilenemez dilenci durumuna düşmüş insanların neredeyse tamamı bir lokma ekmeğe muhtaç insanlar. Sokaklarda ya da cami önlerinde dilenmek yerine devlete avuç açmış yardım bekliyorlar.
Kimler yok ki...
Biriken ev aylığından çok, okula giden çocuklarının okul ihtiyaçlarını gidermeyi dert edinen insanlar mı dersiniz sürekli kullanmak zorunda oldukları ilacı alacak parayı teminden başka gayesi olmayanlar mı evini terkeden babanın üzerine attığı çocuklara bakabilmek için saçını süpürge eden anneler mi yoksa yetirip-büyüttüğü evlatlarının adını - sanını sormadığı babalar, anneler mi? Ne ararsanız var...
Sosyal Güvenlik Vakfı ve hayırsever insanların hamiyeti ile ayakta durabilme savaşı veren bu insanlar arasında, hasta ve yaşlı olmalarına karşın yapabilecekleri bir iş arayanları görünce insanın üzüntüsü bir kat daha artıyor!
Muhannete muhtaç olmama adına devlete el açmak zorunda kalmış bu insanlar bizim insanlarımız. Genliğinde kendi kıymetini bilmemekte ısrar eden bu insanlara yardım elini uzatmak hepimizin görevidir. Ama kaşıkla verirken, sapıyla gözlerini çıkarmamaya dikkat edilmelidir.