Bu tehlikeli bir oyundur..Belki bilerek yapılıyor, belki de bilmeden.. Ama nihayetinde uygulanıyor ve hiçte hoş sonuçlar vermiyor.. Belki bazıları bu durumdan memnun olabilir, ama unutulmasın ki, bu şehirde hepimiz birlikte yaşıyoruz.. İnsanlar ötekileştiriliyor, sınıflaştırılıyor, ayrımcılık yapılma noktasına geliniyorsa, benim üzerime düşen görev, bunun yanlış olduğunu söylemektir..Eğer söz konusu Gaziantep ise, kentin meseleleri gündeme getiriliyorsa, eğitimiyle, ekonomisiyle, tarihi, kültürü, sanatı, sağlığı, güvenliği ve sporu dahil, bu konularda Sivil Toplum Örgütlerinin veya akil dedikleri kişilerin bilgilerine başvurulmak isteniyorsa, uygulanan yöntem bu olmamalıdır..Bu tür organizasyonları kim yapıyorsa, kusura bakmasınlar ama akıllarını başlarına almaları gerek.. Bu yol, yol değildir çünkü.. Çağrı ve duyuru genel olarak gösteriliyor, ama uygulama tamamen tersi..Daha önce bu konuyu Sayın Fatma Şahin'e duyurmuştum. Hatta sonra aradı ve konuyu uzun uzadıya konuştuk.. Yalnız değişen bir şey olmadı.. Hatta ilginçtir Sayın Şahin, Gaziantep'in meseleleri konusunda Kent Konseyinin de çağrılması için söz vermişti, maalesef o da gerçekleşmedi.. Şunu net olarak ifade etmeliyim.. STK deniliyorsa, bu şehrin sözlerine itibar edilecek, dikkate alınacak önemli STK'ları ve başkanları var.. MESELE KİŞİLERİN VEYA DERNEKLERİN MENFAATİ MESELESİ DEĞİL Burada isimlendirmek istemiyorum elbette.. Ama çok iyi bilinmelidir ki, bizim için aslolan Gaziantep'in menfaatleridir. Kişilerin, derneklerin menfaatleri uğruna şehirde insanları ötekileştirmek,yok saymaya çalışmak "Bizden" veya "Bizden değil" ayrımcılığına sürüklemek, bence tehlikeli bir oyundur..Son Akil Adamlar toplantısında bu sorun yine yaşanmıştır maalesef.. STK denilmiştir ve en önemli Sivil toplum örgütleri çağrılmamıştır. .Ne varki, bundan akil adamlar grubunun başkanı Yılmaz Ensaroğlu'nun bile haberi olmamıştır.. Eğer bu şehirde faaliyet gösteren belli başlı STK'larda görev yapan nitelikli insanlar ciddiye alınmıyorsa, o zaman Gaziantep adına atılacak her adım, alınacak her karar doğru sonuçlar vermeyecektir.. Nitekim öyle de oluyor.. Eğitim bunun en güzel örneğidir.. KABULLENMEK Mİ İYİ, TEPKİ VEREREK GERÇEKLERİN GÖRÜLMESİNİ İSTEMEK Mİ? Konumuz Sayın Mehmet Aslan'ın hafta içinde ilan yoluyla vermiş olduğu mesajlar..Tabiri caizse bomba etkisi yarattı.. Çok seçilmiş, çok iyi düşünülmüş ve kurgulanmış, aynı zamanda adresine postalanmış bu sözler için Mehmet Aslan'a karşı farklı yorumlar getirildi. İsterseniz bir hatırlatma yapalım.. Aslan, kendisine destek vermeyeceklerini açıkça söyleyenlere teşekkür ederken, bilgelerin sözünden yola çıkarak "Dürüstlük ucun insanlar tarafından satın alınamayacak kadar pahalı bir şeydir. Ve kahpe dosttan mert düşman daha iyidir" dedi.. Sonunda ise bu sözleri gelecek nesillere hatıra olarak bıraktığını söyledi.Bu sözleri "artık seçimler bitmiş ne gereği var" diye düşünerek yersiz ve zamansız bulanlara saygı duyarım.. Ama biraz da gerçekçi olmamız gerekmiyormu.. Üzerinde yaşadığımız dünyada, toplumda, siyasetin içinde, odalarda, derneklerde, kurum ve kuruluşlarda, kendi sektörlerimiz içinde, hatta ailemizde akrabalarımızda, Mehmet Aslan'ın bahsettiği insanlar yokmudur.. Bugün başkasına ihanet edenlerin, yarınlarda sizlere rahatlıkla ihanet edeceğini bilmemek mümkünmü..Bu konuyu sadece Mehmet Aslan'a bağlayarak ele almayalım lütfen.. Hepiniz sağınıza solunuza, önünüze arkanıza bakın.. İnanıyorum ki, hepimizin çok iyi bildiği ama ses çıkarmadığı bu tip insanlar nedense ön planda yer alıyor ve itibar görüyor.. Bu konu o kadar derin ve uzun ki, yaza yaza bitiremeyiz.. Ancak aklı başında insanların yanlarında taşıdığı veya değer verip itibar ettiği isimlerin, yarınlarda sizin yanınızda ne yapıyorsa, tam karşı cephede yer alacağını unutmayın sakın.. Buna ben de dahilim, Mehmet Aslan ve hepimizde.. FRAKLİN ROOSEVELT'İN TARİHE GEÇEN SÖZLERİ Böyle zamanlarda nedense aklıma hep ABD'nin efsanevi başkanı Franklin Roosevelt gelir... Çok ağır olabilir. Üstelik bu ifadeler ve konuşma biçimi benim tarzıma asla uymaz ama 15 Kasım 1948 günü Amerikan Time dergisi, sonradan uzun süre konuşulacak haberinde, ABD Başkanı Franklin Roosevelt'in, o dönem Nikaragua'nın diktatörü Anastasio Somoza'yı şikayet edenlere karşılık yaptığı konuşması da hafızamda hep yer etmiştir.. Time dergisinde Franklin Roosevelt'in kurmaylarının sürekli şikayet ettiği ama bir türlü yanından ayırmadığı Nikaragua'nın diktatörü Anastasio Somoza için "Somoza bir o..pu çocuğu olabilir, ama o bizim o..pu çocuğumuz" demesi, günümüzde o kadar geçerli hale gelmiştir ki... Bu söze fazla yorum yapmaya gerek varmı bilmiyorum ama, sanırım o tarihten bu yana, bu sıfatları alanların sayısında inanılmaz bir yükseliş olduğu muhakkaktır.. SON NOT: Bilmiyorum ama, acaba Sayın Eyüp Bartık ve yönetimi, bugün yapacakları toplantıya Mehmet Aslan'ı davet ettiler mi.. Ettilerse bravo. Etmemişlerse vakit geç değil.. Ama bizzat ve şahsen... Eğer yapılmış veya yapılacak ise, Mehmet Aslan'ın küçük kardeşlerine yapacağı ağabeylik çok önem kazanacaktır.. UNUTMAYACAĞIZ, UNUTTURMAYACAĞIZ 19 Mayıs unutulmamalı.. Unutturulmamalı.. Çünkü bu gün Kurtuluş savaşının başladığı gün.. Herkes bilmeli ki, I. Dünya Savaşı sonunda ülkemizin birçok yeri, Antep dahil savaşı kazanan devletler tarafından işgal edilmişti. Yurdumuzu bu durumdan kurtarmak için Atatürk, 16 Mayıs 1919'da "Bandırma Vapuru" ile İstanbul'dan Samsun'a hareket etmiş, 19 Mayıs 1919'da, burada Kurtuluş Savaşını başlatmıştı. Üç yıl süren savaşlar sonunda ülkemiz yabancı güçlerden kurtarıldı. Antep Kurtuluş savaşının en önemli mücadele verilen şehirlerinden birisi olmuştur.. Bu zafer sonrası 29 Ekim 1923'te Türkiye Cumhuriyeti ilan edildi. Atatürk'ün, Samsun'a varış tarihi olan 19 Mayıs günü Ata'nın isteği üzerine "Gençlik ve Spor Bayramı" olarak kutlanmaya başlandı. Ne varki son 2 yıldan beri kutlamalar etkinlikler çerçevesinde değil, sadece anma ile geçiştirilmektedir.. Bu uygulama hepimizi rahatsız etmektedir.. 19 Mayıs'lar bu ülkenin kurtuluş savaşındaki dayanışması, özverisi ve kahramanca mücadelesinin ilk adımın atıldığı gündür. Gençlere armağan edilmiştir. Gençlerin bu günün mana ve önemini bilmesi, öğrenmesi ve unutmaması gerekmektedir.. Çünkü Atatürk Türk gençliğini seviyor, onlara güveniyor ve Türkiye'nin geleceğini onların ellerine bırakmaya çekinmiyordu. Gençliğe bıraktığı bu önemli görevi söylevinde şöyle dile getiriyordu Atatürk: "Ey Türk Gençliği! Birinci ödevin; Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini sonsuzluğa değin korumak ve savunmaktır. Varlığının ve geleceğinin biricik temeli budur. Bu temel senin en değerli güven kaynağındır.. HEPİMİZİN 19 MAYIS BAYRAMI KUTLU OLSUN Hepinize iyi haftalar