Sıcak ama esinti var, ha gayret hazırlanıp yola çıktık, ben ve makinem… Mevsim dut mevsimi… Gaziantep bağ ve kaldırımlarında dut ağaçları vardır, kesilmemiş veya aşılanmamış ise hala dut verirler bu mevsim… Yaprakları bol ve çabuk büyüdüğünden, yaya kaldırımı kenarlarına dikmişler yarım asırdan önce… Pazar gezimizin ilk görüntüsü oldu dökülen dutlar, beton üzerine dökülenlerin görüntüsü sanki tabi bir mozaik… Hedef koydum; Aydın babaya kadar yürüyeceğim… Hemen her gördüğümde hayranlıkla seyir eylediğim Büyükşehir Belediyesi karşısında bulunan ’trafo binası’ sanki iki katlı yenilenmiş bir Antep evi, boşaltsalar içerisindeki cihazları, ofis yaparım, elbette emekli maaşımla kirasını verebilirsem… Balıklı civarına geldiğimde eski Özel İdare binasının yıkılmaya başladığını ve caminin minaresinin Hürriyet caddesinden belki ben ilk defa görüntülemiş oldum… Geçtiğimiz hafta yerel gazetelerimizde, sadece binanın yıkılmaya başladığı haberi yayınlanmıştı… VE M-ARKA KENT Doğumevi kavşağındaki katlı otoparkın boya badana işleri yapılıyor, karşı ’otellerde’ kalan müşterilerin, odalarından görüntü kirliliğine bakmaları böylece önlenmiş oluyor sanırım… Gaziantep kadınları bu mevsim ev çıkartırlar, Büyükşehir Belediye başkanımız ’kadın olunca’ elbette o da ev çıkartacak, haftalardır Pazar gezilerime başladığım Büyükşehir belediyesi civarından geçerken görüyorum, belediye binasının dış cephesi ’pırıl pırıl’ oldu… Temizliğe çok önem veriyor, belediyenin ’içini de dışını’ da temizledi… Saçaklı mahallesi tam ’m-arka’ kent, bir-iki fotoğraf, bin şeyi anlatıyor fazla söze gerek yok… Evet, mola ve kahvaltı zamanı geldi… Bildiğim ve her Pazar açık bulunan paçacıyı hedefledim, girdiğimde arka masaların birini; dede nene ve torunlar işgal etmiş, sabah kahvaltısı paça ile yapılıyor… Kelle Paça… Elbette farklı çeşitleri olan kelle paçanın bir çeşidini tercih edip onu istiyorsunuz ustadan… Benimki ’ayaklı’ olsun dedikten sonra, usta benim tabağın hazırlığını yaparken, birkaç görüntü aldım elbette, ta ki kaşık ağzıma girinceye kadar… Arkamda oturan nenede bir dil var hiç susmuyor, ustanın paçasını hiçbir yerde yemediğinden, ellerimle yapsam böyle olmaz, bizim akraba var onun dükkanına bile gitmediğinden, ’ölbede torbada’ ne varsa konuşuyor… Kalkıp tam giderken, oğlum ayaklarımda sızı var ayak paça yersem faydalı olurmuş dediler, birde sadece ’ayak paket etsen’ diyince; oturduğum yerden bir de ’dil paket et’ usta diyecektim… MAĞARADAN DÖNME PAZAR YERİ Et halinin bulunduğu Pazar yerindeyiz ne ararsan var ’derde devadan gayrı’ en fazla bulunan (Suriye hafta tatili Cuma günüdür) Suriyeli insanlar… Trabzon işi; gümüş-altın tespih, saat, çakmak, yüzük satıcılarının tezgah olarak kullandığı çay ocağında, toptan ve perakende satış yapan yerli yabancı, emekli memur, her çeşit insan var, güya sebze pazarı ise başka bir dünya… Spot eşya ne ararsan var, beyaz eşyadan tutunda mandoline kadar… Ama en güzel buluş eski ayakkabılar için… Pet şişeden kalıp… Çürük zemin ilan edilen sokaklardan Aydın babanın tepesine kadar çıkıp, Gaziantep Kalesi, Türktepe, Kurtuluş camisinin ve TOKİ konutlarının ’m-arka kent’ görüntülerini aldım, bir süre çıplak gözle seyrettim… Ve bu kenti ’biz ne yapmışız’ diye, hızla yokuş aşağı merkeze doğru indim (kaçtım)… ’hiçbir yazının son kullanma tarihi yoktur… Bu gazeteyi okuduktan sonra lütfen okunacak bir yere bırakınız...’