Manisa'da maç öncesi yönetim cenahında ve konukseverlik yönünde herşey mükemmeldi...
Emniyet müdürü Adem Aydemir birinci sınıf konukseverlik örneği gösterirken, herkesin neşesini gece yarısı kalp krizi geçiren yardımcısının hayata veda etmesi ile bozuldu. Bu kötü haber, Gaziantepspor içinde sanki yenilginin öncü habercisi gibiydi.
Aslında maçın başında birinci pozisyonda gol atabilecek görüntü içinde olmak hepimizi umutlandırmıştı.
Ali Cansun, 90 dakika boyunca geliştirebildiğimiz tek organize atakta topu kullanamayınca, Vestel rahat bir nefes almıştı.
Ondan sonrası ilk 45 dakika boyunca 'al gülüm ver gülüm' hesabına dönüştü.
Gaziantepspor tam anlamıyla 4-4-2 görüntüsünde ama, geri dörtlü ve orta saha daha çok defansa yapışık olması nedeniyle Vestel'e pozisyon namına bir şey vermemişti. Defans ileride kuruluyor, alan daraltılıyor ve rakibe nefes bile aldırılmıyordu.
Gol ümitleri Holosko ile Rafael ve gerilerden bindiren Selçuk ile Uğur'un bir pozisyon bile üretmesine izin vermeyişleri tribünde oturan bizlere "Rakip gol atamayacak" rahatlığını yaşatıyordu.
Ama ikinci yarıda ne olduysa oldu...
Beraberlik deplasmanda elbette iyidir.
Ama eğer siz sadece bunu düşünüp, gol atarak galip gelme konsunda üretkenlik zaafiyeti gösteriyorsanız, o zaman bir kaza veya penaltıdan gelebilecek golleri kalenizde görebilirsiniz.
Zaten öyle de oldu. Oysa ikinci yarıda belli ki Vestel üzerimize gelecekti ve haliyle defansını da boşlayacaktı..
İşte bundan faydalanmanın yollarını üretme görevide Mesut Bakkal'a düşüyordu.
Son dönemlerde bu yönde bir zaafiyet yaşayan Mesut Bakkal, nedense Ekrem ve Erdal'ı çok geçmeden 50-55'te oyuna sokmayı düşünemedi. Aslında Vestel Manisa'nın Erdal ve Ekrem'in oyuna girmesi halinde Gaziantepspor yarı sahasına bu kadar çok adamla gelmesi zordu.
Defansif yapıları da özellikle orta göbekte oynayan Calabane ve Borbiconi, tam Erdal ve Ekrem'likti...
Bu futbolcular ikinci yarıda şöyle hiç değilse 30 dakika birlikte oynatılsalardı ben iddia ediyorum gol atardık.
Yine iddialı konuşuyorum. Dün Mesut Bakkal'ın yerinde olsam daha Nigris'i oyunun başında kenara alırdım. Maçın başlarında Ümitle didişmeye başlayan Nigris, tam 90 dakika boyunca hiç birşey yapmadı.
Sadece kendi arkadaşlarının sinirini bozdu, takım adına da bir tek olumlu iş yapmadı.
Nigris derken Ali Cansu'u da unutmamak lazım.
Bu iki futbolcuyu yanyana oynatacaksanız, kendi sahanızda defansa ağırlık veren bir rakibe karşı doldur boşaltlarda işe yaratabilirsiniz. Ama deplasmandasınız... Rakibin ikinci 45 dakikada çok geniş alanlar bıraktığı kontradan çıkarılacak toplarda ne Nigris ve Ali Cansun hiçbirşey yapamadı. Dünde öyle oldu zaten.
Ortada didinen, koşan, mücadele eden bir Murat, geride tüm enerjisini sarfeden Mehmet Polat ve onun kadar çaba gösteren Deumi.
Ergün içinde fazla bişey diyemeyiz.
Barış maç boyunca kendini sadece penaltıda gösterdi.
Özgür mücadele etti ama yeterli miydi onu sorgulamak lazım ?
Zurita içinde aynı şeyleri söyleyebiliriz.
Evet.. 7 maçta aldığımız puan 3...
Bu bir takımın küme düşmesi yolunda en net bir belge olarak karşınızda duruyor. Eğer siz 7 maçta sadece 3 puan alabildiyseniz adama, "Ne oluyor. Siz ne yapmak istiyorsunuz. Yoksa kaşınıyomusunuz?" derler.
Biz de Gaziantepspor'a ama özellikle Mesut Bakkal'a bunu sormak zorundayız.
Gaziantepspor iyi gitmiyor, bunu haftalardır yazıp söylüyoruz. Ama bir türlü dinletemiyoruz...
Bir şey olduğunda hemen işi kişiselliğe çekiyorlar.
Bu gidiş gidiş değil. Herkesin, özellikle Mesut hocanın biraz aklını başına toplaması lazım.