Antik Yunan site şehirlerinden birinde senatoya gelen bir kahin, yakın zamanda haftalarca sürecek yağmurların başlayacağını, her yerde büyük seller olacağını ve bu yağmurun suyundan içen herkesin delireceğini söylemiş.
Bunun üzerine senato üyeleri yağmurlar başlamadan büyük bir sarnıç yapılmasını ve yağmurlar başlayınca delirmemek için bu sudan içilmesini kararlaştırmış.
Dev bir sarnıç yapılmış ve içi doldurulmuş.
Bir süre sonra kahinin söylediği yağmurlar başlamış.
Site içinde yaşayanlar temiz suyu içerek delirmeden kalmışlar.
Ancak sitenin dışında yaşayan herkes yağmur suyunu içtiği için delirmiş.
Çevredeki herkes delirince, sitede yaşayanlar dışarıdakilerden farklı hale gelmişler. Bir süre sonra dışarıdakiler normal, site içindekiler deli muamelesi görmeye başlamış. Aradaki fark sonunda o kadar büyümüş ve dayanılmaz hale gelmiş ki, site senatosu toplanmış ve ?Bu böyle gitmez. Dışarıdakiler ile çok farklılaştık. En iyisi biz de yağmur suyundan içelim ve birbirimizi daha iyi anlayalım? kararı almış.

NOT: Felsefeci Olivier Abel bir sohbette bir kısa öykü anlatmıştı. Çocukluğundan beri tımarhanede yaşayan ve hiç dışarıya çıkmamış bir deli, tımarhanenin bahçesinde gezerken ilk kez tımarhaneyi dışarıdan ayıran parmaklıklara kadar gelmiş. Parmaklıkları görünce çok şaşırmış. Parmaklıkların arasından başını uzatıp sokak yürüyen bir adama seslenmiş, ?Hey sen, içeride ne var? Çok kalabalık mısınız??

BİR ŞİİR

ŞEHİTLER

Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
mezardan çıkmanın vaktidir!
Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
Sakarya'da, İnönü'nde, Afyo'dakiler
Dumlupınar'dakiler de elbet
ve de Aydı'da, Antep'te vurulup düşenler,
siz toprak altında ulu köklerimizsiniz
yatarsınız al kanlar içinde.
Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
siz toprak altında derin uykudayken
düşmanı çağırdılar,
satıldık, uyanın!
Biz toprak üstünde derin uykulardayız,
kalkıp uyandırın bizi!
Uyandırın bizi!
Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
mezardan çıkmanın vaktidir...
Nazım HİKMET

BİR SÖZ

Dünya; kötülük yapanlar değil, seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir. (Albert Einstein)

DALKAVUKLUK NEDİR, DALKAVUK KİME DENİR?

Dalkavukluk, ya da halk arasında bilinen genel ismiyle yalakalık, kendine çıkar sağlamak amacıyla makam ve yetki sahibi zenginlere yaranmak için yardakçılık eden, kendini küçük düşürücü hareketlerde bulunan kimse demektir. Bu gibi kişiler aynı zamanda menfaatlerinin yolu tıkandığında ihanetlerini de uygulamaya koyarlar.
Dalkavuklukların tanrısı sadece güç?tür. Güce taparlar ve taptıkları güç tükenmeye yüz tutunca bir başka gücün dizleri dibine çökerler. Karakter ve genetik olarak bulundukları ortama çok çabuk uyum sağladıkları için virüs gibi aşırı derecede üreyip çoğalırlar.
Sadece menfaatini düşünen kimse ya da kimseler, menfaat sağlayacakları insanın yakınına sokulabilmek için binbir hile ve tuzaklar denerler. Bu noktada dalkavuk veya namı diğer yalakanın, yağlayacak olduğu kimsenin kimlik ve kişiliği, hangi tür yağdan hoşlandığı, yalaka tarafından tüm boyutlarıyla bilinmesi gerekir.
Çıkar sağlayacakları insanın zaafları nelerdir?
Kadın, alkol, kumar, para ve eğlence gibi zevke yönelik davranışlardan en çok hangisini sever?
Hoşlanıp hoşlanmadığı türden neleri vardır?
Altyapı olarak bunlar en ince ayrıntılarına kadar tespit edildikten sonra sıra yağlama işine gelir.
Dalkavukça hareketlerin başında ellerini oğuşturmak,yüzlerindeki kızarıklığa aldırmaksızın ?evet efendim, haklısınız efendim, en iyisini siz bilirsiniz efendim..? gibisinden kayıtsız şartsız teslim olduğunu belirten sözcükleri peşpeşe sıralamak yer alır. Dalkavukluk ilerledikçe konuşma biçimleri bir o kadar yılışık olur.
İnsan niye dalkavukluğa ihtiyaç duyar? Hangi duygu insanı böyle bir uçuruma çeker götürür?
İnsanın bulunduğu her yerde olduğu gibi, 16 devlet kurup yıkmış olan Türk tarihinde de, tıpkı şehrimizde olduğu gibi dalkavukluk ve ihanetler fazlasıyla mevcuttur

NOKTA...
Uygarlığın gerçek ölçüsü, ne nüfus çokluğu, ne kentlerin büyüklüğü, ne üretim bolluğudur. Gerçek ölçü, ülkenin yetiştirdiği insanların nitelikleridir. (R.W.Emerson)