Birgül Ayman Güler Meclis Genel Kurulu'nda öylesine cesur ve akıl dolu ifadeler kullandıki, cehaletin egemen olduğu umumi manzaraya meclis ahalisinin idraksizliğide eklenince bir bardak suda kopartılan fırtınanın frekansıda beklendiği gibi yüksek oldu.

Evet, burjuvazinin ahırında ikamet eden madamların ve monşerlerin yıl 12 ay 24 saat boyunca Türk Milleti'ne küfür seansına dönüşen ve genel kurul çalışması adı altında idare-i maslahatçılık anlayışı ilk kez tok sesli bir karşılık buldu.

Ayman'ın akademik yaklaşımı ve bilimsel veri tabanlı konuşması algı yoksunluğunun bir sonucu olarak ırkçılıkla eş değer sayılarak yeni bir "vurun abalıya" linçine dönüştürülmek isteniyor.

Bu konuda kendi değerlerine ve milletvekillerine yeterli desteği üretemeyen CHP, geçmişte yaptığı bir dizi hatadan dolayı oldukça sabıkalı.

Onur Öymen'in arkasında duramayan ve Dersim Hadisesi üzerinden Atatürk'ü mahkum ettirmeye çalışan gayri milli yapıya direnç göstermekten kaçınan parti hiyerarşisi malum.

Hüseyin Aygün'ün yediyi herzeler konusunda temkinli bir tavır gösteren CHP Genel Başkanı yurt dışı gezisini (ÇİN) bahane ederek yurda dönüşünde konuyla ilgileneceğini belirtirken.

Ancak konu Birgül Ayman Güler olunca meclis konuşmasının içeriğini analiz etme gereği bile duymadan, Kayseri'de "etnik kimlik üzerinden siyaset yapılmasını doğru bulmuyorum" diyecek kadar aceleci ve ön yargılı davranma yolunu seçebilmişti.

Oysaki Birgül Ayman Güler dünyada ırkçılıkla suçlanabilecek en son kişilerden biriydi. Özellikle etnik kimlik üzerinden yürütülen sürece bilinçli olarak bir tepki gösterme yolunu tercih etmişti. Bu ders karacahil meclis ahalisinede giderek faşistleşen etnikci siyaset bezirganları içinde gerekiyordu.

Ne diyordu, Birgül Ayman Güler? Anımsayalım.

"Türk Ulusu ve Kürt milliyeti ifadelerini bilerek kullanıyorum. Burada gözler Kürt'ü, Türk'ü ve eşit değil ifadelerini seçti. Ben diyorumki; ulusu ve milliyeti seçsin gözün. Türk Ulusu, Kürt Milliyetini de çok bilinçli kullanıyorum. Bunlar bilimseldir. İnsan topluluklarının 3 formu olduğu kabul edilir. Birisi klan, kabile toplumu. İkincisi milliyet toplumları, üçüncü ise ulus toplumları. Bu aynı zamanda gelişme sürecidir. Klan, kabile kan bağına dayanan toplumlardır. Milliyetler kan bağı olmasada birbirine yakın kesimlerin iktisadi işbirliği yaptığı toplumlardır. Uluslar vardırki, o da milliyetinde taşıdığı kan ve inanç bağlarını aşıp iktisadi zemin üzerinde insanları bir araya getirir. Bizim ülkemizin toplumu açısından ulus formu, Türk Ulusu biçiminde oluşmuş durumda. Biz hem gayrimüslüm vatandaşlara sahibiz. Hem Bosnalı, hem Kürt, hem Ermeni... Bunların toplamına Türk vatandaşı diyorsun. Benim ırk gibi bir perspektifim yok. Kafasında ırk perspektifi olanların yanlış anlaması bu. Meselelere kendisi ırkçı ve etnikçi bakanlar, yansıtma özelliğini galiba kendisine karşı olana bu sıfatı yakıştırıyor."

Türklüğün ırkçılık ve faşistlik, Kürtçülüğün ise ilericilik ve özgürlükcü düşünce ile anıldığı ve karşılık bulduğu bu namüsait süreç, Türk Ulusu'nu kendi milli coğrafyasında köşeye sıkıştırmaya matuf bir manevranında ta kendisidir.

Birgül Ayman Güler'in üzerine giden CHP'li Gürsel Tekin'le AKP'li Recep Tayyip Erdoğan'ın aynı karede buluşması size anlamlı gelmiyormu? Bu karşı devrimci bloğa birde BDP'lileri monte ettiğinizde Bremen mızıkacıları ile karşılaşacaksınız demektir.

Türkiye'nin nereden nereye geldiğini ve kimlerle hangi konularda muhataplık yaşadığımızı iyi idrak etmekte yarar var. Zaten çözümde burada yatıyor bence.