O yıllarda emekli olanlar uzak bir ili yerleşecekleri adres olarak gösteriyor ve yolluk alıyorlardı. Mademki hakkımız diye düşündük ve Mürsel beyin dünürünün yaşadığı İzmit ilinden adres verdik.

İki ay sonra emekli ikramiyelerimiz İzmit'te Ziraat Bankasına yatmıştı.

Bir akşam Mürsel beyle Gaziantep Otogarına gittik. Önceden bilet almamıştık. Ancak Gaziantep firmalarında da bilet kalmamıştı. Simsarlardan birisi ''Ben sizi gönderirim'' dedi ve beklemeye başladık. Gece yarısına doğru bineceğimiz otobüs Urfa'dan geldi.

Otobüse bindik ve hareket ettik. Yolcuların çoğunluğu yüksek sesle ve Kürtçe konuşmaktaydı. Gece yarısından sonra sesler hafifledi. Işıklar söndü. Yolcular uyumaya başladı. Ben de koltuğumu yatırarak uyumayı denedim ama koltuk beni iterek tekrar eski halime getirdi.

Koltuk bozuktu. On dört saatlik yolda ben koltuğu, koltuk beni iteleyerek, yorgun ve uykusuz yol aldık. Sonunda İzmit'e ulaştık. Aylardan ramazan ayıydı.

Dinlendikten sonra bankaya gittik. Evraklarımızı sordular. Evrak yoktu. Emekli Sandığı Bölge Müdürlüğü İstanbul/Bostancı'daydı. Bostancı'ya gittik. Gerekli evrakları aldık.

İkimiz de İstanbul'un yabancısıyız. Otogara giderek İzmit'e döneceğiz. Hava kapalı. Akşam yakın. Yağmur çiseliyor. Otogarın nerede olduğunu bilmiyoruz. Neredeyse hava kararmaya başlıyor. Yakındaki bir eczaneden otogara nasıl gideceğimizi sorduk. Tarif ettiler. Eczanenin önünden geçen bir dolmuşa binip otogarda ineceğiz.

Kaldırımda beklerken önümüzde bir dolmuş durdu. Mürsel bey kolumdan asılarak;

-Bu dolmuş otogara gidiyor, hadi binelim, dedi.

-Mürsel bey bu dolmuş otogara gitmez.

-Lan baksana kapısında otogar yazıyor, yürü kaçırmayalım.

Yahu Mürsel bey iyi okusana. Bak o yazı otogar değil. Dolmuşun markası Otokar…

Mürsel beye uysam İstanbul'da akşam vakti kaybolup gideceğiz. Biraz bekledikten sonra otogara giden dolmuş geldi. Böylece tekrar İzmit'e döndük.

Ertesi günü bankaya uğradık. İkramiyelerimizi aldık. Ben saymadan cebime koydum. Mürsel bey saydı ve bu eksik dedi veznedara. Beş yüz lira eksik vermişti. Bunu görünce ben de saydım ama benimki eksik değildi.

O günün gecesi Gaziantep'in yolunu tuttuk.

Ben ikramiyemi bankaya yatırdım. Mürsel bey aşırı dindardı. Faiz haram diye müftüye danışmaya gitti. Müftü;

-Faiz haram. Borsa helal, demiş.

Mürsel bey ikramiyesini bir yıl içinde borsada batırdı. Üstüne evini de satıp batırdı. Sonradan öğrendim. Üç öğretmen arkadaşı da aynı akibete uğramıştı.

Mürsel bey tüccarlık yapmaktan da vazgeçti.

Ben riske girmedim. Paramı önce bankaya yatırdım. Sonra da Devlet tahvillerinde değerlendirdim.

Kırktan sonra saz çalınmayacağını biliyordum. Mürsel bey bilmiyordu ama acı bir şekilde öğrenmişti.

Aldığım ikramiye İlksan'dan gelenle birlikte üç yüz otuz milyondu. Benden altı ay sonra emekli olanlar yedi yüz elli milyon aldılar. Bu memurluktan aldığım son darbeydi.

Adaletsizlik bu kadar olur.