Ülke olarak nasıl gerildiğimizi, kamplaşmalara bölünmeye doğru itildiğimizi, eğer karşı veya farklı görüşe sahip isek, nasıl da birbirimize düşman gibi bakacak hale getirildiğimizi düşündükçe gerçekten üzülmemek elde değil... Ülkeyi yönetenlerin, bu topraklarda ve dış ülkelerde yaşayan tüm vatandaşlarına karşı yaklaşımlarındaki çifte standart, "Dinci-Laik" ayrımcılığına çanak tutulması Türkiye Cumhuriyetinin temel niteliklerinin yıpratılmak istenmesi, hepimizi huzursuz etmeye yetiyor artıyor bile... Özellikle bu iktidar döneminde başlayan bu anlayış, en son genel kurmayın muhtırasıyla bu noktalara gelmiştir... Türk halkı olarak, özellikle bu iktidar dönemine kadar "herşeyi tek tek ele geçireceğiz" söylemleriyle hiç karşılaşmamıştık... Başbakanlık, Meclis Başkanlığı derken, son olarak Cumhurbaşkanlığını da ele geçirme mesajlarının tahrik edilecek şekilde verilmesi, uyuyan devi uyandırmaya yetmiştir... Tandoğan meydanındaki silkiniş, dün Çağlayan meydanına uzarken, bunda tahrik unsurlarının büyük rol oynadığını asla gözardı etmemek gerekir... Türk halkının bütünlüğünü, hoşgörülü yaklaşımını, din ve devlet işlerini birbirinden ayırma inancını suistimal edenlerin başında gelen meclis başkanı Bülent Arınç'ın, Cumhurbaşkanı seçiminde aday olması gerekenlerin eşinin türbanlı olması dayatmasını getirmesi, "dindar bir cumhurbaşkanımız olacak" diyerek açıklamalar yaparak ülkeyi kamplara bölmenin en tehlikeli işaretini vermesi, TBMM'ndeki davranışları, düne kadar hoşgörülü davranan TSK'yı bile çileden çıkartmıştır... Ve maalesef artık ok yaydan çıkma durumuna gelmiştir.. Hükümetin durumu zora girmiş, vatandaşlar cephelere ayrılmış, hoşgörü ortamı kalkmış, siyasi düşüncelerin ayrılığı düşmanca tavırlara gidecek hale gelmiştir...Yüzde 34'lük oy potansiyeline sahip AK Parti'nin yüzde 65'i tanımaz ve takmaz şekle bürünmesine karşılık, yüzde 65'lik kesim ise yüzde 35'liğe karşı harekete geçmiştir... Artık bu iş nereye kadar gider bilemiyoruz... Bildiğimiz tek şey, ülkenin kaos ortamına sürüklendiği, AK Parti iktidarınının ve özellikle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Meclis Başkanı Bülent Arınç'ın, Türk halkının büyük bölümüyle inatlaşmasının bedellerini ağır biçimde ödeme durumuyla karşı karşıya kalabilecekleridir... *CELAL DOĞAN, MUHALEFET ETMELİ Mİ ?

Bu başlığı niye attığımı söylemeye gerek yok sanırım... Özellikle son dönemlerde kiminle konuşsam, büyük bölümü sözbirliği etmişcesine Gaziantep'te işlerin iyi gitmediğini, kentin yeterince temsil edilemediğini, sahiplenme konusunda duyarsız kalınıldığını söylüyor. Bunlara Sivil Toplum Örgütlerinin yetersiz kalındığı, son çıkışlarının cılızlığı, yeni oluşumların ise etkili olamadığı ekleniyor... Aynı görüşü taşıyanlar, siyasi parti yetkililerinin şehrin temel sorunları konusunda yeterli bilgi sahibi olmadığını, iktidar partisinde etkili ve yetkili isimlerin büyük bölümünün ise, nerede devlet malı arsa varsa orayı ele geçirip imara açtırma peşinde koştukları, imar tadilatları için yapmadıkları cambazlığın kalmadığını, yasaların hiçe sayıldığını, bazılarının ise benzin istasyonu hastalığına tutulduğunu iddia ediyor...
Yani anlayacağınız, özellikle bu İKTİDAR döneminde SAHİPSİZ ŞEHİR konumuna getirilen Gaziantep'in, gerek mülki idare, gereksede belediyeler konusunda eski hızından çok şey yitirdiği ve bunun şehre çok kan kaybettirdiği net biçimde dile getiriliyor... *SİYASİ PARTİLERİN YETKİLİLERİ ÜRETKEN DEĞİL

Bunları söyleyenlerin büyük bölümü, kentte yeterince muhalefet eksikliği yaşandığını, bunda en aktif olması gereken CHP'nin, özellikle kent sorunlarının gündeme getirilip çözümü konusundaki pasif muhalefet anlayışının büyük rol oynadığını belirtiyor... CHP'de sadece Yaşar Ağyüz'ün duyarlı ve hak arayıcı teşebbüslerinin ise, kamuoyunu yeterince tatmin etmediğinin düşünüldüğünü hatırlatmam gerekiyor... Kent sorunlarında, eleştiri-öneri- tavsiye ve çözüm konusunda MHP dahil diger muhalefet partilerinin üretken olmayışı, sadece göstermelik bir iki basın bülteniyle işi idare eder gözükmeleri, vatandaşın dikkatinden kaçmıyor ve güçlü bir muhalefet yapıldığına inanılmıyor... Yani donanımlı, kent sorunlarını iyi bilen, takip eden ve gözetleyip halk menfaatini ön planda tutan insanların ortaya çıkması bekleniyor...
İşte bunları dile getirenlere "KİM BU KİŞİLER?" dediğimde, çoğunluğunun ağzından çıkan isim, enteresandır Celal Doğan oluyor... *BİR ZAMANLAR KAYSERİ'NİN ÖNÜNDEYDİK, ŞİMDİ SIRADAN İL'E DÖNÜŞÜYORUZ Bu kişiler Celal Doğa'ı da eleştiriyor ve hatalarını sıralıyor... Ama sadece belediye başkanlığı konusu için değil, bu kentin en iyi şekilde temsil edilmesinde, Türkiye'nin önde gelen şehirlerden birisi olmasındaki katkısı hatırlatılarak "Gaziantep'in her zaman O'na ihtiyacı var, baksanıza Kayseri'ye...Bir zamanlar Kayseri'nin yerinde Gaziantep vardı. Tabii o dönemlerde bu şehrin bakanı, milletvekilleri harıl harıl çalışırdı. Celal Doğan muhalefette olmasına rağmen bir bakan kadar etkiliydi... Vilayet, belediye, odalar, emniyet ve sivil toplum örgütleri büyük bir güç oluşturmuşlardı. Şimdi herkes kendi havasında. Gaziantep her yönüyle geriye gidiyor. Hele etkili temsilde sıfır noktadayız" diye konuşuyorlar...Buna birde Gaziantepspor'un düştüğü durum ekleniyor ve yine Kayseri örnek gösteriliyor...Ama bu işte Celal Doğa'ın sevabı kadar günahı da olduğu ekleniyor... *ELEŞTİRİLER CİDDİYET KAZANIR, YETKİLİLER SORUMLU OLMAK ZORUNDA KALIR

Evet... Bu ve benzeri şeyler söyleyenlere bende bir eklemede bulunmak istiyorum... "Şu gün olmuş ne zaman il dışına dışına çıksam, Gaziantepli olduğumu öğrenen kim olursa olsun, hala Celal Doğa'ı soruyor... Ama Celal Doğan şu anda herhangi bir görevde olmasa da, varlığının ve Gaziantep'in adının güçlü kalması yolundaki mücadelesini, tek başına da olsa verdiğini görüyoruz... Örneğin SHOW TV'de milli eğitime ve okullara katkı kampanyasında Türkiye'de her ilden hayırseverler aradı, Gaziantep'ten ise kimse arayıp yardımda bulunmadı. Oysa yapılacak veya onarılacak okul Gaziantep'teydi. Neyse ki Celal Doğan aradı ve kampanyaya 40 milyarla katılarak Gaziantep adının varlığını hatırlattı. Ve bu kampanyaya "GAZİANTEP-CELAL DOĞAN"adı geçirildi... Bunlar bize göre kent adına çok önemli konular. Anlayan anlar, anlamayan ise, belki bunları yazmamı bile değişik maksatlara bağlayarak farklı yorumlar... Ama bunlar umurumda değil, çünkü kendimi biliyorum, ayrıca bu kentin yararına olabilecek herşeyi dile getirme adına kimseden asla çekinmem, gerçeklere gözümü kapatmam...Unutulmasın ki, görevde olduğu sürece en çok eleştiri yaptığım kişi Sayın Celal Doğa'dır... İşte bu bakış açısıyla, Doğa'ın, MUHALEFET zaafı yaşayan Gaziantep'e yeni bir hareket getireceğini, yaptığı her uyarının kent yararına olacağı için bundan bizlerin karlı çıkacağını düşünüyorum...
Ve "Celal Doğan artık muhalefet yapmalıdır" diyenlere hak vererek, "ÇOK DOĞRU ÇÜNKÜ, VALİSİNDEN TUTUN, HERKESİME KADAR BU UYARILAR, BU TAVSİYE VE ELEŞTİRİLER, CİDDİYET KAZANIR, SORUMSUZ DAVRANAN YETKİLİLERİ SORUMLU OLMAYA ZORLAR"diyor, bu görüşte olanlara katıldığımı belirtmek istiyorum... *SAYIN GÜZELBEY EMEKLİ ÖĞRETMENLERİ UNUTMASIN

Okurlarımızdan Emekli Öğretmen Mustafa Demir aradı ve Sayın Asım Güzelbey'e ancak bizim kanalımızla ulaşabileceğini söyleyerek, akıllı kart konusunda isteklerini dile getirdi. Akıllı karttan sadece kendilerinin faydalanamadıklarını söyleyen Demir, " Sayın Güzelbey bizleri unutmasın"dedi. Bende kendisine "büyük bir ihtimalle unutulmuştur, çünkü öğretmenleri sever, hele emekli olanlara daha farklı bakar" dedim...Umarım yanılmam. Çünkü bu kentte eğitime yıllarını vermiş, hepimizde emekleri geçmiş olan insanlarımızı, mevcut uygulamanın dışında tutmak haksızlıktır. Sayın Güzelbey, bu haksızlığa razı olmayacaktır. *FİNANSBANK'A TEŞEKKÜRLER

Halil Alpay hocamızın başına gelenleri geçtiğimiz haftalarda dile getirmiş ve havale bedelinden kaynaklanan ve faize dönüştürülen 295 dolarlık yanlışlığı Finansbank'ın düzeltmesini istemiştik. Finansbank yetkilileri, özellikle Değirmiçem şubesinin bu konuya duyarlı yaklaşımı sonucu, Halil Alpay'dan fazla alınan 295 doları geri verdi. Genel Müdürlüğün ve banka şube yetkililerinin hatadan dönme yolunda inatlaşmayıp doğru karar vermelerini takdir ediyor, ayrıca Halil Hocamıza da geçmiş olsun diyoruz... Hepinize iyi haftalar