BİRŞEYLER OLACAK AMA NE ? Sınırımız ısınıyor, hemde öyle sıradan ısınma değil.. Son olarak BM Genel Sekreteri Ban-Ki Moon'un gelişi, ister istemez farklı şeyler düşünmemize yol açıyor.. Sanırım ABD önderliğinde ciddi bir güç oluşturulup Esad'ı saf dışı bırakmanın formülleri oluşturuluyor..Zaten önceden ne tasarlandı ise, hepsi yavaş yavaş uygulanıyor. Gaziantep'teki bomba olayı bile AB'de aylar öncesinde senaryolaştırılmıştı biliyorsunuz ve gerçekleşti. Akçakale'ye bomba ve ateş konusunu da uygulamanın bir parçasıydı o da gerçekleşti ve şimdi sıra daha sonraki aşamalarda uygulanacak olan senaryolara geldi..Bakalım nelerg öreceğiz önümüzdeki günlerde ve haftalarda.. Benim tek endişem ülkemize zarar gelecek bir durumla karşı karşıya bırakılmamamız..Tabii öncelikle Gaziantep olarak en fazla sıkıntıyı çekecek illerin başında geldiğimizi de unutmamak lazım.. Zaten her şey Gaziantep'te yapılıyor..Gelenler buraya geliyor, sonrada gördükleriyle konuştuklarıyla konuşup gidiyorlar..Allah sonumuzu hayır getirsin demekten başka çaremiz yok.. GAZİANTEP'İN KİMYASI İYİCE BOZULDU Aşırı göç ile zaten kent kültürü, yaşamı, kentlilik bilincinden yavaş yavaş uzaklaştırılmaya başlanmıştık..Gaziantep'in kendi özgü yaşam biçimi, esnaflık anlayışı, komşuluk ilişkileri, kent kültürü, sosyal yönlerimiz yerini, göçle gelenlerin kendi kültürlerini ve yaşam biçimlerini dayatmasıyla farklı bir noktalara taşınmaya başlamıştı..Yıllardır söyler dururum..Kente göçle veya başka nedenlerle gelenler, kentte yaşamanın bilinciyle hareket ettiği takdirde hiç sıkıntı yaşanmayacağını, üstelik çok iyi bir dayanışma içinde hareket edileceğini ifade ederdim. Bunun için çok ayrdıntılı şekilde görüşlerimi azar, yol gösterici tavsiyelerde bulunurdum.. Yargıtay Onursal Başkanı Rahmetli Mehmet Uygun da aynı şeyleri söylerdi..Gelenlerin Gaziantep'in gelenekleriyle, Gaziantep'in ruhuyla oynamamaları gerektiğini vurgulardı hep..Ne yazık ki, kenti yönetenler, özellikle göç konusunda sosyo- kültürel yönlü hiçbir çalışma yapmadılar.Çözümler üretmediler..Gelen insanlara sadece oy deposu olarak bakıldı..Herşeylerine göz yumdular, oy uğruna sahiplenerek illegaliteye bile alet oldular.. Sonuçta öyle bir noktaya gelindi ki, "Gaziantep'in yarısı kürttür"diyerek belki bilerek belki bilmeyerek kentte ayrımcılık tehlikesine ışık tuttular.. GÖÇLE YAPILMAYANLAR ŞİMDİ SURİYELİ İÇİN DE YAPILMIYOR Göçün Gaziantep üzerindeki etkilerinin yarattığı olumsuzluk devam ederken, bu kez Suriye'liler çıktı..Allah yardımcıları olsun o insanlar Esad'ın mı, Muhalif kuvvetlerin zulmünden mi bilemem ama kaçarak şehrimize geldiler..Tıpkı göç olayındaki ihmalkarlığımız gibi, Suriyeliler konusunda da ihmallik yapıldı ve şimdi Gaziantep'te yaşamaya başlayan bu ülkenin vatandaşları kontrolden çıktı.. Kimin nerede oturduğu, kimlerin geldiği, kimlerin yaşadığı, ne yaptığı bilinmez hale geldi. Durumları iyi olanlar yüksek fiyatlarla ev kiraladı veya satın aldı, orta halliler veya fakirleri ise, şehrin göbeğinde sorumsuzca dolaşır oldu..Öyle şeyler duymaya başladık ki, genç kızları veya kadınları fuhuş yaparak geçimini sağlamaya bıle başlamış..Yarın erkekleri de başka şeyler yaparsa hiç şaşırmayacağım. Kimbilir belki yapıyorlardır..Demem o ki, tıpkı Göç konusunda olduğu gibi ilk başlarda kent olarak yapılması gereken alt yapı çalışması yapılmamış, herkes kendi başlarına bırakılmış ve şimdi Gaziantep gerçekten tehlikeli bir kent haline dönüştürülmüştür.. Tehlike dediğim için bana kızacak olanlar, lütfen akşamları bu kent merkezinde bir dolaşsınlar.. Kadınlar demiyorum, onlar bazı bölgelerde gündüz bile tek başına gezemez oldular.. ÖDÜLÜMÜZ GÖNDERİLİYOR, AMA İKİ ÇİFT LAFIM VAR Gaziantep için gerçekten de önemli bir ödüldü.. Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'ne 2012 yılında Arkeoloji Alanı'nda Gaziantep Zeugma Antik Kenti ve Müzesi layık görülmüş ama bu ödül Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey nezdinde Gaziantep'e verilme yerine Kültür ve Turizm Bakanına verilmiş, Sayın Bakan da ödülü Gazanatep'e göndermeyip Ankara'da bakanlığına götürmüştü.. Ne tuhaftır ki, böylesine önemli bir ödülü ve sonrasındaki haksızlığı kimse görmemiş üstelik "NİYE" diye bile sormamıştı.. Buna Sayın Fatma Şahin dahil olmak üzere tüm Milletvekillerimiz ve şehrimizin STK'ları ses çıkarmamıştı. Belki sıradan ve basit gelebilirdi ama bu bir örnek hatta başkalarına sembol olmalıydı. Sahipsiz Gaziantep yerine, sahibi olan bir Gaziantep profili çizilmeli, bu ödülün Bakanlık yerine Gaziantep'e Zeugma Müzesine gönderilmesi için birlik beraberlik görüntüleri verilmeliydi..Nedense bir tek ben dikkat çektim geçen haftaki yazımda..Cumhurbaşkanı'nın o ödülü Gaziantep'e göndermesi gerektiğini vurgulamıştım..Dün aldığım bilgilere göre, Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, o ödülün gerçek adresi olan Gaziantep'e gönderilmesi için emir vermiş..Bu güzel gelişmeye elbette sevindim ama öbür yanda üzüntüm ve endişem daha da arttı.. Çünkü bir kez daha anladım ki, bu şehirde birlik beraberlik, bütünlük ve dayanışma sadece göstermelik...Herkes kendine oynuyor, şehrin menfaatleri için kimse kılını kıpırdatmıyor..Birisi yaptığında ise onu gizlice engellemeye çalışıyor.. Anladığım ve üzüldüğüm işte bu.. KIZIL KARDEŞLERİ TEBRİK EDİYORUM Kahramanmaraş'ta Kent Konseyleri Birliğinin dönem başkanlığı toplantısına katıldığım için Gaziantepspor ile Karabük maçını izleyemedim.. İlk yarısını sorduğumda 2-0 dediler sonra öğrendim ki, öyle bitmiş..Maçın devre arasında ve sonrasında bir şeyler olmuş ama, ne işe yarar ki.. Zaten bir avuç taraftarı kalan Gaziantepspor için artık ne söylesem boş.. Çünkü ben yıllardır yazıyorum, uyarıyorum, yön gösteriyorum, teknik ve idari konularda görüşlerimi ifade ediyorum, maalesef hepsi farklı noktalara çekiliyor.. İşi art niyete bağlıyorlar, çıkara dönüştürüyorlar, kişisel hesaplara götürmek istiyorlar.. Yani açıkçası şahsımla oynuyorlar, hakaretler ediyorlar, iftiralar atıyorlar..Yalanın bini bir paraya gidiyor..Şunu net olarak ifade etmeliyim ki, hayatım boyunca Gaziantepspor'u yöneten Kızıl'lar dönemi kadar şahsımı yıpratmaya kimse yeltenmemişti. Bu adamlar her şeyi yaptı. Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık misali, beni bulundukları yere çekmek için sürekli uğraştılar. En basit eleştiride bile dava açıyorlar, hakaret ediyorlar, iftira atıyorlar, yalan söylüyorlar.. Doğruları yazmayı, hatta eleştiriyi, düşmanlık olarak algılıyorlar.. Beni resmen hedef gösteriyorlar.. Yıllar önce saldırı emrini verdikleri yetmiyormuş gibi, gerek sosyal medyada gereksede kendi çevrelerinde şahsıma yapmadıkları terbiyesizlik kalmıyor..Yaptıklarını bir bilseniz donar kalırsınız.. NE SÖYLEDİYSEM NE YAZDIYSAM GERÇEK OLDU AMA ? Şöyle geriye dönüp bakıyorum Gaziantepspor için söylediğim her şey şimdi ortaya çıkıyor.. Yazdığım her şey teker teker gerçekleşiyor. Ama bunu bile art niyetli olarak algılıyorlar.. Yapmadığım şeyleri yapmışım gibi söylüyorlar. Bilmediğim şeyleri benim yaptığımı iddia ediyorlar.. Böyle düşünen insanlara ne yaparsınız, ne söylersiniz sevgili okurlar.. Maç bitmiş Karabük 2-0 galip gelmiş, insanlar beni arıyor ve "N'olacak bu Gaziantepspor'un hali"diyor.. Maraştayım, görmedim bilmiyorum ama insanlar beni arıyor.. Bir duyuyorum ki, kurulmasına yardımcı olduğum, yaşattığımız büyüttüğümüz ama şimdilerde o anlayışın ve bütünlüğün yerinde yeller esen bir taraftar grubunun, kulübü bu durumlara getirenlere hesap sorması gerekirken, maçtan hemen sonra sitelerinde şahsım adına Kızıl'lardan milyon dolarlar ve ev aldığımı yazdıklarını söylüyor beni arayan dostlarım... Gülüyorum tabii, ama onlara kızamıyorum.. Çünkü onlara ve herkese söyleyen Kızıl'lar.. BAZI GAZETECİLERE DE YALAN SÖYLEDİLER Çünkü herkese ve bazı gazetecilere bana ev aldıklarını söylüyorlar utanmadan. Hatta rakam da veriyorlar. Kimisine 120 bin, kimisine 130 ve daha fazlasıyla.. Onlar da zaten gıcık aldıkları Özekşi'yi parçalamak için fırsat bu fırsat diyerek balıklama üzerine gidiyor. Daireyi satın aldığım Ekrem Sakıcı'yı sıkıştırıyorlar.. Sakıcı Kavaklık'taki evimi sattığımı, hepsini götürüp kendisine verdiğimi, geri kalanını da elime ne geçerse vererek ödemeye çalıştığımı ve hala kendisine borçlu olduğumu söylüyor ama o gazeteciler bir türlü bu gerçeğe inanmak istemiyor.. İlla da Kızıl kardeşlerin iftirasına saplanıp kalıyor.. Yanımızda çalışan muhabiri kandırıp onu aylık maaşa bağlıyorlar aleyhimde iftiralar atması için. O da ne gerekiyorsa yapıyor tabii.. Sadece bu değil tabii yalanlar ve iftiralar.. Bazılarına bana milyonlar ödediklerini söylüyorlar..Yıllar önce gazetenin ilan, abone ve reklam için 4 yıllık birikmiş parasını bana rüşvet vermiş gibi yansıtıyorlar. Kestiğimiz faturaları, ödediğimiz KDV'leri görmezden geliyorlar.. YÜZLERİ KIZARMADAN YALAN SÖYLÜYORLAR Bir diğeri stadyumun elektriğini benim kestirdiğimi söylüyor..Yıllarca kulübün elektrik borcunu niye vermediğini, kulübün paralarını şirketlerine aktardıkları iddiasıyla yargılandıklarını söylemiyor, ama stadın elektriğinin kesilmesini bana bağlıyor. Bunu da Hürriyet gazetesinin spor müdürüne fırça çekerek manşet yaptırdığımı söyleyerek o müdüre de resmen hakaret ediyorlar.. Son olayda, yani futbolculara 10 aydan beri ödeme yapmadıklarının basına yansımasını bile bana yüklüyorlar..Hatta kardeşlerin birisi, benim futbolcudan para istediğimi, o da vermeyince benim öfkelenip bunu basına yansıttığımı söylüyor. Birisi çıkıyor berberlikten geldi gazeteci oldu, diye kendi haline ve geçmişine bakmadan küçümsemeye çalışıyor, hakaretler ediyor, güya şahsımı rendice ettiğini sanıyor.. GAZİANTEPSPOR'UN DERDİ BANA MI DÜŞTÜ ? Digitürk'te LİG TV'de yorum yapıyorum, Gaziantep'te ilk kez birisi ulusal nitelikli birisi haline gelmiş, bununla gurur duyacaklarına, televizyon yöneticilerine baskı yapıp beni yorumculuktan çıkartmalarını istiyorlar ve amaçlarına ulaşıyorlar... TSYD Temsilciliğinden aldırmak için yapmadıklarını bırakmıyorlar..Etmedikleri iftira kalmıyor.. Ve neler neler.. Tüm bu olanlara karşın, şöyle bir bakıyorum maalesef konuşması gerekenler sessiz.. Tepki göstermesi gerekenler ortalıkta yok.. Kulübe sahip çıkması gerekenler ağzını bile açmıyor.. Şimdi soruyorum herkese.. O zaman bana ne oluyor sevgili Gaziantepli'ler.. Saldırıya uğrayan benim.. Hayatına kastedilen benim.. Hakarete uğrayan benim.. İftiralar atılan, satılık kalem denilen benim.. Milyon dolarlar verdik denilen, ev satın aldık denilen yine benim.. Sağda solda aleyhime yazılar yazdırılarak yıpratılmaya çalışılan yine benim.. Ciğeri beş para etmez, ipsiz sapsızlara hedef gösterilen yine benim.. Ne için ???? Gaziantepspor için..Yılların birikimiyle, tecrübemle, bilgimle gördüklerimle yaptığım uyarılar ve eleştiriler için..Tüm suçum ve kabahatim bu...Şöyle bakıyorum da konuşması ve kulübe sahip çıkması gerekenlerden ses yok.. Kenara geçmiş seyrediyorlar. Bana yönelik haksız saldırılara da ses çıkarmıyorlar üstelik.. Artık şuna inanıyorum sevgili okurlar.. Bu İbrahim Kızıl ve kardeşlerine gerçekten helal olsun.. Kimsenin onlara ben dahil söz söyleme hakkı yok artık... Karabük maçında devre arasında VIP salonunda adam kendisine tepki gösteren herkese küfürler etmiş, bir Allahın kulu, galiba Ekrem Sakıcı hariç oradakilerin hiçbirisi sesini çıkarmamış.. Buna benzer bir olayı bir zamanlar Aziz Yıldırım da yapmıştı ve VIP salonumuzda herkesi dışarı çıkarttığında bir Allahın kulu "hop kardeşim sen kimi kimin evinden çıkarıyorsun" dememişti.. Görünen o ki, bu işin artık çivisi çıktı sevgili okurlar.. Bence bu anlayışla yönetilen Gaziantep'e ve özellikle bu Gaziantepspor'a kimse eleştiri getirmesin.. Hele hiç kimse Kızıl kardeşleri suçlamasın.. Tam tersi O insanlar bu yaptıklarına karşılık saygıyı hak ediyor.. Çünkü Gaziantep gibi metropolde bunları yapabilmek beceri ister, yetenek ister.. Ben açıkça ifade ediyor, Kızıl kardeşlere helal olsun diyor, ne yaparlarsa yapsınlar, onları kutlamayı bir vatandaş olarak görev sayıyorum..