Gaziantep önce İngiliz, sonra Fransız işgalini yaşamış, bu meyanda Ermeni mezaliminin bütün acımazsızlığı ve dehşetine maruz kalmış bir Türk şehridir.

Tarihi vakalara tarihin koşullarıyla bakarsak Osmanlının dağılma süreci, 1. Cihan savaşı, Anadolu'nun işgali ve Milli Kurtuluş Savaşı gibi 4 ana başlıkta savaş, yıkım ve yokluk yıllarını daha iyi anlayabiliriz.

Elbette Antep bu genel gidişatın dışında değildi. İşgalin sona erdiği 1921 sonrasında, savaşların bütün yıkımını ve yorgunluğunu iliklerine kadar hisseden şehirlerin başında geliyordu.

Çünkü Fransız emperyalizmine karşı müthiş bir direnç göstermiş, bu direncin neticesinde düşman bu toprakları terk etmek zorunda kalmıştı. Evlatlarını serhat boylarında kaybeden Antepliler, bu kez de babalarını ve eli silah tutan en son mevcutlarını da Fransız işgaline karşı direnirken yitirmişti.

Savaş sonrası kalan nüfusun büyük bir bölümü yaşlı erkekler, çocuklar ve dul kadınlardan oluşuyordu. Halk açlığın ve yokluğun pençesinde kıvranıyor, savaşın neden olduğu yaralarını sarmaya çalışıyordu.

Kendi başının derdine düşen Antep, şehitlerine son vazifesini yaptı, onlara saygıda kusur etmedi.

Ancak şehitlerin maneviyatlarını yükseltmekte yetersiz kalmış ve kabristanlarını olması gereken ölçülerde koruyamamış olabilir.

Boyacı Camii ile bitişik nizamda bulunan mevcut mezar yerleri de bunlardan biridir. Bu gibi öneme haiz yerler bir süre sonra maalesef gündemden düştü. Bilenlerin ilgisizliği, sonraki nesillerin ise bilgisizliği sonucu şehitlik kaderine yenildi. Birde şehrin (eski Gaziantep) ortasında kalmış olmaktan dolayı yaşadığı ayrıca bir talihsizliği de söz konusu.

Antep Savunması sırasında şehit düşen 159 kadın savaşçının metfun olduğu Boyacı Camii haziresi gibi. İlk kez Akten Kutla Köylüoğlu'nun seslendirdiği konu "Dokurcum Katliamı" gibi sonradan yankı bulmuştu.

Yakın tarihimizin unutulan ve karanlıkta bırakılmış bir gerçeğini daha aydınlatan Gaziantep 27 kamuoyunda yeni bir tartışmaya daha kapı aralamıştı.

Bugün hür ve müstakil bir vatan toprağını bizlere armağan eden ecdadımızın maneviyatı önünde tazimle eğilmeyi bir vazife sayıyoruz.

Tarihin yeniden yazanların soylu geçmişine sahip çıkan Gaziantep 27 Ailesini ise konuya hakim ve sahip bir duruş gösterdiği için ayrıca tebrik etmek durumundayız.

Gazetelerin ve gazete yöneticilerinin asıl görevlerini savsaklayarak rant peşinde koştuğu bir dönemde, bu duruşun fazlasıyla anlam kazandığını ve "Medya Haber" dünyası için bünyesinde yeni anlamlar ve dersler biriktirdiği görüşündeyim.