III ? Kürt Cephesi: Tarihçiler, 1071 Malazgirt Savaşı?nda Alparslan?ın Bizans?a karşı yaptığı meşhur savaşta 17 Kürt beyinin onu desteklediğini, yine Yavuz Sultan Selim?in büyük Doğu seferi sırasında İdris-i Bitlis?i komutasındaki Kürt savaşçıların Şah İsmail?e karşı yeniçerilerle birlikte mücadele ettiğini, 1915 Çanakkale Destanı?nın yazılmasındaki katkılarını ve nihayetinde Cumhuriyet?in kuruluş sürecinde Atatürk?ün yanında yer aldıklarını yazarlar. Yukarıdaki her bir tarihi sürece dikkatlice bakıldığında Türk tarihi açısından önemli dönüm noktalarında hep Kürtlerin de rol aldığı görülür. Ancak Cumhuriyet?in ilanından sonraki süreçte yaşananlara baktığımızda Kürtlerin bahsettiğimiz tarihsel rolleriyle arasında ters bir durum olduğunu anlamak oldukça kolaylaşır. 1923-1938 yılları arasında 28 Kürt isyanından bahseder tarihçiler? PKK sürecine de yirmi dokuzuncu isyan diyenler vardır. Bütün bunlardan bahsetmemizin nedeni var olan bu sorunun çözümünün hiç de düşünüldüğü gibi zor olmadığıdır Türkler ve Kürtler açısından? Son 30 yıllık çatışmalı süreçte doğrudur, Türkler ve Kürtler de çok fazla bedel ödemişlerdir. Ancak bugün gelinen noktada mevcut sürecin çözüme evrilmesi için koşulların her iki taraf açısından olgunlaştığı görülmektedir. Peki, bu noktada Kürtler ne istiyorlar? Temel olarak üç nokta üzerinden hareket edecekler medya organlarından takip ettiğimize göre: a) Yeni bir anayasayla demokratikleşme sürecinin getirdiklerinin yasal güvence altına alınmasını b) Kendi çocuklarına anadillerinde eğitim hakkını c) Genel af biçiminde adlandırılacak bir düzenlemeyle dağlardaki, cezaevlerindeki ve yurt dışındaki insanların Türkiye?ye dönüşünün sağlanması? Bu süreçte Kürtlerin yasal sözcüsü olarak DTP?ye ciddi görevler düştüğü herkes tarafından dillendirilmekte? Hassasiyetleri gözetecek olgun bir siyasal sürecin gelişmesinde rol almaları, AKP iktidarının çözüm adına çabalarını cesaretlendirecek yaklaşımlar sergilemeleri, duygusal yaklaşımları ön plana çıkarmaktansa ?akıl ve sağduyu?yu hâkim kılmaları, provokatif söylem ve eylemlere kesinlikle prim vermemeleri gerekmektedir. 30 yıldır yaşananların bir fiil içerisinde yer alan birçok DTP yöneticisinin bu siyasal olgunluğu gösterecek teorik ve pratik deneyime sahip olduğunu düşünmek istiyoruz Türkiye kamuoyu olarak. Çünkü sorun, yaşananlardan dolayı söylenen her sözün yanlış anlaşılmasına ve provoke edilmesine uygun bir zemin sunmaktadır ki ülkemiz siyasal/toplumsal yaşamı bunun birçok örneğiyle doludur. DTP açısından Öcalan/PKK gerçekliği de orta yerde durmaktadır? DTP, Kürtlerin hassasiyetleri kadar Türklerin de hassasiyetlerini göz önünde bulundurduğu oranda hep söz edilegeldiği üzere Türkiye?nin partisi olma yolunda da önemli adımlar atmış olacaktır. Bir başka gerçeklik de DTP açısından CHP ve MHP?dir? Görünen odur ki AKP iktidarına karşı CHP ve MHP gemileri yakmış durumdadır. Ancak, DTP bu noktada yine önemli bir misyon üstlenebilir, CHP ve MHP yöneticilerini çözüme katkı sunma noktasında ikna edici bir yaklaşımın öncüsü olabilir. Çünkü dayandığı dinamikler açısından öncelikle CHP tabanının ve sonra MHP tabanının ikna edilmesi, çözümün kalıcılığı, temelinin sağlamlığı açısından önemli olacaktır. Özellikle Ahmet Türk?ün CHP ve Sayın Deniz Baykal?a dair söylemlerine baktığımızda böyle bir ihtiyacın var olduğunu görmek/hissetmek mümkündür. Dileğimiz odur ki çözüm adına gecikilmiş de olsa bunca yaşanan kayıplara ve çekilen acılara rağmen sağlıklı bir çözüm adına sorunun parçası olan herkesin aynı zamanda çözümün de bir parçası olması, taşın altına elini koyması, acılara ve yaralara herkes adına derman olmasıdır. ?Savaş, kardeş kardeşi öldürmüyorsa asla savaş değildir.? der Emir Kusturica?nın Underground (Yer altı) filminin kahramanı Komutan Marko?