İnsan evine götürdüğü ak ekmek gibi olmalıdır. Yani pir-i pak. Adam, adam gibi olmalıdır. Yani omurgalı bir duruşun mümessili. Ve dik durmalıdır. Yıkılmalı ancak eğilmemelidir.

Ama sen fikriyatın, meşrebin ve eylemlerinle öylesine alçalıyorsun ki. Söz konusu sen olunca, alçaklığın ve alçalmanın yeni tarifler gerektirdiği kendiliğinden ortaya çıkıyor.

Besmelesiz bir gecenin ürünü olan zavallı sen, kimi isimleri telaffuz etmeden önce ağzını çalkaladın mı?

Bir Seyyide insanlığa ait değerler tahtında dersler vermeye kalkmadan önce hiç abdest aldın mı? Kendi insanlığını aklın ve mantığın terazisinde tartmayı hiç denedin mi?

İnsan ya kıpkızıl müslüman olmalıdır yada kıpkızıl gavur. Sen nesin? Aklın kıyılarında dolaşmadığın, imanın ve itikatın denizinde kulaç atmadığın belli.

Senin sırtındaki zembereğini kuranları, kendi seslerini sana ödünç veren sahiplerini alem-i hakikat tanıyor, tanımlayabiliyor.

Sen değil, onlar çıkmalı karşıma. Sana saldır komutu verenler yada düğmene basan o meşum ellerin sahipleri değil, yüreği yangın yeri olanlar kuracak ve kurtaracak ülkemin ve halkımın istikbalini.

Çünki siz farklılıkları kaşıyarak kangren eden ve ayrıştıranlardansınız, biz ise müşterekleri çoğaltarak birleştirenlerdeniz.

'Birliği bozmaya çalışanlar bizden değildir' demiyor mu, insanlığın en büyük evladı ve hak yolunun aşığı Muhammet Mustafa (S.A.V).

Biliyorduk da hattı zatında. Son damla malumun ilanı oldu. Bu demekki siz bizden değilsiniz.

Saflar belli olmalı, kılıçlar çekilecek, çünkü zaman kavga zamanı. Zaman karanlıkla aydınlığın, iyi ile kötünün, güzelle çirkinin, köle ile efendinin, kısa çubuğun uzun çubuktan hesap soracağı, haklının haksızdan hakkını tazmin edeceği bir şafağı işaret ediyor.

Bir tarafta milli güçler, diğer tarafta gayri milliler, bir tarafta dönekler, dümbelekler, liboşlar, manşerler, kalemini açık artırmaya çıkartmış zavallılar, diğer tarafta yüreğini kafesinden söküp diğer yüreklerin yanına atmasını da o büyük yangının içinde yanmasını da bilenler.

Elbette nsanlık var olduğu müddetçe senin gibilerde olacak. Siz değilmisiniz aşkın, devrimin, umudun, gülün ve güneşin düşmanı.

Siz değilmisiniz Ali'yi sırtından vuran, Sezar'a en ölümcül darbeyi indiren Brütüsler.

Sen değilmisin kimi zaman Türkmen takılan, kimi zaman Ehl-i Beyt'in şanlı mirasını yağmalayan. Şimdilerde light PKK'lı. Sahiplerine benim üzerimden bir mesaj vermeye kalkıyor ve durumdan kendine bir vazife çıkartmaya kalkıyorsan, yemezler.

Bak Cenap Şahabettin senin gibiler için ne diyor? 'Dalkavuklar ne kadar yükselirlerse yükselsinler kıçlarındaki tekme izlerini silemezler.'

Ben seni sana anlatırken mutlaka eksik kalmışımdır. Kamufle ettiğin diğer özelliklerine de vakıf olmayabilirim.

Onun içindir ki benim sana tavsiyem en kısa zamanda bir ayna al ve kendine sor; 'Ben kimim, kimin adına, niçin, nereye kadar bu büyük oyunun küçücük bir ayrıntısıyım diye' ve bakışlarını gözbebeklerine kilitle. Belki aradığın cevabı o aynada bulabilirsin. Çünkü aynalar yalan söylemez.

Nazım Hikmet'in 'Bir provakatör üstüne' adlı şiirini anımsatarak seni kendinle, edep ve adap dışılığınla başbaşa bırakıyorum.

Sen çıkmadın
Çıkardılar seni karşıma
Kıllı kara elleriyle tutup enseni
Gövdeni yerden bir karış kaldırdılar
Sonra birdenbire
Bırakıp yere
Seni pantolonumun paçasına saldırdılar
Bir düşün oğlum
Bir düşün ey yetimi Safa
Sen bu kavgada
Bir nokta bile değil
Bir küçük ,eğri virgül
Bir zavallı vesilesin.