Bayramları yaşayıp uğurladıktan sonra etkisinde kalmadan edemiyorum!
"Nerede eski bayramlar" hikayesi gibi değil...
İhmal edilen dostluklar ve samimiyetin özlem gidermede kullanıldığı anlar yok mu; o güzelliklerden söz ediyorum...
Çevremizden ne kadar kopmuşuz da haberimiz yok! Bunu duyduğum sitemlerden anlıyorum!
"Yahu iyi ki, şu bayram denen "kutsal emanetler" var. Yoksa yüzünüzü göremeyeceğiz..."
"Az daha gelmeseydiniz, biz gelecektik..."
"Biraz daha erken gelseydiniz bol bol otururduk..." gibi şikayetler, duyduğum özlem yüklü "serzenişlerden" sadece bir kaçı...
Küçükleri pek ciddiye almıyorum. Ama, büyüklerin "büyüdüğümüzün" farkında olmamaları gücüme gidiyor!
"Çikolata reklamında olduğu gibi" balkondan gelecekleri bekler günler yaşına "eriştiğimizi" hiç düşünmüyorlar!
Büyüklük bende kalsın diye, yetişebildiğim eski dostlarla bayramlaşırken, "görüşememenin" tek sorumlusu sanki sadece benmişim gibi hepsinden "özür" diledim...

BAYRAM KISA SÜRDÜ...

Ramazan Bayramı, haftanın tam ortasına geldiği için "süresi" kadar, yani "üçgüncük" sürdü. Memur ve diğer çalışanlar kadar ben de hayıflandım. Bayram hafta başlarına denk gelseydi de, bir kaç "ertelenmiş" ihmal edilmiş dost" ziyaretini artırabilsek ne güzel olurdu diye aklımdan geçmedi değil!
Ama olmadı işte. Bir ay oruç, ardından üç günlük bayram tatili, yel gibi geldi ve geçti! İşin garibi, her yıl idrak ettiğimiz iki dini bayramdan Kurban Bayramı da hafta içine geliyor. Yani önümüzdeki Kurban Bayramı da ancak bayram günü kadar tatil yapabileceğiz!...
Sağlık olsun. Ne diyelim. Buna da şükür!
Ya bayramlar da olmasa ne yapardık? Kendimizi kaptırdığımız işten-güçten başımızı kaldırıp kimseyi ziyaret edeceğimiz yoktu!
Adına "yaşam" denilen tuhaf bir biçimine vermişiz kendimizi. Tutabilene aşk olsun. "İnsan" olduğumuzun, dünyada yalnız yaşamadığımızın farkına ancak "bayramlarda" varıyoruz!

KEŞKE HER GÜN BAYRAM OLSA...

Çevreden kopuk, tek düze bir hayatın tam göbeğinde yer almanın iyi bir şey olmadığını biliyoruz. Sevdiklerimizle birlikte dolu dolu geçirdiğimiz bayram günlerini "keşke her gün bayram olsa" özlemi ile yaşadığımızdan anlıyorum bunu. Peki neden bayram bittikten sonra yaşanan o güzellikleri bir kenara atıyoruz? Ziyaretlere başlamışken, sanki bayrammış gibi haftalık periyotlar halinde ziyaretlerimizi devam ettirmiyoruz?
Ettirebilsek ne güzel olur değil mi?
Ziyaret ettiğimiz, elini öpüp başımıza koyduğumuz büyüklerin yüzlerindeki "tebessüm", küçüklerin yenilenen kıyafetler içerisindeki "şımarıklığı".. hayatımız boyunca görmek istediğimiz güzelliklerin en başında değil mi?
İnsan olarak, bir şeyin değerini ya yaşadıktan, ya da kaybettikten sonra anlıyoruz! Birlik ve beraberliğimizin tesisinde araç olarak kullanmamız gereken bayramların kıymetini bilelim ve ondan ne maksatla istifade etmemiz gerekiyorsa o şekilde istifade edelim. Unutmayalım ki, ne gidenler, ne de geçen günler bir daha geri gelmiyor!
Geçmiş bayramınız mübarek olsun...