Yakın tarihimiz, İttihatçılardan aldığı gen ve gazla ?demokrasiye balans ayarı? yapmaya çalışanlara hep tanıklık etmekle geçti. Son dönemde ?Nereye kon, Ergenekon? diye esprisi bile yapılarak iyice çaptan düşürülen bir operasyondan sonra ?Bir daha tövbe, kimseler böyle bir balans ayarı işine girişmez.? derken, Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlandığı belgelenen ?bir kâğıt parçası?yla ortalık yine toz duman.
AKP, CHP ve MHP yönetenlerinin tepkilerini gördükçe insanın ?Bunlar uzaydan mı geldi ya?? diye sorası geliyor. Sanki daha önce hiç darbe görmediler, darbe teşebbüsleriyle karşılaşmadılar; hatta içlerinden bazıları bunlara yardım ve yataklık etmedi, andıç tarzı metinleri okumadılar. Sayın Deniz Baykal kumandasında sosyal demokratlıktan hızlı biçimde sosyal darbeciliğe evrildiğine tanıklık ettiğimiz CHP?nin ?kâğıt parçası?nın gerçek olduğunun ortaya çıkmasından sonraki tutumu da demokrasi adına günü kurtarma hareketinden başka bir şey değildir. Yazık ki ne yazık? ?Yağmur oğlum!
Bugün tam bir buçuk yaşındasın. Vasiyetnameyi bitirdim, kapatıyorum. Sana bir resmimi yadigâr olarak bırakıyorum. Öğütlerimi tut, iyi bir Türk ol. 
Komünizm bize düşman bir meslektir. Bunu iyi belle. Yahudiler bütün milletlerin gizli düşmanıdır. Ruslar, Çinliler, Acemler, Yunanlılar tarihi düşmanlarımızdır. 
Bulgarlar, Almanlar, İtalyanlar, İngilizler, Fransızlar, Araplar, Sırplar, Hırvatlar, İspanyollar, Portekizliler, Romenler yeni düşmanlarımızdır. 
Japonlar, Afganlılar ve Amerikalılar yarınki düşmanlarımızdır. 
Ermeniler, Kürtler, Çerkezler, Abazalar, Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar, Lazlar, Gürcüler, Çeçenler içerideki düşmanlarımızdır. 
Bu kadar çok düşmanla çarpışmak için iyi hazırlanmalı. 
Tanrı yardımcın olsun!? 4 Mayıs 1941 / Nihal ATSIZ (Türkçülük ideolojisinin önemli teorisyenlerinden biri)
AKP iktidarının özellikle Sayın Davutoğlu?nun Dışişleri Bakanlığı?na atanmasıyla başlayan komşu tavlama atakları, Cumhuriyet tarihimizin en önemli dış ilişkiler çabası olarak karşımıza çıkmakta. Bu tür siyasi hamlelerin meyvelerini hemen toplamayı beklemek yanıltıcı olur; çünkü neredeyse 90 yıldır tu kaka dediğimiz Ermenistan?la imzalanan protokol haliyle hem içerdeki malum çevrelerden hem de Azerbaycan cephesinden oldukça tepki gördü. İçerideki malum çevrelerin tepkilerini anlamlandırmak için yukarıda yer verdiğimiz Nihat Atsız imzası taşıyan sözlere tekrar bakmak yeterlidir sanırım. Ayrıca, Azerbaycan cephesinin de Karabağ sorunundan dolayı kendi çapında göstermeye çalıştığı tepkisini anlamlandırmak da mümkün.
?Dört bir yanımız düşmanlarla dolu.? Bir ülke düşünün ki tüm komşularıyla düşman olsun ya da yukarıdaki cümlelerde ifadesini bulan psikolojik travmayla hareket etmeye çalışsın. Bu travmatik sayılabilecek anlayışı da tüm toplum katmanlarına yıllardır yaymak için her türlü yola başvursun. Dolayısıyla son dönemdeki Ermenistan, Sırbistan, Afganistan, İran, Suriye, Irak ve Irak Kürt Bölgesel yönetimiyle geliştirilen açık ve kapalı ilişkilerin siyaseten hızlı sayılabilecek bir eylem planı dâhilinde gerçekleşmiş olmasına MHP ve CHP çevrelerinden yükselen itirazların nedeni anlaşılabilir. Ezberi bozulan bu iki yapı, ne söylediğini çok fazla da düşünmeden tepkilerini paylaşmaya çalışmakta kamuoyuyla.
Bütün bunlar bir yana, İsrail?le yaşanan gerginlikler belli ki belirli çevrelerde şok etkisi yaratmış durumda. Bugüne kadar komşu ülkelerle olan ilişkilerdeki olumsuzluğu hiç dert etmeyenler, İsrail?le yaşanan gerginliklerin en kısa zamanda çözülmesine dair görüşler beyan ediyorlar sağda solda. İsrail-Türkiye ilişkileri asılında derinlemesine inceleme gerektiren bir konu olsa da birkaç tespitte bulunmadan geçmek olmaz: İsrail?le ilişkilerimiz hiçbir zaman halklar düzeyinde olmadı; yani tabanı olmayan bir ilişkilenmeydi. Hatta halklar düzeyinde özellikle Filistin sorunu merkezli olarak Türkiye halkının ciddi sayılabilecek bir tepkisinden söz etmek de mümkün. Son İran ziyaretinde Başbakan Erdoğan?ın söyledikleri de düşünülürse sanki belirli bir politika üzerinden İsrail ilişkileri bir yerlere çekilmeye çalışılıyor. Cumhurbaşkanı Gül?ün Sırbistan ziyareti de aslında Ermenistan açılımı ile benzerlik gösterir. Kafkaslarda ilişkilerin sınırlı olduğu Ermenistan, Balkanlarda yine benzer yönlü bir ilişkinin söz konusu olduğu Sırbistan? Yine Kafkaslarda Azerbaycan üzerinden geliştirilen siyasi manevralar, Balkanlarda Bosna-Hersek ve Kosova üzerinden geliştirilmeye çalışılan siyasi manevralar? Özü itibariyle Türkiye?nin hem Orta Doğu, hem Kafkas hem de Balkan coğrafyası üzerinde siyasi-ekonomik ilişkileri yeniden yapılandırarak bölgesel güç olma çabalarına tanıklık ediyoruz.
Evet, yazının başlığında da belirttiğimiz gibi sevgili okurlar, bindik bir alamete, gidiyoruz. Hep birlikte yaşayıp göreceğiz, gelecek günler bizlere neler getirecek.