Ülke gündemi ışık hızıyla yarışıyor sanki… Birisiyle ilgili bir cümleyi/paragrafı tamamlamadan diğeri başlıyor. Günlük; hatta saatlik gelişmeler gündeme damgasını vurup geçiyor:
Demokratikleşme ve Kürt açılımı,
H1N1 (domuz) gribi ve aşısı,
Demokrasiye ıslak imzalı balans ayarı verme çabaları,
Ermenistan açılımı ve Azerbaycan krizi,
Afganistan, İran, Suriye, Irak ve Kuzey Irak ziyaretleri,
Cumhurbaşkanı'nın Sırbistan ziyareti,
İsrail'le yaşanan gerilim…

* * *
Demokratikleşme ve Kürt açılımına dair iktidar ve Türkiye cephesinde beklenmedik gelişmeler yaşadık geçtiğimiz süreçte. Kandil ve Mahmur üzerinden gelen malum kişilerin karşılanma törenleri farklı tepkilerle değerlendirildi. Bir taraf gelenleri çiçekler ve halaylarla karşılarken, diğer taraf bu tür bir karşılamaya nasıl tepki vereceğini bilememenin şokunu atlattıktan sonra bildik bağrış çağırışlarla tepkilerini dile getirdiler. DTP cephesinin tepkilere sağduyulu yaklaşımı gerilimin dozunun artmasını engellemiş gibi görünse de CHP ve MHP kanadı durumdan vazife çıkarma aşkıyla tepkileri örgütlemeye çalıştılar kendilerince. Bir dönem AKP vb. yapıları din istismarcılığı ile suçlayanlar, bugün çocuklarını kaybetmiş aileler ve gaziler üzerinden istismarcılığın başka bir boyutuyla karşımızı çıkıyorlar. Şehit ve gazi ailelerinin duygusal tepkilerini oya çevirme gayretkeşliği ile hareket ederek birtakım insani maneviyatların istismarcılığının vicdan sızlatan örneklerini sergilemeye devam ediyorlar gözlerimizin içine baka baka/bata bata…

Duygular sabun köpüğü gibidir, pek faydası olmaz bize; böyle bir süreçte ihtiyacımız olan aklın kılavuzluğu ve sağduyudur. Bir acının, bir başka acıyla kıyaslanmasının etik olmayacağını söyler, Bejan Matur bir yazısında. Hiç kimse, hiç kimseden yaşadıklarını/yaşanılanları unutmasını isteyemez/bekleyemez; ancak her şeye rağmen insanlığın ortak aklı ve vicdanı kutsal kitapta da belirtileni emreder/ister bizlerden: “... Eğer bir kimse bir insanı öldürürse bütün insanlığı öldürmüş gibidir ve bir kimse bir hayat kurtarırsa bütün insanlığı kurtarmış gibi olur.” Maide Suresi 32. Ayet  

* * *
Deli dana, kuş gribi, Kırım-Kongo kenesi derken şimdi de H1N1 ya da yaygın adıyla domuz gribi… İnsanın “Bir sen eksiktin.” diyesi gelse de acilen alınan önlemlere bakınca ileriki günlerde psikoloji bilimine “domuz gribi sendromu” adıyla yeni bir klinik kavram kazandıracağı kesin bu vakanın. Çünkü hapşıran, öksüren, burnunu çeken; hatta büfeden, marketten selpak mendil alan herkese “Acaba?” ifadeleriyle bakan insanlarla doldu, taştı ortalık.
Bu arada Sağlık Bakanlığı'nın “Hepinize aşı yapacağım.” diye tutturduğu bir ortamda, Sayın Erdoğan'ın yine Battal'ın oğlu nidasıyla ortalığa çıkıp “Ben aşı yaptırmayacağım.” meydan okuyuşuna da tanıklık ettik bu arada… Bakalım, Sağlık Bakanı hazretleri ne üfürecek bunun üstüne… Bu mevzu üzerinden kopartılan gürültü ve bilgi kirliliği ortamında hepimiz ne yapacağımızı şaşırmış durumdayız sonuç olarak.

* * *
Yarın kaldığımız yerden devam edeceğiz…