Türkiye, tarihinde hiç olmadığı kadar kötü yönetiliyor. Bunun aksini iddia etmek için akıl ve izanı
ortadan kaldırmaktan başka bir çare yok. Zira herşey aşikar. Genel seçimler öncesi yaşanan sürecin, seçimler sonrasında koşulları daha da ağırlaştıracağını, ülkenin kuşatılmışlığı noktasından bakarak görmek elbette mümkündü. Peki aydınlar ne yapmalıydı? Bir tarafta gayri milli blok, içinde AKP'nin yemlediği gerici unsurlar, ikinci cumhuriyetçiler, bölücüler, dönek-liboş takımı ve saros solcuları, diğer tarafta ise yelpazeyi soldan, sağa doğru genişleterek belirlenen müştereklerde birleşmeyi kaçınılmaz sayan milli kuvvetler.

İLHAN SELÇUK'LA BİRBİRİMİZİ VE ÜLKEYİ ANLAMAK
Mevzu bahis olan vatandı ve gerisi teferruattı. Sade bir yurttaş olarak ya da eli kaleme uzanmış bir aydın olarak salt konuşmuş olmanın ötesinde yapılacak şeyler vardı. “Ben, laik Atatürk Cumhuriyetinin bütünlüğü için dün bana işkence etmiş olanlarla bugün elele vermeyi yurtseverliğimin doğal ve sade gereği sayıyorum” anlayışı düşünsel kardeşliğimizin ortak bir tezahürü olarak ortada duruyordu. “Seçimlerden sonra bir CHP-MHP koalisyonu olasılığı dinci ve dönek solcu tayfasını çıldırtıyor” öngörüsü ülkeyi ve bizleri ya CHP ya MHP noktasında buluşturuyordu. “Dincilere karşı çıkan MHP aslına rücu etti ve milliyetçilik şiarını benimsedi. Bu da entel liboş takımını korkutuyor, uykularını kaçırtıyor” düşüncesi MHP'nin oturduğu siyasal ideolojiyi doğru tanımlama açısından önemli izlekler taşıyordu. Bende MHP'yi hiç bir zaman klasik sağ bir parti olarak görmemiş ideolojik yapılanmasını sağcılıkla tanımlamamıştım. Zira MHP Türk Milliyetçiliği şiarının objesi konumundaydı Hele hele seçimler öncesi üretilen anti-emperyalist milli kurtuluşcu söylemler, hem MHP adına hemde ülkenin geleceği adına daha umutvar olmamızı sağlıyordu. MHP'nin seçim ilanlarından biri Cumhuriyet Gazetesinde, İlhan Selçuk'un yazısının yayınlandığı 2. sayafasında arz-ı endam ediyordu. Ülkenin sürüklendiği acı ve düşündürücü tablo aydınları hiç olmadığı kadar vebal altında bırakıyordu.

Kara cehaletin sizi anlamasını beklemeden ya da düşman unsurların zaaf göstermelerini ümit
etme ucuzluğunda bulunmadan, salt size ait orijinal göndermelerde bulunmak gerekiyordu. İlhan Selçuk'ta bende, bizim gibi düşünenlerde “Bizim hakkımızda nasıl bir intiba oluşur' demeden “Önce Vatan” ortak paydasında karar kıldık ve yürüme kararı aldık. (Devam Edecek)