Ben, kırmızı akşamların, siyah dokusunda, sevgilinin uykusuz geçen gecelerine, geleceğe dair ümitlerimin melankoli histerilerini, duygularımın parmaklara yansıttığı narin besteleri, içten bir duyuşla, bıkmadan, şafağa dek, telepatik serenat yöntemiyle özgün bir sanat icra etmek için geldim.
Ben, ekmeğini kazanmak için her türlü mücadeleyi vererek, emeği gasp edilenlerin sessiz çığlıklarını, gereken yerlere, herkesin anladığı dilden ulaştırmak; umut tacirliği yaparak ülkeyi yabancı ellere peşkeş çekmeye çalışanların oyunlarını bozmak; adaletin sıcak yüzünü, bir şubat soğuğunda eylemlerde duvarlara, davam adına yazmak için geldim...
Ben, baharın yüreklerden kovuluşunun ardından, solan erguvan rengindeki güllerin, koku ikliminde bıraktığı eşsiz lezzeti, nasibini alamamışlara tez elden ulaştırmak ve onların gönlünü kazanmak; nimetlerin iki cihanda da hak sahibini kesinlikle bulacağının müjdesini, en son raddesine kadar gerilen sinirli yüzlere, bir meltem esintisiyle ulaştırmak için geldim...
Ben, kendi köşelerinde kendilerine kendilerini buldurup, özüne dönmeyi bekleyenlere: '…kalk ve korkut…' deyiminin esprisini ulaştırmak; hareketsiz, kavgasız, eylemsiz yalnızlaşan kuşların, uçmayı unutan kanatlarına, melekleşmiş kanatların nasıl takılabileceğinin gösterip, ebabil kuşları olarak semadan sevgi yağdıranların varlığını haberdar etmek için geldim.
Ben, kullanılmaya kullanılmaya yitirilen melekelerin varoluş gayelerinin mutluluğa giden en kestirme yol olduğunu; bu yolu kullanmayanların, kullanmak isteyip de kullandırtmayanların sorumlu olduklarını anlatmak; oturdukları yerden sevgiliye gazel okuyanların, beyhude yoruluşlarının yüzlerine paçavra gibi çarpılacağını ve maskara olacaklarını duyurmak; acıların sevgi olduğunun kanıtlarını her evin duvarına büyük puntolarla asmak için geldim...
Ben, asırlardan beri ihmal edilen bu eşsiz coğrafyanın insanının, suiistimal edilen sadakatinin nelere mal olduğunu kavratmak; bizi tanımayan ama bizim adımıza nutuk atan, her taşın altında, her köşe başında, her satır arasında, toplumda var olan her kurum, kuruluş ve müesseselerin içinde söz sahibi konumunda bulunanların, gerçek niyetlerine ulaşmak adına ne tür bir oyunun içinde rol aldıklarını korkmadan, korkanların uğradığı garabeti resim ve kitabeler elde göstermeye, haykırmaya geldim...
Ben, aslında her zaman vardım. Zaman zaman inkitaya uğrayan veya uğratılan vuslat anının hasretiyle yanıp tutuşurken, geleceğe dönük planlarımın son aşamalarını, bütün olasılıkları; yaşanan tecrübeleri sırtına kambur bilenlerin yoğurduğu feraset atmosferini en ücra köşelerime kadar içime çekerek, geçmişle gelecek arasındaki bağı şekillendirerek; sevgilinin lal olmuş yanağına izdivaç öpücüklerini kondurmak için geldim...

Beni sen çağırdın. Ümitsiz..Hatırlamıyor musun?..
Bu defa söz değiştim diyen, sendin karşımda
Aldatılış hikayeleri ile doluydu, yüzündeki kıvrımlar
Ben, yine de geldim, zamanında çağırmasan da...