Ozon tabakasının delinmesi, Ormanların fütursuzca yok edilmesi ve yeryüzü şekilleriyle oynanması ekolojik dengeyi bozdu. Keza insan elinin değdiği her yer, ulaşabildiği her nokta doğal yaşamın sonlandırılmasıyla tamamen ilişkili.

Bu durum mevsimler arası geçişin ani ve sert bir şekilde tezahürü kadar, neredeyse İlkbaharın ve Sonbaharın devreden çıkarak iki mevsimli yaşama doğru evrilmekte olduğu artık bir realite.

Dağları deler, rüzgarın yönünü değiştirir, ırmakları tersine akıtır, fabrika atıklarını nehirlere bağlarsanız olacağı budur. Gün gelir doğada sizden intikamını alır.

Doğru düzgün meyve yok, sebze derseniz yaz kış seralara mahkum edilmiş durumdayız.

Güneş eskisi gibi gülümsemiyor, yağmur rahmetini bizden esirgemiş, beyazını görmediğimiz kışlar, her sene daha fazla kavrulduğumuz yazlar.

Olan olmuş, daha ne olsun ?

Uyanmanız için ille de mahşeri yaşamanız mı gerekiyor ?

Barajlar kuruyor, doluluk oranı mevsim normallerinin çok altında, susuzluk alarm veriyor. Mega kentler için tehdit kapıda.

Yerel idareler suyun daha tasarruflu kullanılması için bilgilendirme yapıyor. Afişlerle vatandaş uyarılıyor, ardı ardına açıklamalar yapılıyor.

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi otobüs duraklarını, yaklaşan tehlikeye karşı tasarruf tedbirlerini içeren afişlerle donatmış.

Tasarruflu ve disiplinli yaşam suyun azalmaya başladığı dönemlerde ve geçici tedbirler çerçevesinde değil, insan yaşamının tamamında hakim bir anlayış olmalı.

Bahçe sulaması gece yapılmalı, gereğinden fazla sulama yapılmamalı.

Arabalar gelişi güzel yıkanmamalı. Apartmanlardaki merdiven temizliği sokakları deryaya dönüştürmemeli. Toz kalkıyor bahanesiyle dükkan önleri ya da kuru toprak ıslatılmamalı.

Evinizde ya da kamuya açık yerlerdeki açık musluklar kapatılmalı. Boş yere sifon çekme alışkanlığı terk edilmeli. Traş olurken, ya da dişinizi fırçalarken musluk açık bırakılmamalı.

Yapılması gerekenlerle, yapılmaması gerekenleri sonsuza kadar çoğaltmak, bu listeyi uzattıkça uzatmak mümkün.

Mesele dönüyor, dolaşıyor insanın kendisinde kilitleniyor.

Ben merkezli yaşamaya, egosu üst düzeyde bir toplum olmaya meyilliyiz. Ancak tükettiğimiz her damla suyun, tahrip ettiğimiz sulak ve ekilebilir her alanın çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceğinden çaldığımızın farkında olalım.

Şuurlu yaşayalım ve toplumsallaşalım. Zira başka çıkış kapımız yok.

Bu yazı vasıtasıyla son söz olarak Belediyeyi Belediyeye şikayet etmek durumundayım.

Su konusunda tasarruf tedbirlerini sıralayan Büyükşehir Belediyesinin çaba ve gayretlerine karşın, Çınarlı parkına bitişik nizam caddeyi denize çevirme pahasına sulayan görevlileri şikayet ediyorum. Bizden söylemesi..

Yani iğne ve çuvaldız hikayesi…