Cevizli beldesi Gaziantep'e Yavuzeli kadar bir uzaklığa sahipti. İki otobüsü her gün Gaziantep'e yolcu taşıyor öğle sonrası geri dönüyordu. Belde bir tepenin güneybatı yamaçlarına kurulmuştu. Okul tepenin üstündeydi. Kiraladığım ev de aynı tepenin üstünde ve batı ucundaydı. Tepenin ucunda çevreye hakim yaşlı bir dut ağacı vardı. Boş zamanlarımda bu dut ağacının altında oturur, uzak ufuklardan görünen Amanos Dağlarının heybetini seyreder, hayallere dalardım.

Yavuzeli'nde askıya aldığım elektronik merakım Cevizli'de tekrar ortaya çıktı. Radyo, plakaltı ve o yıllarda piyasada yeni yeni çoğalan kasetçalar tamirine başladım. Başka türlü vakit geçmiyordu. Tabi ki, şiir de yazıyordum ama kitap yapma umudum olmadığından yazdığım şiirleri saklamıyordum.

O yıllarda piyasada elektronikle ilgili kitaplar bulmak çok zordu. Cevizli'de elektrik de yoktu ama direkler dikilmişti. Gelmesi yakındı. Lehimleri küçük tüpte ısıttığım bakır bir çubukla

yapıyordum. Hurdaya çıkmış radyosu olanlar parçalarından yararlanmam için bana getiriyorlardı.

Kitaplardan birinde basit bir radyo vericisi şemasına rastladım. Şemayı inceledikten sonra yapmaya karar verdim. Gerekli parçaları hurda radyolardan sökerek devreyi yaptım. O yıllarda verici radyo istasyonu yapmak yasak ve suçtu. Buna rağmen devreyi denediğimde çalıştığını gördüm. Orta dalga bandından yayın yapabiliyordu. Kalın bir elektrik kablosunun içindeki bakırı çıkarıp yarım metre boyunda bir de anten yaptım. Anteni bir iple evin önüne astım. Vericinin önüne bir kasetçalar koyup çalıştırdım. Elime küçük bir radyo alarak yayının nereye kadar ulaştığını anlamak için yürüyerek denedim. Fazla uzağa gitmiyordu.

Verici üzerinde gerekli değişiklik ve güçlendirmeleri yaptıktan sonra yayın alanı bayağı büyüdü. Beldenin tamamının ve arazide çalışanların dinleyeceği mesafeye erişmişti.

Günlük radyo yayınları yapmaya başladım. Ancak sadece müzik yayınları yapıyordum. Tanınmamak için kendim de konuşmuyordum. Bir süre sonra durumu öğretmen arkadaşlarım fark ettiler. Ardından bütün belde öğrendi.

Artık beldenin bir radyo istasyonu vardı. Halkın sevdiği müzikleri banttan yayınlıyordum.

Ancak endişeliydim. Ankara'da cephe hükümetleri birkaç ayda bir değişiyordu. Okul iki gruba ayrılmıştı. Sağcılar ve solcular.

Sağcılar beldenin yerlisi okul müdürünün, solcular da yine beldenin yerlisi Veysel öğretmenin çevresinde toplanmışlardı. Beni şikayet etmeleri mümkündü. Kimse radyo konusunda şikayetçi olmadı. Sonuçta herkese hizmet eden bir çalışmaydı.

Türkiye'nin hangi köyünde radyo yayın istasyonu vardı ki?