Bir bankadan emekli. Her şeyden önce duyarlı bir anne. Bize e posta aracılığı ile bir uzunca bir mektup yazmış. Gazetede yayımlanması için. Mektubu iki defa okudum. Mektubu bölümler halinde yayımlamaya gayret edeceğim. Lütfen anne ve babalar mutlaka okusun. İçinde ibret var. Alınacak çok ama çok ders var.

' Begüm' ün annesinden…

Begüm' ün annesi olarak bütün çocuklardan şunu rica ediyorum; uyuşturucu madde kullandığını öğrendiğiniz arkadaşlarınıza sakın siz kendi başınıza yardım etmeye çalışmayın.

Onu arkadaşınız olarak kabul etmezseniz ona daha çok yardım etmiş olursunuz. Çünkü o zaman, o sizin ortamınıza girmek için değişmeye çalışacaktır. Eğer böyle bir gayreti yoksa zaten sizin arkadaşınız olmayı hak etmemelidir diye düşünüyorum. Arkadaş seçerken önce, size ve ailenize yakışıp yakışmadığını düşünün. Kendinize yanlış olanı asla yakıştırmayın.

Sadece uyuşturucu kullanan değil, sigara kullanan bile arkadaşınız olmalı. Çünkü uyuşturucu maddeye başlangıç mutlaka sigarayla başlıyor çocuklar. Doktor olmayan biri uyuşturucu bağımlısına asla yardım edemez bunu sakın aklınızdan çıkarmayın.

Kimseye gereğinden fazla acımayın, kimseye fazla güvenmeyin, kimseye ailenizden habersiz yardım etmeye kalkışmayın. Eğer çok sevdiğiniz bir arkadaşınız uyuşturucu kullanmaya başlarsa o arkadaşınızı bir gün mezarlıkta ziyaret etmemek için yapmanız gereken en önemli şey, ailesine bildirmektir. Belki size çok kızar ve arkadaşlığını kaybedersiniz ama unutmayın ki bir insanın hayatını kurtarmış olursunuz.

Sizinde bir yanlışınızı ailenize bildiren bir arkadaşınız olursa ona sakın sırt çevirmeyin. Çünkü sizi asıl düşünen ve seven gerçek arkadaşınız odur. Size ailenize yalan söylemenizi öğreten arkadaşınız varsa bilin ki o sizi gerçekten seven bir arkadaş değildir.

Gerçek arkadaşlar insanın iyi olmasını ve yanlış yapmamasını sağlayan arkadaşlardır. Eğer sizler el ele verip uyuşturucu kullananları aranıza almaz ve ailesine bildirirseniz onlarda zamanla belki bu kötü alışkanlıklardan uzaklaşırlar. Her zaman ailenize güvenin ve her şeyinizi anlatın. Çok kızacaklarını bilseniz bile önemli değil çocuklar. Kızsınlar… O an kızarlar ama neden kızıyorlar bir düşünün.

İnsan sevmediği insana kızmaz, onu umursamaz. Eğer kızıyorsa onun için çok önemlisinizdir. Bu önemin ve sevginin kıymetini bilin ve hatanız için size kızan anne babanız olduğu için çok mutlu olun. Ben Begüm gibi başka gençlerin ölmelerinden çok korkuyorum. Sakın ailenizden bir şey saklamayın.

Begüm Veral… Artık aramızda değil. 1 Eylül 2009 'da 23 yaşına girdiğinde daha yaşayacak bir çok şeyi varken, bir yıldız gibi kayıp gitti aramızdan. Sessiz sedasız, kimseyi üzmeden, zarar vermeden, kırmadan… ardında ailesini acılar ve gözyaşları içerisinde bırakarak.

Madde kullanımının getirdiği bu acı sonla gelen ani ölüm, onu hiç tanımamış olanları bile derinden sarstı. Kimse onun madde kullanmış olduğuna inanmıyordu. Bir yanlışlık olmalı diyordu herkes. Begüm böyle bir yanlışı yapmış olamazdı, yapamazdı.

Herkes böyle düşünüyordu. Ama gerçek maalesef ki çok acıydı. Begüm daha 23 yaşındayken uyuşturucu madde kullanımı sırasında, kendisi bile farkına varmadan ölmüştü.

Begüm 4 yaşındayken anne babası ayrıldı. Annesi de, babası da bale sanatçısıydı. Doğumundan itibaren ona anneannesi bakmıştı. 7 yaşındayken dünyaya gelen kız kardeşiyle birlikte büyüdü.

Begüm çok sevimli, çok yardım sever ve son derece vicdanlı bir kızdı. İlkokuldayken aldığı haftalıkları sokakta bulduğu hasta kedi ve köpekleri, yaralı kuşları tedavi ettirmeye harcardı. Onları veterinere götürüp tedavisini yaptırdıktan sonra ceketinin içine saklayıp gizlice eve sokardı.

Sadece hayvanlara değildi yardım severliği. Fakir ve yardıma muhtaç birini gördüğünde de cebindeki bütün harçlığını verir ve bundan çok mutlu olurdu.

Birisini üzmekten kırmaktan çok korkardı. Kimseyle dargın olamazdı. O herkesin bir şekilde gönlünü almayı çok iyi bilirdi. Liseye başladığı yıl annesi bir gün çantasında sigara buldu.

'' Sen sigara mı içiyorsun? Diye sorunca,

'' Evet, anneciğim, ara sıra içiyorum.'' Diye itiraf etti.

Begüm asla yalan söylemezdi. Sonuçları ne olursa olsun yalan söylemeyi istemezdi. Zaten hiç beceremezdi. Ailesi onun bu özelliğine çok güvenir ve onunla gurur duyardı.

Bazen gizlediği, söylemeye cesaret edemediği şeyler olurdu. Bu durumda da belli etmemek için elinden geleni yapardı. Annesi anlayıp sorarsa söylemesi daha kolay olacaktı çünkü. Hiçbir şeyi içinde uzun süre tutamazdı.

Begüm' ün üniversiteye başladığı zamanlarda evde olduğu bir gün arkadaşlarıyla internette sohbet ediyordu ve o sırada annesi onun bir cümlesini görünce bir şeylerden kuşkulandı. Begüm' e hiç sormak istemediği ve hep korktuğu o soruyu sordu.

''Begüm sen esrar kullanmıyorsun değil mi ? Ben yanlış düşünüyorum değimli kızım ?'' dedi annesi. Begüm çok az bir süre sessizlikten sonra,

''Evet annecim maalesef kullanıyorum. Maalesef diyorum çünkü senin çok üzüleceğini biliyorum; ama yinede rahat olmanı istiyorum. Çünkü arada sırada kullanıyorum.''

''Peki, nereden buluyorsun? Nerede kullanıyorsun bunu?'' dedi annesi.

Okul çıkışlarında arkadaşlarla bir yerlere takılıyoruz. Birisi yanında getirmiş oluyor, herkes bir iki nefes çekiyor. İnan bana zararı yok bunun anneciğim. Hem insana sigaradan daha az zarar veriyor, alışkanlıkta yapmıyor. İnsanlar sigaradan kanser olup ölüyor ama esrardan ne kanser oluyor ne de ölünüyor. Allah' ın yarattığı bir ot bu.''

Begüm çevresi tarafından ona öğretilmiş olan bu basmakalıp lafları ardı ardına sıralarken annesi onun nasıl bir tehlikede olduğunu anlamanın şokunu yaşıyordu. Kafasına öyle güzel bir şekilde sokmuşlardı ki bu maddenin zararsız olduğuna dair yalanları. Begüm nasıl kötü bir sonun başlangıcında olduğunun farkında değildi. Annesi bunun sonuçlarının nereye gideceğini anlatırken o sadece itiraz etmeden dinliyordu; ama kafasının içinde annesinin yanıldığını düşünüyordu. Zaten büyükler onları hiç dinlemiyor anlamıyorlardı. Çünkü bütün arkadaşları böyle düşünüyordu.

Arkadaşları böyle düşünüyorsa demek ki evde herkes aynı şeyleri dinliyordu. Hepsinin sorun u aynıydı demek ki. Aileleri onları anlamıyordu.

Artık kullanmadığını söylemesine rağmen annesi çok tedirgindi. Kısa bir süre sonra annesinin isteği üzerine bir psikiyatriste gitmeye başladı. Doktorunu çok sevmişti ve güvenerek her şeyini anlatmaya başladı. Psikiyatrisine ailesinin ona çok güvendiğini ve bu güvene layık olmaya çalıştığını; ama arkadaş ortamına girdiğinde elinde olmadan onlara uyum sağladığını anlattı. Arkadaşları ona ailesinin güvenini kullanmasını öğütlüyorlardı. Gizli bir şeyler yapmanın insanı çok mutlu ettiğini anlatıp onun aklını çeliyorlardı.

Begüm kendi içinde korkunç çelişkiler yaşamaya başladı. Hem ailesini hem arkadaşlarını seviyordu. İki tarafta da paylaşılan mutluluklar çok farklıydı. Bir yandan insanı mutlu eden, daha doğrusu anlık heyecanların yanıltıcı mutluluğu onun aklını çeliyordu. İnsan bu anlık zevklere evet derken, ileriyi hiç düşünmüyordu.

Bir genç için bu kısa mutlulukların sonucu asla hesaplanamazdı. Begüm ailesini esrar ulanmadığına inandırmıştı; ama arkadaşlarının yanındayken kullanmaya devam ediyordu. '' Nasılsa istediğimde kullanmıyorum.'' Diye düşünüyordu. Annesi ona sorana kadarda söylemeye niyeti yoktu.

Üniversite 2. sınıfa geçtiğinde Kocaeli' ye gidip gelmek çok zor geldiği için arkadaşı Perran'la birlikte bir ev tutmak isteğini ailesine açtı. Aile bu fikre olumlu bakarak okuluna çok yakın bir ev tutmalarına yardımcı oldu.

Begüm o kışı orada geçirdi. Cuma akşamı annesine geliyor; Pazar akşamı geri dönüyordu. Kış boyunca annesi ona ne kadar zayıfladığını söyledi durdu. Begüm bu korkunç gerçeği asla söyleyemiyor ve rejim yapıyorum diyerek konuyu geçiştiriyordu.

Oysa gerçek çok başka ve korkunçtu. Orada tuttukları eve sık sık okuldan arkadaşları geliyordu. Bazen begüm kalabalıktan sıkılıp oradan kaçmak istiyordu. Ev arkadaşına bu arkadaş kalabalığından çok sıkıldığını defalarca söylemesine rağmen sonuç değişmedi. Zamanla oda buna ayak uydurmaya başladı.

Her gün yeni arkadaşlar oluyordu yaşamlarında. Bir hayatının sonu olacak birisiyle bu şekilde tanıştırılacağını nerden bilebilirdi?

O yazın sonunda annesiyle konuşmaya karar verdi. 'Keşke daha önce konuşsaydım' diye düşündü. 'Anneciğim, seni bu defa anlatacaklarımla çok fazla üzeceğimi biliyorum. Seni üzmek dünyada en son isteyeceğim şey ama senden başka bana anlayışla yaklaşan ve bağırıp çağırmadan konuşacak kimse yok. 21 yaşındayım ve anladım ki insana ailesinden başka yardım edecek kimse olamaz. Ailesinden başka iyiliğini isteyen olamaz. Anladım ama çok geç anladım. Neden hataları yapmadan sizi dinlemiyoruz ki… Ben çok büyük bir hata yaptım anneciğim. Benim çıktığım Ali var ya, o bir eroinman.

Annesinin nefesi tutulmuştu sanki. Ama Begüm devam etmek istiyordu; çünkü durursa bir daha anlatacak cesareti bulamamaktan korkuyordu.

'' Ali eroinmandı ama bırakmayı çok istiyordu. Ona destek olmaya çalıştım. Korkunç krizler geçirirken onun yanında oldum ve çok etkilendim. Ona çok acıdım, yardımcı olmaya çalıştım, ama çok berbat bir durumdaydı.' O manzaralara tanık olmadan önce bu maddenin bu kadar berbat olduğunu anlayamıyordum.

Ona nasıl yardımcı olmaya çalıştın Begüm?' dedi annesi.

Onunla hep konuşum, telkinde bulundum. Bu maddeyi bırakabileceğini, önce beyninden uzaklaştırması gerektiğini ve çok kararlı olmasını söyledim hep. Bu madde kolay bırakılır mı sanıyorsun diyordu.

Bense, ben istersem bir kere denerim ve bir daha da kullanmam, ben iradeli, bir insanım' diyordum. 'Bir süre sonra bana söz verdi. Bir daha kullanmayacağım, kendimi bu defa tutmaya gayret edeceğim diye. Bir hafta kullanmadı. Ama bir gün yine yanıma geldiğinde eroin kullandığını hemen anladım. Ona, sen çok güçsüz, zavallı bir insansın diye bağırdım. Bana, sen çok mu iradelisin ki çünkü hala denemekten korkuyorsun dedi. Ne aptalmışım ki o gün o hainin tuzağına düştüm. O kadar kendine güveniyorsan al kullan bir defa bakalım bırakabiliyor musun dedi bana.'

'Ah anneciğim ben hayatımın en büyük hatasını yaptım. Denemeye karar verdim. O vicdansız hain insana neyi kanıtlamaya, neden kanıtlamaya çalıştım. Hiç düşünmedim ki kanıtlamaya çalışırken kullanacağım benim hayatımdı. Oysa onun için benim hayatımın hiç önemi yokmuş. Zaten onunda beklentisi buymuş.

Hemen iğneyi ve malzemeleri çıkarıp hazırladı ve hazırlarken bana da öğretiyordu''.

-''Şimdi bu olayın üzerinden on bir ay geçti ve ben bu hatadan tek başıma dönemeyeceğimi anladım. Tek başıma çok mücadele ettim ama olmuyor. Bu kötü insanın söylediği tek doğru şey varmış: bir kere kullanmak yetiyormuş.''

-''Artık tek başıma kurtulamayacağımı anladım hem de Ali' nin benim için arkamdan söylediklerini öğrenince çok kırıldım ve kızdım.''

- ''Ne demiş ki? Dedi annesi.

-'Bana eroini ilk yaptığı zaman İstanbul' a arkadaşlarının yanına gittiğinde benim için enayi bir kız buldum, aşıladım onu, ailesi zengin. Yaşadık artık diyormuş.

- ''Çok içim acıyor anneciğim, ben bu insana acıdım, yardım etmek için günlerce okula gitmedim ve ona baktım. Onu kurtarmak için elimden geleni yaptım. Madde alacak parası olmadığında yemek yemedim ona para verdim vermeseydim ölecek sanıyordum. Para vermediğim zaman eşyalarımı çaldı. Bir keresinde kredi kartımı çaldı. Cep telefonum, mp3 çalarım, dizüstü bilgisayarım… Her şeyim zamanla çalındı. Size hep yalan söylemek zorunda kaldım. Meğer onun amacı kurtulmak değil, yeni bağımlıları ortaya çıkarmakmış.'

-'' İnanmıyorum sana Begüm sen bu insan için bize yalan mı söyledin? Hani senin sırt çantan trende kalmıştı? Hani kredi kartını düşürmüştün? Bunlar hep yalan mıydı? dedi annesi

- ''Özür dilerim anneciğim ama başka ne diyebilirim ki sana… Erkek arkadaşım eroinman ve para bulamadığı zaman benim eşyalarımı çalıyor mu diyecektim? Bunu nasıl söylerdim?''

'İş işten geçmeden söyleseydin zarar görmezdin ya da en az zararla kurtulurdun. Nasıl düştün böyle bir hayata Begüm dedi annesi.

- ''Anne ne olur yapma, zaten bunları anlatmam bile beni çok utandırıyor. Ondan ayrılmak istediğimde beni tehdit etmeye başladı. Size her şeyi anlatacağını ve sizin yüreğinize indireceğini söylüyordu. Çünkü ailemi üzmekten çok korktuğumu biliyordu ve bana bunu hep koz olarak kullandı.''

Bu arada beni eroine iyice alıştırmıştı. Bir de ağabeyi vardı, Ali'ye eroini o temin ediyordu. Para bulmak içinse hırsızlık yapıyorlardı. Sonuçta Ali askere gitti ve ben kurtuldum. Ondan kurtuldum ama bağımlılıkla uzun zamandır mücadele ediyorum. Her gün bu illetten ölen arkadaşlarımı duyuyorum ve direncim kırılıyor. Beş aydır kullanmıyorum ama artık dayanacak gücüm kalmadı bana yardım et anneciğim.''

Bunun üzerine Begüm hemen eski doktoruna götürüldü. Bir süre terapilere devam ettikten sonra doktor ona profesyonel tedavi yapan bir bağımlılık tedavi merkezine yatması gerektiğini söyledi. Begüm bu illetten kurtulmak için her şeyi yapmaya hazırdı. Hiç düşünmeden kabul etti hastaneye yatmayı.

Aslında bu çok zor bir karardı. Çünkü Begüm bir süredir bir seyahat acentesinde çalışıyordu ve işini çok seviyordu. Çok sevdiği işinden, ailesinden ve onu tekrar hayata bağlayan erkek arkadaşından iki ay uzak kalmayı göze alması gerekiyordu. Ama bu pislikten kurtulmaya ve hayatında temiz bir sayfa açmaya çok kararlıydı. Tedavi merkezine çok büyük bir inanç ve umutla yattı.

İçeride yatan hastaların çığlıklarını, yalvarmalarını duydukça; yerlerde sürüklenip kustuklarını gördükçe kendi haline şükrediyordu. İyi ki o duruma gelmeden aklı başına gelmişti.

Ailesi ve doktorlar, içerdeki hastalarla fazla samimiyet kurulmamasını öğütlüyorlardı. Çünkü onlarda kendisi gibi eroini bırakmak için yatıyordu ve zaman içinde birbirlerini etkileyebilirlerdi. Özellikçe dışarı çıkınca asla birbirleriyle bağlantı kurmamaları önemle hatırlatılıyordu. Konuşulan konu ise hep aynıydı: uyuşturucu. Orada yatan hastalar yaşadıklarını birbirlerine anlatırken ister istemez yakınlaşıyorlardı. Begüm hastanede yattığı süre içerisinde sıcakkanlılığını, vicdani duygularını ve çabuk etki altında kalma özelliklerini kullanan bu insanların baskısı altına girmişti. Begüm büyük bir umutla yattığı bu hastaneden iki ay sonra çok değişmiş olarak çıktı. Orada tanıdığı insanların etkisi altında yaşamaya başladı. En rahat konuştuğu insanla, annesiyle bile konuşmuyordu. Annesi ondaki bu tuhaflığı seziyor; ama bu defa soruları hep cevapsız kalıyordu. Aslında kızının yalan söylemeye başladığını anlıyor; ama gerçekleri belli etmeden anlamaya çalışıyordu.

Ağustos ayının sıcak bir Pazar günü anne kız balkonda otururken annesi:

-'Ben seni iyi görmüyorum acaba depresyon mu geçiriyorsun Begüm'cüğüm? İstersen doktoruna gidelim' diye ürkütmeden sordu.

- Begüm adeta bir çocuk gibi:

- 'Evet anneciğim tekrar gitsem çok iyi olacak. Bende sana bunu söylemek istiyordum' dedi.

Bu konuşma ikisini de çok rahatlatmıştı. Ortada artık konuşulmayan ya da konuşulamayan bir tehlike vardı. ikide bunun farkındaydı. Ve ikisin de kafasındaki düşünce doktor çözüm için bir kurtuluş olacaktı. Ne Begüm annesine ve ailesine bir daha hayal kırıklığı ve üzüntü yaşatacak bir hatayı tekrar yaptığını söyleyecek cesarete sahipti; nede annesi hayatı boyu hep güvendiği ve asla yalan söylememesiyle gururlandığı kızının yalanını itiraf ettirecek zorlamayı yapabilirdi. Ertesi sabah ilk iş olarak doktorundan randevu istendi. Doktor o kadar yoğundu ki ancak 15 gün sonraya randevu alabildiler. Ama Begüm'ün içi biraz olsun rahatlamıştı. Yine annesi yetişmişti imdadına… Artık kimseye anlatacak cesareti bulamadığı şeyleri, içinde bulunduğu çıkmazı ve bir türlü kurtulamadığı bu kötü arkadaş ortamını doktoruna anlatarak ailesine söylemenin ve tekrar yardım istemenin bir yolunu bulacaktı. Çok sevdiği doktoru ona bu konuda yardım edecekti. Randevu alınmış olması kararan ruhunu birden aydınlatıvermişti. Bu çıkmazdan biran önce kurtaracaklardı onu. Bu kabus sadece 15 gün daha sürecekti. Hastanede tanıdığı insanlar onu hiç rahat bırakmıyorlardı. Sabah işe gitmek için kapıdan çıktığında köşede onu bekleyen biri oluyordu mutlaka. Akşam işten çıkışta da gelip onu alıyorlardı. Görüşmemeyi çok istese de aklını çeliyorlardı işte. Hastanede yatarken onu defalarca uyarmışlardı. Ama o yinede ailesini değil arkadaş ortamını seçmişti ve kendini yine aynı tuzağın içinde bulmuştu insanların hepsinin bu kadar kötü olduğuna inanamıyordu. Ama insanlar onun gibi değildi işte. Artık tamamen eroin bağımlısı olmuştu, her gün kullanmaya başlamıştı. Eğer kullanamazsa çok kötü hastalanıyordu. Ve bir gün parası madde almaya yetmediğinde hırsızlık yapmak zorunda kalma düşüncesi onu çok korkutuyordu. Bu defa ailesi isterse hastanede 1 yıl bile kalabileceğini ve kimseyle konuşmayacağına yemin edeceğini düşünüyordu. Doktoruna gitmek için saydığı günler bir türlü geçmiyordu. Daha sadece 3 gün geçmişti. Ama olsun o gün kurtuluş günü olacaktı ve o günü yeni doğum günü ilan edecekti. Ne var ki 1 Eylül gecesi annesine gelen telefonla her şey bitmişti. Arkadaşları ona öldürecek dozu vermişlerdi. Begüm kurtulma ümidiyle saydığı günleri tamamlayamadan gitmişti bu dünyadan. Hayat ona 12 gün daha şans tanımamıştı. Kimseye veda edemeden, son bir kez yardım isteyemeden hep korktuğu sonla gitmişti.Oysa daha 4 gün önce annesiyle yaptığı konuşmada: 'Anneciğim erkek arkadaşım Eren'i çok seviyorum. O beni hep doğru yola sevk ediyor. Sizde onu çok seviyorsunuz biliyorum. Biz onunla evlenme kararı aldık. Bu yıl askere gidiyor ve nereye giderse ben onu bekleyeceğim ve dönünce de evleneceğiz. Bir kızımız olsun istiyoruz. Ben artık sizi hiç üzmeyeceğim .'' demişti

Bu konuşmayı Begüm'ün doktoruna yeniden giderek ona her şeyi açılması ve ailesinden tekrar yardım istemesi düşüncesiyle, içindeki yeni bir ümitle yaptığını annesi o an bilemezdi.'