Kendimiz olmak her zaman mümkün değildir! Bir yerde bir türlü; bir başka yerde başka türlü oluşumuz "bastırılmış" bazı duyguların dışa vuruş biçimidir! Kimden duyduğumu kesin olarak hatırlamıyorum ama, belleğimdeki şu öğreti, insan değişkenliğini mazur görmenizi isteme sebebim olabilir! Belleğimde olan şu : İnsanın üç hali varmış! Bunlardan birincisi ev, ikincisi iş ve üçüncüsü de sokak biçimiymiş! İçimizde var olan bir başka "bizi" tarif ettiğini çıkardığım "biçimlenmeyi" zaman zaman kendim de yaşadığımı söyleyebilirim! Elinizde olmuyor... Yerine göre davranma, yerine göre tanınmanın kişiye özgü "gizli" bir "değişkenlik" olmasına kendiniz değil, karşılaşılan "haller" karar verdiriyor. Evinde kendi halinde olan bir insanın, işinde de aynı olabilmesi, nasıl mümkün değilse, evdeki kurallarla işteki kurallar hiç bir zaman aynı olamaz. İşteki davranışla sokaktaki davranışı aynı özellik ve "tek düzelikle" sürdüremezsiniz. Her durum kendi mesafesini kendisi ayarlar! Uyulmadığı, "boşverildiği" takdirde disiplin bozulur; hoş olmayan durumlarla karşı karşıya kalınılabilir... ORAK PAYLAŞIMA DİKKAT Yaşamanın bir parçası olarak kabul edilen "hoşgörü" sıradanlaştırılırsa, olacakların önüne geçebilmek için çok çaba sarfedilmesi gerekir. Mesela, farklı düşünülen ve farklı "anlayışın" konuşulduğu yerlerde, "ortak" yan bulmak kolay olmaz! Bu gibi yerlerde asayiş ve güvenlik konuları teklemeye başlar... Çevre ve gürültü kirliliği yaşamın bir parçası haline gelir. Ne kadar farklı düşünürsek düşünelim, hiç birimizin böylesi ortamları "hoşgöreceğini" sanmıyorum. İster evimizde, ister işyerimizde isterse sokakta olalım; bizim için önemli olan ortak paylaşımdaki "hakkaniyet", ve "fırsatlarda" eşitliktir... Konuyu günlük ortama geçekelim. Diyelimki özel aracınız var. Sizi tutan olmaz. İstediğiniz yere gidebilirsiniz. Ancak aracınızı aklınıza esen yere park edemezsiniz... Etmeye kalkışırsanız; "yasa tanımazlığın" bir ölçüsü vardır; "boyunuzun ölçüsünü" alırsınız! Elektrik ve su parası faturalarını yatırmak mı istiyorsunuz? Ödeyeceğiniz miktar ne olursa olsun, herkes gibi "sıraya" girmek mecburiyetindesiniz. Sırayı bozup öne geçmek isterseniz, başkalarına kötü örnek olursunuz. Gün gelir, sizin yaptığınızı yaparak önünüze geçmek isteyenler çıkar. Utanırsınız! KİŞİLİĞİMİZİN GÖSTERGESİ OLMALI Kuralları "insanoğlu" koyar. Evdeki hali, işteki ve sokaktaki hali biribirinden farklı olanlar dahil, tek bir yaşam biçimi hayatlarını sürdüren herkes kurallara uymak zorundadır. Yasaklar, "insan rahatı" içindir. Köyde, kasabada yahut kentte oturuyor olabilirsiniz. Yerel kurallar sizi bir şeyi yapıp yapmamakla "sınırlandırmışsa" bunun bir sebebi vardır. "Kişi keyfiyetinin" önünü kesen yasa ve kurallarla, başkalarının hakkı korunduğunu sananlar, yanılırlar. Yasa ve yasaklar, keyfiliği alışkanlık haline getirenleri de korur! Bakınız bahar yüzünü göstermeye başladı. Aylardır süren bir açık bir kapalı, bir soğuk bir ayaz.. günler bitiyor. Yerini daha uygun iklim koşulları alıyor. Parklar bahçeler, mesire yerleri, aylardır kendilerini dört duvar arasına sıkıştıran insanlarla dolup taşacak. Baharı özleyen kimseler, bulabileceği uygun "yeşil ortamı" istirahat edebileceği yer olarak görecek. Ya köftesini yoğuracak, mangalını yelleyecek. Ya da kesesine uygun bir ikramla kendisine "ziyafet" çekecek! Ne var bunda demeyin... Geçen yıl mesire yerlerimizin çoğu, "bulunduğu gibi bırakılmayarak" kirliliğe terkedildi. Ev hali, iş ve sokak halini ayrı ayrı yaşayanlarımız, hiç olmazsa "piknik" halini herkes gibi yaşamalıdır diyorum. Yaşadığımız ortamların, kişiliğimizin bir göstergesi olduğunu unutmayalım...