"Kapıldım gidiyorum" kitabından

Bir yaz tatili döneminde Ayşe nakil isteyerek atamasını Çanakkale'nin Çan ilçesine bağlı bir köy okuluna yaptırmıştı. Bana mektup yazmış, açık adresini vermişti. Arada bir mektuplaşıyorduk. Cevizli'deki haberleri kendisine yazıyordum.

Okulun önünde geniş bir harman yeri vardı. Bazen orada gezinti yapardık. Bir tatil günü harman yerinde gezinirken Zülfü ile bir arkadaşının karşıdan geldiklerini gördüm. İkisi de sarhoştu. Beni sağcı bildiklerinden selamsız geçmek istediler. Yanlarına vardım.

-Hayrola Zülfü. Kafayı çekmişsin. Sen pek içmezdin. Ne oldu?

-Yanıyorum valla abi, halimi hiç sorma, dedi.

Koluna girip benim eve götürdüm. İkisi de bekardı ve beldede en çok yemek sorunu yaşadıklarını biliyordum. Yemek yedik. Sohbet sırasında sordum.

-Anlat bakalım, neden yanıyorsun?

-Boşver abi.

-Ben derdini öğrenmek için getirdim seni. Anlatacaksın ve dinleyeceğim.

-Abi ben Ayşe'ye aşığım. Ayşe gitti, ben de bittim.

-Evleneceğinizi düşünüyordum. Neden evlenmediniz?

-Babası Kürdüm diye vermedi. Bir de Diyarbakır Çanakkale'ye çok uzakmış…

-Sizi evlendireyim mi, diye sorunca Zülfünün gözleri parladı. Başını önüne eğdi.

-İmkansız abi. Ailesi vermeyince nasıl evleniriz?

-Peki, Ayşe seninle evlenmek istiyor mu?

-Ayşe istiyor ama ailesinin sözünden çıkamıyor. Hem gitti artık. Bir daha nerede bulacağım?

-Evlenmek istiyorsan yarın Gaziantep'e git. Bir haftalık sağlık raporu al ve yanıma gel.

Zülfü ertesi günü sağlık raporunu alıp geldi.

-Söyle abi. Şimdi ne yapacağım?

Anlatmaya başladım.

-İlk otobüse atlayıp Çanakkale'ye gidiyorsun. Oradan da Çan ilçesine. Çan'dan bir taksi kiralayıp Ayşe'nin çalıştığı köye gideceksin. Okul köyün hemen girişinde. Eğer derste iseler okula girme. Okulun giriş kapısı karşısında ihata duvarının üzerine otur. Elini yüzüne koy, düşünceli ve üzgün bir tavırla bekle. Teneffüs zili çaldığında ve Ayşe bahçeye çıktığında seni orada görmeli…

-Abi bunun ne yararı olur ki?..

-Romantik bir görünüm sergilersin. Ayşe senin ne kadar ciddi olduğunu anlar. Durumu ailesine de anlatıp ikna eder. Ayrıca Diyarbakır'ın Çanakkale'ye pek de uzak olmadığını ispat etmiş olursun. Kafayı çekip hayatını zehir etmektense bunu yapmak zorundasın.

-Tamam abi. Gidiyorum, dedi ve gitti.

Aradan bir hafta geçti. Zülfü Cevizli'ye döndü. Her halinden mutluluk okunuyordu.

-Ne yaptın, diye sordum.

Elini ceketinin iç cebine soktu. Bir şeyler çıkarıp bana uzattı. Bunlar Ayşe ile Zülfü'nün nişan resimleriydi. Sonradan Tokat'ta sürgün yaşadığım yıllarda düğün resimlerini de gönderdiler bana. Mektuplarını eksik etmediler. Daha sonraları mektuplar kesildi. İki mutlu çift zaman tünelinin derinliklerinde kayboldular.

Kim bilir, şimdi neredeler?..

Yazar İletişim

[email protected]

TLF: 0535 836 16 82