Her ne kadar “Hazırlık maçları ölçü alınamaz.” denilse de Antalya kampındaki hazırlık maçlarında alınan sonuçlar bizleri ikinci yarı adına umutlandırmıştı. Sezonun ilk yarısında bir numarasını göremediğimiz Roland Linz'in gidiş ve Lamine Diarra'nın geliş haberleri de umudumuzu körükleyen unsurlardan biriydi ikinci yarı adına…
Tabii ki Turkcell Süper Lig'in iki renktaş takımıyla başladığımız ikinci yarıda ne kaçan puanlar ne oynanan futbol taraftar olarak bizleri tatmin etti. Alınan sonuçlar ve oynanan futbol bir zamanların meşhur Sezen Aksu parçasını hatırlattı bizlere: “Aynı nakarat, hep aynı aynı, yarısı bayat, aynı nakarat…”
Bu köşeden birçok defa vurguladığımız gibi, takımımızın teknik kapasitesi yüksek. Ancak fizik-kondisyonu yetersiz… Son iki maçta bu durum belirgin biçimde kendini bir kez daha gösterdi. İkili mücadelelerde oyuncularımızın yetersizliğine tanıklık ettik.
Oyuncu kadrosu içinde çok fazla solak oyuncunun yer alması takımın, deyim yerindeyse, sürekli “sola çekmesi”ne neden olmakta… Sezon başından beri bir türlü çözüm bulunamayan savunmanın sağındaki problemler devam ederken, sağ kulvardaki hücum bölgesinde Ahmet Arı'nın istikrarsız performansı ve M.Yozgatlı'nın maç eksiğinin olması da bunda etkilidir sanırım. İvan, Olcan, Erman, Jorginho, Julio Cesar, Ferdi… gibi oyuncuların solak olması hücum organizasyonlarında sol kulvar ve sol iç bölgenin oyunun merkezi haline gelmesine yol açmakta. Bu durum da oyunun dar bir alana sıkışmasına neden olmakta…
Sezonun en iyi çıkışını yapan kalecimiz Mahmut, ilk iki maçta da ikinci yarı adına umut veren tek isimdi tartışmasız. Sezon başında “İsmail Köybaşı performansı” beklediğimiz İbrahim Ferdi, Ahmet Arı ve Murat Ceylan tribünler adına beklenenleri vermekten uzak performanslarıyla hayal kırıklığı yarattılar. Dileriz ki alt yapıdan yetişen bu oyuncularımız ikinci yarıda hem takım hem de kendileri adına güzel bir çıkış yakalarlar. Bu oyuncularımızın yerine Olcan Adın'ın çıkış yapmış olması da birinci yarının sürprizi oldu yine tribünler adına.
Mr. Jose, yabancı kontenjanındaki sınırlamadan dolayı takımımızın geleceğinin Türk oyuncularda olduğunu birçok defa dile getirmişti. Doğru bir belirlemeydi ve bizlerden de destek görmüştü bu görüşleriyle… Ancak transfer politikamıza baktığımızda söylenenin tam tersinin yapıldığını görmekteyiz. Bu durum hem Mr. Jose ve ekibi adına hem de Sayın İbrahim Kızıl ve yönetim adına bir çelişki değil midir?
Zurita, Deumi, İvan, Beto, Jorginho, Karcemarkas, Julio Cesar ve son transferimiz Tomas… Sekiz yabancı kontenjanımız dolu… Lamine Diarra da gerek yabancı kontenjanının boşaltılamamasından gerekse bazı özel nedenlerden dolayı alınamadı. Dikkat ederseniz transfer döneminde adı geçen yerli bir oyuncu da olmadı. Hâlihazırda kadromuzdaki yerli oyuncularımızı da sağa sola gönderdik. Şimdi bu noktadan sonra sormak istediğimiz sorular var hem teknik heyete hem yönetime:
Bir Anadolu takımında yedek kulübesinde oturacaksa, maç kadrosuna alınmayacaksa yabancı oyuncunun ne işi var? Zurita takımımızda misyonunu tamamlamış bir oyuncu olarak yer alıyor, gönderilemez miydi? Hele hele aynı bölgede oynayabilecek durumda olan Hakan Bayraktar, Serdar Kurtuluş, Murat Ceylan gibi alternatif oyuncular da varsa kadronuzda…
Erman Özgür'ün yanında Jorginho için ısrar edileceğine İbrahim Ferdi'de ısrar edilemez miydi? Olcan Adın, Erman Özgür'ün yanına; Ferdi de onun yerine geçip İvan'la sol kulvarı kullanamaz mıydı? Teknik bir futbol kumaşı olduğu anlaşılsa da ülkesi Portekiz'deki “Kadife Devrim”in etkisinden kurtulamamış gibi yumuşak yumuşak oynayan Jorginho'nun Turkcell Süper Lig'in sert ikliminde çok fazla varlık gösteremeyeceğinin görülmesi gerekmez miydi?
Tomas'ı apar topar getireceğimize, iki sezondur adı gündemden düşmeyen Soner'e şans verilemez miydi? Bir zamanlar Beşiktaş'tan kiralık alınan Gökhan Zan ilk geldiğinde iyi miydi? Yaptığı hatalarla az mı saç baş yoldurdu bizlere? Hatta Bekir İrtegün, İbrahim Toraman aynı bölgede Mehmet Polat ve Bouazizi ile oynadıklarında kaç yaşındaydılar ki?
Karcemarkas transferi temmuz, ağustostan planlanmış olsa da, bu oyuncu hasbelkader transfer edilmek zorunda kalınsa da bir biçimde ikna edilip kiralık gönderilemez miydi? Yirmi üç yaşındaki Mahmut'un psikolojisini burada hesaba katmak gerekmez miydi?
Teknik heyetten ya da yönetimden birilerinin bu sorulara cevap vermesini Gaziantepspor kamuoyu adına beklediğimi de ifade etmek isterim.
Deumi, İvan, Beto ve Julio Cesar… Yedek kulübesinde oturmasına gerek olmayan oyuncular… Gerçi Beto, eski formundan uzak görünse de bunu onun maç eksiğine bağlayabilir, yedek kulübesinin havasının onu olumsuz etkilediğini varsayabiliriz. Taraftarın en sevdiği ve değer verdiği yabancılardan olan Beto'nun oynadıkça ve taraftarın desteğini hissettikçe takımımıza daha fazla katkı sunacağına inanıyorum.
Son söz yerine: Her ne kadar yazının başlığı “Aynı Nakarat” olsa da dileğim bir taraftar olarak bu sezonun aynı nakarat olmamasıdır… Önümüzdeki maçların bizim olması dileğiyle iyi haftalar…