1970 yılı haziran ayı ortalarıydı. Ordu'nun Akkuş ilçesinde er öğretmen olarak yaptığım askerliğim tamamlanmıştı. Henüz tezkereye bir ay süre vardı ama Akkuş Askerlik Şubesi Başkanı kolaylık göstererek tezkeremi bir ay önceden doldurup verdi. Böylece bir ay sonra uzun bir yolu katederek tezkere almak için Akkuş'a gelmeme gerek kalmamıştı.

Yıl içinde tayin isteyerek yeni görev yerimizi seçmiştik. Gaziantep'e dönmek istemiyordum ama yakın bir ilde görev yapmak için Maraş ilini istemiştim. Tabi ki, komşu il olmasına rağmen o zamana kadar Maraş'a gitmek ve görmek nasip olmamıştı. Maraş'ı seçerken Türkiye haritasını önüme açmış, en yakın il gördüğüm için de Maraş'ı tercih etmiştim.

Yaz tatilinde atamam Maraş ili olarak kesinleşti.

Kilis'ten Maraş'a giderek görev yapacağım yeni okulu öğrendim. Öğrenince de Maraş'ı istemekle ne kadar büyük bir hata yaptığımı anladım. Yeni okulum Maraş ili, Afşin ilçesinin Tanır bucağına bağlı Büyüktatlar köyü idi.

Büyüktatlar o yıllarda Sivas'ın Gürün ilçesine yakındı ve oradan alışveriş yapardı. Maraş'a ulaşım Tanır'dan başlıyordu. Tanırdan Büyüktatlar'a ya özel araç kiralamamız yahut da üç saatlik yolu yaya yürümemiz gerekmekteydi.

Sözün kısası, atandığım okuldan Maraş'a yedi saatte, Gaziantep'e sekiz saatte ve Kilis'e de dokuz saatte gidebilmekteydim. Sivas çok daha yakındı.

Sağ sol düşünceler arasındaki gerilim yetmişli yılların başında tırmanmaya başlamıştı. Büyüktatlar'da dört öğretmendik. Köyde oturabileceğimiz tek bir ev dahi yoktu. Okul mezarlığın içindeydi. Zorunlu olarak çift öğretime geçtik. Boşalan sınıfın birini ortadan bez perdelerle bölerek iki lojman yaptık. İki bekar öğretmen bu lojman sınıfta kalmaya başladık. Fırın yok, ekmek yok, mutfak filan yok, banyo yok… Öğrencilerin tuvaletini kullanıyoruz.

Büyüktatlar'da dört öğretmen arkadaştan hiç birimiz diğeriyle anlaşamadı. Ayrıca köy muhtarı ile de anlaşamadık. Sonunda gerilim tırmandı. Birbirimizi şikayet ettik. Muhtar da özellikle beni şikayet etti.

Muhtar ve baş aza Emir Ali köyün bakkalından yirmi yapraklı sarı bir matematik defteri almış. Defteri baştan sona benden şikayetle doldurmuş. Köyle de kalmamış, valiye, kaymakama, devlete, hükümete sövdüğümü de deftere yazmış, imzalamış, mühürlemiş ve köyün korucusuyla şikayet dilekçesini kaymakama göndermişler.

Bir maaş günü ilköğretim müdürü kaymakamın beni istediğini söyledi. Kapısını tıklatıp girdim. Kendimi tanıttım. Kaymakamın yanında rütbesini tespit edemediğim, sonradan askerlik şubesi başkanı olduğunu öğrendiğim bir subay oturmaktaydı.

Kaymakam aynen şunları söyledi.

-Yahu hoca! Köylüyle kavga ediyorsun, öğretmenlerle kavga ediyorsun, bunları anladım da benim hanıma neden küfrediyorsun!..

-Estağfurullah efendim. Öyle bir şey asla olmadı ve olamaz. Muhtarla baş aza sizi öfkelendirerek bana zarar vermenizi sağlamak için böyle bir iftirada bulunmuşlar, dedim.

Askerlik şubesi başkanı söze karıştı.

-Kaymakam bey. Farzedelim ki, hoca sizin eşinize küfretmiş. Büyüktatlar'ın dağlarının arkasından yapılan küfür size ulaşır mı?

Kaymakam o sarı matematik defterini masasından alarak ve gülerek bana;

-Bak hakkındaki şikayet dilekçesi yirmi sayfa. Ben bu defteri şimdi çöpe atıyorum ama bir daha bu tür şikayetler yüzünden karşıma gelme.

-Teşekkür ederim efendim, diyerek huzurdan ayrıldım. Kafam iyice karışmıştı. Muhtar yaşlı, olgun biriydi ama özellikle baş aza rezil bir adamdı ve onunla geçinemiyordum. İftira etmelerine de bayağı canım sıkılmıştı. Adamın düşmanı mert olmalıydı. Karne tatili yaklaşıyordu ama tatil sonu bu köye gelmemem gerekiyordu.

İki gün izin alarak Maraş'a gittim. İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Zihni Çalıcıoğlu akrabamdı. Ancak daha önce Adalet Partisinden milletvekili adayı olmuş, dayım Ali Rıza Ağa yüzünden de seçimi kaybetmişti.

Evini öğrenerek akşamleyin kapısını çaldım. Kendimi tanıttım. Beni içeri aldılar. Dayıma olan öfkesinden dolayı kovulmamak için dayımın aleyhinde biraz atıp tuttum. Sonra derdimi anlattım. Şikayet dilekçemin milli eğitimde olduğunu söyledim.

-Seni iyi bir yere aldırırım, diye söz verdi.

Ardından karne tatili başladı. Tatil dönüşü makamına uğradım.

-Seni Pazarcık'ın Düzbağ kasabasına verdik. Büyük ve belediyelik bir yer. Belediye Başkanının asıl adı İbiş ama sonradan İhsan yaptı. Git orada göreve başla. Şu kartımı da başkana ver, diyerek bir kartvizit uzattı.

Sevinmiştim. Pazarcık Gaziantep ile Maraş'ın arasında, her iki ile de yakın bir ilçeydi.

Büyüktatlar'daki arkadaşlara nispet olsun diye selam göndererek Düzbağ'ın yolunu tuttum.

Yazar İletişim

[email protected]

TLF: 0535 836 16 82