Nice insanlar vardır, bir insan, bir iş, bir paylaşım, bir olay, bir alış veriş karşında hemen insanın, işin, olayın, konunun eksik yanlarını görür, artılarına boş verir ve görmezden gelir. Ve neticede olumsuz bir tavır takınarak dudak büker, beğenmez, sırtını döner, hatta bulunduğu ortamı terk eder. Konunun sadece bir eksik yanı olup, sayısız artları olsa bile tavrı değişmez ve o eksik gördüğü husus, olumsuz karar almasına yetmiştir. Bu eksik yan genel ahlaka ve yasalara aykırı bir durumsa, olumsuz karar alan kişiye kimse hatalısın ve yanlış yoldasın demez tabi. Bu doğru bir değerlendirme sayılır. Ancak yüzdeki bir sivilceyi, bir soğan kokusunu, farkında olmadan es geçilen bir nazik davranışı, istenmeden ve farkına varılmadan yapılan bir kaba davranışı mesele yapan ve bunu kesin bir koz olarak kullanan ve hasmına cephe alan insanlar vardır. Takındığı olumsuz tavırlara gülüp geçilen insan sayısı da az değildir. Diğer taraftan öyle insanlar da vardır ki, karşılaştığı insanlar, çeşitli işler ve olaylar karşısında ve her türlü alış verişte, konunun olumlu yanlarını, yani artılarını görmeye çalışarak, eksileri kafalarına takmayarak ve tüm değerleri teraziye koymuş gibi, tarafsız ve adil bir değerlendirme yaparak ona göre hareket ederler. Neticede askari müşterekler ağır basıyorsa ve eksiler de rahatsız etmiyorsa olumlu bir kararla iş birliği içine girerler. Hayatta çok sayıda insanın birbirleri ile anlaşamamasının temelinde, artıların yetmemesi, eksilerin göze batması yatar. Hatta böyle bir bakış açısı ile askari müşterek olan birçok konu da saf dışı kalmış olur. Bir düşünür: "Direnmenin açıkça ortaya çıktığı noktada, gerçek uyuşmazlık meydana çıkar" demiş. Gerçek uyuşmazlığın kabul edilir bir değerde olup olmaması önemlidir tabi. Bir başka düşünür de:"Küllere bakıp ağlaşacak yerde, herkes odununu alıp ocağa atsa, herkes ısınır, her şey çok daha kolaylaşır" demiş. Bu da neye ağladığımız, neden ve nerede üşüdüğümüz, hangi ocağa odun attığımıza bağlı tabi. Evlenme arzusu ile birbirlerini gören, tanışan gençler arasında da ilginç değerlendirmeler her zaman oluyor ve olmaya devam ediyor. Örneğin bir genç kız veya genç bir erkek için, sadece gözlerin rengi, bir gamzeli gülüş, ses tonu, bir bakış veya bir nazik tavır, karşısındaki genci beğenmesine ve evlenmeye karar vermesine yeterken, bir başka gence boy, pos, güzellik, yakışıklılık, zenginlik, tahsil, görgü ne kadar artı değer görse de, yüzdeki bir sivilce veya burnunun biraz büyük olması veya kendi kısa boylu olduğu halde evleneceği kişinin uzun boylu olmaması, olumsuz karar almasına yetmektedir. Halbuki kusursuz ve eksik yanı olan insan yok gibidir ve hatasız ve kusursuz olan sadece Yüce Allah tır. Bunu herkes bilir. Artıların yetmemesi ve eksilerin göze batması yüzünden, birçok tanışma, evlenme kararına dönmeden başladığı gibi bitmekte, birçok nişanlı çift veya evliler birbirinden ayrılmakta, pişmanlıklar da fayda etmemektedir. Bir arkadaşım anlatmıştı: Biri kız diğer erkek iki üniversiteli sınıf arkadaşı gençten, kız çok güzelmiş, erkek de pek yakışıklı değilmiş. Hatta kocaman bir burnu varmış. Kız bu güzellik farkına rağmen evlenmek istiyormuş. Fakat kendisini tedirgin hisseden delikanlı, kıza sormuş: "Sen çok güzelsin, bense yakışıklı değilim. Bende ne buldun ki sen" demiş. Kız meğerse aktör Kirk Douglas'ın çenesi gibi çukur çeneli bir yüzden hoşlanırmış ve delikanlıya "Çenen yeter" demiş ve neticede evliliğin yolunu tutmuşlar. Bir çene güzelliği bir kıza eşini beğenmek için yeterken, sayısız artısı olan bir damat adayı veya bir gelin adayı, karşısındaki beğendiği kişiye yetmeyebiliyor. Bu nedenle bekar yaşayan insan sayısı da az değildir. Tabi tercih meselesi, herkes kendi arzularına göre yaşar ve sonuçlarına katlanır. Yetmediği sanılan göz ardı edilemeyecek artıları görebilmek ve göze battığı sanılan eksilerin de büyüklüğünü ve zararını iyi tespit etmek, her türlü iletişimde dengeyi iyi ayarlamak ve iyi görmekten geçer. Neticede huzurlu ve mutlu olmak istiyorsak, bu tespiti iyi ve adil yapmamız gerekiyor. Ancak pirince giderken, evdeki bulgurdan da olmamalıyız. Bulgursuz ne yaparız sonra. Kalın sağlıcakla değerli okurlarım.