Kültürün ve sanatın önemli şehirlerinden biri olan Gaziantep'te kültür ve sanat konusunda geriye gittiğimizi söyleyen Taşdoğan, göç konusunda da sevk ve idarenin yanlış yönetildiğini öne sürdü. Güvenlik sıkıntılarından bahseden Taşdoğan, "Eskiden çocuğumuz gece istediği yere komşuya gider gelirdi, şimdi çocuğumuz servise binerken bile bekliyoruz. Bizim zamanımızda küçük husumetlerde mahallenin büyüğü,devreye girer husumetler çözülürdü. Şimdi trafik ışığında insanlar birbirini vuruyor. Bu hale geldik, iyi bir hal değil" dedi.DOKUMUZU BOZUYORLAR'Göç konusunda sevk ve idare yanlış yönetiliyor. Göçle ilgili çalışmalar yapılması gerekiyor' diyen Taşdoğan, "Kapıları açıp, gönlümüzü açıp yardım yapmakla iş bitmiyor. Eğitimden sağlığa göçle ilgili uyum çalışmalarınında yapılması gerekiyor. Dokumuzu bozuyorlar. Avrupa Amerika bunu yapıyor. Yeni bir şey keşfetmemize gerek yok, nasıl yaptıklarını bilen insanlarda var, bilgi konusunda sıkıntı yok. Sadece sevk ve idare konusunda var. Göç konusunda sevk ve idare yanlış yönetiliyor. Göçle gelen insanların bizim çalışma ve yaşam tarzımıza uydurulması, o konuyla ilgili uyum bilgilerinin verilmesi, uymayan insanların da kendisine uygun başka yerlerde ikamet etmesi gerekiyor" dedi.İÇ GÖÇ DİYE YUTTURULDUGaziantep'in ciddi göç dalgalarıyla karşılaştığını belirterek, Kobani göçüne dikkat çeken Taşdoğan, "Gaziantep barış, kardeşlik ve huzur şehri. Ayıntap kurulduğu günden beri bu coğrafyada en sakin, en dingin, en hoşgörülü, en kültürlü, en eğitimli insanların yaşadığı bir yer. Memleket, millet ve vatan sevgisi üst düzeyde olan insanların yaşadığı bir yer. Çalışkan insanların yaşadığı bir yer. Sonradan buraya göçle gelen insanların da bu mekanizmaya uyduğu, uymayanların da zaten bir şekilde başka yerlere gittiği yıllardır süre gelen bir şey. Gaziantep 1950, 80 ve 90'lı yıllarda göç dalgası yaşadı ve maalesef 2016 yılında çok ciddi bir göç dalgası yaşadı. Suriye göç dalgasını kasdetmiyorum. Kobani göçüydü. İç göç diye bize yutturuldu ve ciddi problemleri beraberinde getirdi. O zamana kadar Ğaziantep'e gelen insanlar sorun değildi. Çünkü insanlar aşa, işe, Gaziantepli olmaya, kazanmaya ve yaşamaya geliyorlardı" diye konuştu.GELEN İNSANLAR KİM?Göçün büyükşehirlerin olağan sorunları olduğunu, ancak bu konuda gerekli önlemlerin alındığına inanmadığını söyleyen Taşdoğan, "Bir kere göç idaresi gelen vatandaşa kimlik verme idaresi olmaktan çıkmalı. Gelen vatandaşların kim olduğunu, istihdam edilebilir olup olmadıklarını tesbit etmeli. Şehre geldiğinde şehirle ilgili yaşam şartlarında adaptasyon, uyum çalışmalarıyla ilgili çok profesyonel deneyimler var. Amerika göç alan en büyük ülke ve elimizde nasıl adaptasyon olacağıyla ilgili inanılmaz bilgiler var. Göç idaresinin önünde sürekli kalabalık var, geçici tanıtma kartı altında Suriyelilere kimlik ve vatandaşlık verme derdi var" dedi.DOĞUM HIZLARI ARTIYORŞehrin büyüdüğünü, vatandaşların da şikayetlerinin arttığını ifade eden Taşdoğan, "Vatandaşlardan şöyle şikayet aldık. Belediye 30 gün ramazan eğlencesi yaptı. Ama 30 gün bizim vatandaşlarımızın bu işten istifade etmediğini söylüyorlar. Bende İstasyon meydanına bir gece gittim Gaziantepliden çok yabancı misafir gördüm. Aynı şeyi yıkılan Beğendik'in yerindeki parkta görebilirsiniz. Devlet yardımları, belediye yardımları bu konu çığırından çıktı. Doğum hızları artıyor. Güvenlik sıkıntıları var. Çok ciddi şeyler olacak. Adam çocuğunu parka göndermiyor. Eskiden çocuğumuz gece istediği yere komşuya gider gelirdi, şimdi çocuğumuz servise binerken bile bekliyoruz. Bu hale geldik, iyi bir hal değil" dedi.HOŞ OLMAYAN BİR GÖRÜNTÜKültürel değerlerimizden uzaklaştığımızı, kötüye gittiğimizi dile getiren Taşdoğan şöyle konuştu:"Çok farklı bir Gaziantep var. Kültürel değerlerimizden uzaklaşıyoruz. Birbirimize olan hoşgörümüzden ve yakınlık duygumuzdan uzaklaşıyoruz. Her ne görüşte yaşam tarzında olursa olsun yaşam tarzlarına saygımızı kaybediyoruz. Kültürün ve sanatın önemli şehirlerinden biri olan Gaziantep'te kültür ve sanat konusunda geriye gidiyoruz. Gaziantep'te önemli şair ve yazarlar yetişmiştir. Barlas ailesi, Necdet Sevinç, Mütercim Asım, Dündar Taşer bunlardan birkaçı. Artık kültür ve sanat konusunda öne çıkan daha az adam yetiştiriyoruz. Yetişeninde kıymetini bilmiyoruz. Bugün tiyatro salonlarındaki doluluk sinema salonundan 20 kat geride. Hoş olmayan bir görüntü."ÇOCUĞU SOKAĞA SALAMIYORUZEski Gazianteple ilgili izlenimlerini ve özlemlerini de anlatan Taşdoğan şunları söyledi:"Çocukluğumuzda Gaziantep çok güvenli bir şehirdi. Gaziantep'in heryerinde istediğiniz komşunuza gidip öğle yemeğinde ne varsa oturup yiyebilirdiniz. Size kimse bu niye geldi, bu kimin oğlu, kimin kızı demezdi. Hem tanırlardı, hem de demezlerdi. Şimdi çocuğu sokağa salamıyoruz, kapı komşuna gönderemiyorsun. Apartman hayatında da sıkıntılar var. Asansörde karşılaşıp birbirine merhaba demiyorlar. Eskiden küçük husumetler olduğu zaman mahallenin büyüğü, 'sen haklısın sen haksızsın' der, husumetler çözülürdü, büyümezdi. Şimdi trafik ışığında insanlar birbirini vuruyor. Hadiseler büyüyor. BÜYÜKLER SOFRAYA OTURMADAN OTURULMAZDIGeniş aileydik. Aile içi küçük çatışmalarda birileri sen haklısın sen haksızsın deyip susturuyorlardı. Büyüklerin yanında konuşulmazdı, büyüklerin yanında ayak uzatılmazdı, sigara içilmezdi. Büyükler sofraya oturmadan oturulmazdı. Sofra adabı çok genişti. Yemeklerimizin lezzeti kadarda sofra adabımız vardı. Zaman içinde onuda kaybettik. Sofrada gelen misafire öncelik tanınırdı, evde ne varsa misafire ikram edilirdi, misafir bir şey yemeden yenmezdi, misafir doymadan ev ahalisi doymazdı. Misafirden kalanla ev ahali doyardı. Misafire hürmet çok genişti. Hiç bir şey israf edilmezdi. Şimdi bakıyoruz israf almış başını gidiyor. Bu kurutmalıklar hem savaşın hem de israf etmemenin tecrübesi. GELİNİN SESİ ÇIKMAZDIMesela kapılara dikkat edin. Bazı kapılarda eskiden hacca gidip gelenlerin Kabe resmi olurdu. Niye konurdu, bu adam hacca gitti geldi, bu adamdan zarar gelmez, bu adam misafirperverdir bu adama misafir olup kapısını çalabilirsiniz anlamına gelirdi. Gelinin sesi çıkmazdı, baba çocuklarını kendi babasının yanında kucağına almazdı. Torunlar yine kıymetliydi. Biz babamın şapkasına dokunamayız, babamın oturduğu kahvenin önünden geçemeyiz. Bu bir kültür yaşam tarzı. Mahallenin kadınları babam geldiği zaman sokaktan kaçışırlardı. Saygıdan.Biri biriyle kavgamı etti babam oradan bağırırdı girin evinize derdi kavga biterdi. Mahalleler böyleydi. Şimdi sanane diyorlar. KART YERİNE OKUNTU VERİLİRDİKonu komşuya yemek verme adedi vardı, özel bir yemek yapılacaksa asla tek yenilmezdi. Komşuda ne pişerse bir tabakta sende olurdu. Düğünler 3 gün sürerdi. Düğün öncesi akrabalara okuntu verme vardı. Elbiselik kumaş, çorap vs. birşey verilir düğüne gel denilirdi. Kart yerine okuntu verilirdi. Yakın akrabanın düğün kurulduğunda evine davul gönderilirdi. Perşembeden bayrak dikilirdi. Bayrak süslenirdi balonlarla. Bayrağın anlamı, bu ev düğün evi demekti. Bayrak bazı köylerde devam ediyor, ama merkezde bayrak adedi hemen hemen unutuldu. Düğün cuma öğleden sonra başlar, pazar günü düğün yemeğiyle dağılırdı. GENÇLER BU KÜLTÜRLERİ ÖĞRENMELİÜniversitelerin biraz toplumla barışık olması gerektiğini düşünüyorum. Üniversitelerde sayıları 10 binlerle ifade edilen gençler var. Bunların Gaziantep kültürüyle de ilgili bilgilenmeleri gerek. Gaziantep kültürünün sadece baklava kebap olmadığını, Gaziantep'te yaşayan bir kültürün olduğunu, eve girme çıkmasından tutun da sokakta yürüme adabına kadar Gaziantep'in kendine has kültürleri olduğu anlatılmalı.GAZİANTEP'İN EN BÜYÜK AİLESİYİZKarakoyunlular ailesine mensup olduğunu anlatan Taşdoğan, "400 yıldır buradayız. Karakoyunlular geldiğinde, Müslim ve Gayrimüslüm nüfus varmış. Gaziantep'ten dağılmışız. Kırıkhan, Nurdağı, Antalya Serik, Manavgat, Konya buradan gidenler. Buradan gidenlerin dışında her yerde varlar. Gaziantep'in sayı olarak en büyük ailelerinden biriyiz. Tesbit edebildiğimiz anlamda 16 farklı soyadı taşıyoruz. Merkezde 20 binin üzerinde Karakoyunlu var. Taşdoğan, Karakuzulu, Karakoyunlu, Karakoyunlular, Çalışkan, Çalışıcı, Gözübüyük, Özbay, Özbey hepimiz akrabayız, bir çadırdan dağılmayız. Her siyasi görüşten Karakoyunlu var. Şenliklerde en az 5 bin kişi oluyoruz" dedi. ÇETELER DAĞDA AÇ KALMAMIŞTaşdoğan, Karakoyunluların Kurtuluş savaşında büyük faydalar sağladığını, özellikle çetelerin dağlarda beslenmesi noktasında onlara ciddi destek verdiklerini söyledi. Taşdoğan, "Kurtuluş savaşının göbeğindeyiz. Burası bağımsızlığın mücadelenin şehri. Akrabalar direnişin içindeler. Yaylalarda yaşayanlar çetelere eleman vermişler, çete olmuşlar, koyunlarını keçilerini kesip onları doyurmuşlar. Dedemin babasından rivayet edilir. Hayvanları verip mermi alıp getirip dağıtmışlar. Bir şekilde mücadele var. Harp bittiğinde neredeyse davarları kalmamış. Çünkü kesmişler. Çeteler dağda aç kalmamış" dedi.YÖRÜK KÜLTÜRÜ BİLİNMİYORTürk gelenek ve göreneklerinin yaşatılması gerektiğini, her sene bu gelenekleri yaşatmaya çalıştıklarını anlatan Taşdoğan, "İp eğirme, kıldan kıl eğirme, kıl çadır yapma, yayık, kendisine ait damgaları, mezar taşı damgaları, özel kılık kıyafet, yörük kültürüne ait gelenekler. Nişanlı kızın bir kıyafeti, sözlünün başka bir kıyafeti, evli kadının başka bir kıyafeti olurdu. 9 direkli kıl çadır kuruyoruz, her sene yaşatıyoruz bu geleneği. Yörüklükten kaynaklanan gelenekleri yıllarca yaşatmışlar. 1960 yılında yayladan en son ikameti bırakmışız. Artık herkes şehirlerde, köylerde yerleşmiş, hala çok az yaylaya çıkanlar var. Gelenek göreneklerimizi yaşatmaya gayret ediyoruz. Yörük kültürü Gaziantep'te çok bilinmiyor. Türk gelenek ve görenekleri yaşatılmalıdır" dedi. İŞTE KARAKOYUNLULARIN ÖZELLİKLERİKarakoyunluların özelliklerinden bahseden Taşdoğan, "Devletini, milletini severler, birbirlerine bağlıdırlar, komşularına saygılıdırlar, yardımseverlerdir, akraba canlıdırlar, misafirperverlerdir, hürmetkardırlar. Memleket endişesini yüksek derecede taşırlar,memleketin sahibi gibi hissederler kendilerini, böyledirlerde zaten. Özleri sözler birdir, alışverişleri düzgündür, ne diyorlarsa odur. Çabuk kavga ederler, çabuk barışırlar. açık sözlüdürler, bir şeyi gizlemezler, en sonunda söylenecek sözü en başta söylerler. Kin garez beslemezler. Düşündüklerini hemen söylerler, insanların arkasından iş çevirmezler, ne söyleceklerse yüzlerine söylerler. Klasik Türklerde olan özelliklerin hepsine sahiptirler. Türkün özelliklerini merak ediyorsanız Karakoyunluların özelliklerine bakın" diye konuştu.SANAYİCİLERE GÖREVGaziantep'in tarihi,kültürünün yaşatılması için sanayicilerin kendi vakıf imkanlarıyla birtakım değerleri yaşatması gerektiğini vurgulayan Taşdoğan, "Devletin kurumları devleti sevk ve idare edenler yerel yönetimlerin bu konuda ciddi bir hizmet sunması gerekiyor. Birtakım tarihi şeyleri hatırlatıcı işler yapması gerekiyor. Sanat, eğitim işlerine biraz önem verilmesi gerekiyor. Eğitimde kastettiğimiz sadece akademik başarı değil. Toplumun eğitilmesi, toplumun yaşam tarzının, toplumun kültürel düzeyinin yükseltilmesi gerek.Okumayı teşvik etmek iiçin birtakım uygulamaların getirilmesi gerekiyor. Evet kitap fuarı yapıldı, olumlu buluyorum daha da geliştirilmesi gerekiyor" şeklinde konuştu. Meral KINACILAR