Beygir de Kör Alinin türküsüne uymuş yohuşu çıharken arada sırada zırdladıy…Kör Alinin azından çıhan türküye beygirin , haşa huzurdan, osurô garışıy…Beygirinkinin sesi ve gohusuynan, Alinin türküsünün ahengi yên de birbirine uymey amma, Alinin gafası hoş…O türküsünde! Ne yabsın garibim, feleg onu nazlı yardan ayırmış!

Hello 'ya gelince ; bu da kimmiş deyecegsêz. Dorgusunu sôlemeg gerekirse onu ben de tanımeydım. Halbundahı onu, gosga gosga yörüyüşünden bütün Antep tanırmış. Kimileri, bazı gençler, bazı çocuglar alay edereg, ya da gırgıra alarag 'Hello mister, ha var yu?' filan dey dahılırlar, onun 'Maraba ya da selam' yerine 'Hello!' deyişini kercederlermiş, o da , 'faym tenk yu, yu?' dey cevap verirmiş ve bütün diyalog burada başlar ve bitermiş.

Tabi bu da kimselerin Alamana filan gedmedê, Amerihanın yên uzag ve erişilmez, ulaşılmaz oldô dönemlere aid bi hakiye.

Ba ondan bahseddigleri zeman Hello Mister - adını böyle goymuşlarmış- ellellibeş yaşlarındeydı. Aslında dış görünüşüynen Molierein kibarlık budalası tipini andırıydı amma, geyimi, guşamı birez helloca, birez da misterceydi. Guyruglu redingotu yogdamma, olseydı o fingili fistan geyecên altına şalvar da geyebilir ve bunun gendisine yên yahışdênı da idda edebilirdi. Beylesine mütevazi biriydi! Onu, yazar bey amminiz, yani bendeniz, bi gaç kere Suburcunda, Aleybeyinde , şurda burda görmüş, geyiminin guşamının birez dêşiglê, birez renglerinin zamana göre alışılmamışlê diggatimi çegmişdi. Amma oader!

Bizim güccüglômüzde köylülerimiz şehire gader gelir, dış mallelerde şalvarlarını biyerlerde çıharır, altlarındahı, yanı üstlerindeki demeg isdeyg, beyaz uzun, balı tumanlarıynan şehre enerlerdi, yanı caddiye , bazara filan çıharlardı. Çünkü şalvarlı gezseler, belediye zabıtaları ellerinde mahas, şalvarlarının ortalarını -mencester müncester demeyp- hartadanag keserlerlerdi … Sôna sôna kôlüler de pontir geymiye başladılar, zabıtalar da işi birez yumuşaddılar…Demirgırat iş başına geçince de gıyafet mıyafet devrimi filan dedigleri de hag getire oldu satılam…

Neyse biz Helloyu annadıydıg. Heç gonuşuglôm olmamışdı Helloyla. Hello gırmızı yimenisinin gulanı yatırır, efelenmeg istedê vahıd da yimenisini yere sürter, beyleligle şecatını gösderirdi, daha dorgusu herkese hava addênı sanırdı. He, o zamanlar yimeninin ya da gonduranın gulanı yatırıp geymeg de bi şecaat, bi efelig, bi gabadayılıg sayılırdı… Bi de gıcırtılı gondura modası vardı, gonduralara badem yağı sürülür yörürken gıcırdatılırdı…Çog esgi bi zamanda dêl ha, demirgıratın igdidarda oldô zamanlar filan..

Neyse, bi gün bi arhadaş, Hösüyn, o da bi gaç yıl gurbet gezmiş sôna memlekete geri dönmüşdü.( Parantez içinde sôlüyeg :' Anteplinin dönüp dolaşıp gelecê yer Gazi Antepdir!')

Hösüynün bennen birez arhadaşlê vardı. Bi gün Hösüynnen sohbet ediyken söz döndü dolaşdı Helloya geldi. Hösüyn ba:

' Senden Hello Mistere bahseddim, sennen tanışmag isdey!' dedi.

- Niye ki?

- Vallah bilmeym, bi deyecê varmış…Roman mı yazmış? Roman mı yazdırıcıymış…'.

İşimiz, gücümüz yazı cızı oldôçun, kim olursa olsun, yerli yersiz, geregli geregsiz mürekkep yalamışlarla tanışmag , gönüşmeg boş yere tartışmag filan da biz yazarların, mürekkep yalamışların, zaaflarımızdan biriydi zaten…

' Pekey, dedim…'

Bu adamın bennen niye tanışmag isdedêni de uzun uzun düşünmedim dêl amma, dorgu dürüs bi sebep de bulamadım dorgusu. Ne romanıymış? Ne romancısı? Boş yere düşünmegden kime ne zeral gelmiş ki, işin yôsa düşün dur…Pareynan pulnan dêl ya!?

Devam Edecek