Nihayet Antep, 20 ekim 1921’de Fransızlarla imzalanan Ankara İtilafnamesinden sonra, 25 Aralık 1921’de özgürlüğüne kavuşur, Fransızlar şehri terk ederler ve buradaki Ermenilerin bir kısmını, metruk evrakı, kiliselerde bulunan taşınabilir eşyaları ve sözde yetim Ermeni çocuğu adı altında bir kısım Türk çocuğunu beraberinde götürürler. McCarty, 1921 Aralık’ında Fransızlar kesin olarak Kilikya’yı terk ederken yanları sıra 30.000 Ermeni götürdüklerini, geri kalan Ermeni nüfusun da az sonra onları izlediğini belirtmektedir. Veou’ya göre, 1 Aralık 1921’den 4 Ocak 1922 tarihine kadar Kilikya bölgesinden ayrılan azınlıkların miktarı şöyledir: a. Mersinden gemiyle gidenler 37,885, (bunların 30,023’ü Ermeni, 6,392’si Grek, 1,129’u Suriyeli, 59’u yabancı), b. Dörtyol’dan İskenderun’a demiryolu ile gidenler 12,066 (bunların 10,000’i Ermenidir), c. 1 Ocak 1922 tarihi itibariyle Kilikya’da kalan Hıristiyan azınlık miktarı, 3,761 kişi olup bunun 637’si Ermeni, 518’i Grek, 2,606’sı Suriyelidir, d. Antep ve Kilis’ten Suriye yönüne gidenler, yaklaşık 4,500 kişidir, yaklaşık olarak 5,500 kişi de yerinde kalmıştır. Sonuç olarak 1 Aralık 1921 ile 4 Ocak 1922 tarihleri arasında Ankara antlaşmasına göre Türklere bırakılan topraklardan toplam 54,451 Hıristiyan göç etmiş. Buna kara yolu ile gizlice kaçanlar da eklenirse azami 60,000’i bulur. 1 Ocak 1922 tarihinde söz konusu topraklarda kalan yaklaşık 8,760 kişinin yaklaşık 5,000’i Antep ve Kilis’te idi. 23, 24, 25 Ocak 1922’de deniz yoluyla Suriye’ye götürülen Ermenilerden 9,646 kişi Yukarı Lübnan’a (yarısı Beyrut’a), 4,500 kişi Şam ve civarına, 2,266 kişi Laskiye-Trablusşam’a yerleştirilmişlerdir ki bunlar toplam 16,412 kişidir.

Adana Havalisi Komutanı Tuğgeneral Muhittin’in Genelkurmay Başkanlığı’na sunduğu 30 Mart 1922 gün ve 1618 sayılı yazıda, Antep’te 40, Kilis’te 16 köy Ermeniler tarafından yakılıp yıkılmıştır. Öteden beri bir Türk şehri olan Antep’i hukuk dışı gerekçelerle işgal eden Fransız-Ermeni kuvvetleri ve onların yerli işbirlikçisi Ermeniler, vatanlarında özgürce yaşamak için mücadele eden bu insanların 3/2’sini çoluk-çocuk, yaşlı-genç, erkek-kadın, hasta ve özürlü demeden, anne karnındaki bebekleri dahi hunharca katletmişlerdir.

Sonuç:

Belgeler çok açık bir şekilde göstermektedir ki, Ermeniler, Antep’te daima çok azınlıkta kalmışlardır ve bu kentte refah içinde oldukça rahat bir hayat geçirmişlerdir. Yine belgeler göstermektedir ki, Antep’te ki tüm olayların sorumluları Ermenilerdir ve bu kentin gerçek sahibi olan Türkler’i, hukukun, insanlığın ve aklın kabul edemeyeceği derecede zulüm ve işkencelerle katletmişlerdir. Bir başka deyişle bu kenti yakmışlar, yıkmışlar ve harabeye çevirmişlerdir ve bu kentte binlerce insan hayatını kaybetmiş, binlerce insan aç, susuz, evsiz, çaresiz, korku ve endişe içinde bırakılmışlardır. Bundan dolayı bu kentin insanlarının bir kısmı hayatlarını idame etmek, ölüm ve işkenceden kurtulmak için yakın illere, kasabalara, köylere sığınmak için yollara düşmüşler ve çok ağır şartlarla karşı karşıya kalmışlardır. Ermeniler ve Fransızlar bu kentin insanlarını zerdali çekirdeğini öğüterek ekmek yapıp yemeye bu da bitince ölen atların etini ve ot yemeye mahkum etmişlerdir. Sadece insan unsurunun içinde bulunmadığı hedeflere karşı kullanılan 155’lik toplar, Fransız-Ermeni kuvvetleri tarafından savunmasız Antep halkına karşı acımasızca kullanılmıştır. Bu nedenle Fransızlar ve Ermeniler, nüfusunun 3/2’sini yok ettikleri, 3/1’ini de sakat bıraktıkları Antep halkından özür dilemelidir. Ermenilerin bu zalimce hareketlerine karşı Türklerin barışçı çabaları ne yazık ki, karşılıksız kalmıştır.

Ermeniler, 1915 yılından önce de sonra da isyan, katletme ve beşinci kol faaliyetlerini aralıksız sürdürmüşlerdir. Şurası bir gerçektir ki, çok ağır savaş şartları altında devletin varlığı-yokluğu ile kaşı karşıya kalan Osmanlı Devleti yöneticilerinin, devleti yok etmek için her türlü faaliyeti yürüten unsurları bertaraf etmekten başka seçenekleri yoktu. Bu nedenle de hukuki çerçeve içinde bir takım önlemler alınmış ve bu bağlamda, sadece Ermeniler değil, lüzum görülen yerleşim yerlerindeki insanlar devletin sınırları içinde bulunan savaşın cereyan etmediği başka yerleşim bölgelerine nakledilmiştir. Savaş ortamındaki nakil sırasında olumsuzlukların olması doğaldır. Kaldı ki, nüfus ile ilgili verilen nakledilenlerin tamamına yakınının yerleşim yerlerine sağ salim vardıklarını göstermektedir. Bütün bunlara karşı inkar edilmesi mümkün olmayan bir gerçek vardır ki, o da, Ermenilerin ve Fransızların Antep’te bir Türk soykırımı yapmış olmalarıdır.

NOT:
BU BİLGİLER GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ KÜTÜPHANESİNDE YAPILAN UZUN ÇALIŞMA SONUCU YAKIN TARİHİMİZE IŞIK TUTAN ÖNEMLİ BİLGİLER ÇIKARILMIŞTIR.