Ermeniler, İngilizlerin Antep’i, 17 Aralık1918’de işgal etmelerinin hemen akabinde onların hizmetine girmişler, özellikle Antepli tercümanlardan Ador Levoniyan başta olmak üzere İngilizleri Türklere karşı tahrik ve teşvik etmişlerdir. İngiliz Generali Mac Andrew, Halep’ten Antep’e gelir gelmez, Ermenilerin de kışkırtmasıyla, Antep’in düşman işgalinden kurtarılması için halkı bilinçlendirmeye çalışan Muhasebeci Besim, Defter-i Hakani me’müru Eyüb Sabni, Evkaf me’muru Hakkı Bey, ahaliden Taşcızade Hoca Abdullah Efendi, Kethüda zade İbrahim Efendinin oğlu Hüseyin Cemil’i tutuklar ve Halep’e sevk eder. Bu vatanseverlerin beşi birlikte 23 Ocak 1919’da Antep’ten alınarak aynı günün akşamı Haleb’te Cemiliye mahallesinde bulunan İngiliz polis karakoluna oradan da Sultani mektebine götürürler. Burada iken yanlarına, kendilerinden evvel tutuklanarak Antep’ten Halep’e gönderilen Muallim Sadet ve Urfa’dan iki araba ile Antep’e gelen ve Ermeniler tarafından arabaları elinden alınarak işkence edilen Urfalı Dişikırık oğlu Halil Ağa dahil edilirler. Hamidiye kışlasına nakledildiklerinde ise burada. Halep’de tutuklanarak Arap zabıtasının nezareti altında bulunan Ayıntablı Patpatzade Nuri, Diyarbekirli Abdulvahab, arkadaşı Halil ve Sabri, Cizreli Hacı Mehmed, Mardin polislerinden Hacı Süleyman Efendiler ile Antakya jandarma çavuşlarından Yusuf Çavuş ve Halep şube başkanlığından emekli Hüseyin Bey’i bulurlar. Buradan da bu on altı masum insan Şerbetçi Hanında bir ahıra hapsedilirler ve hukuk dışı davranışlara maruz bırakılırlar. Vatanında özgürce yaşama hakkını elde etmek için mücadele etmekten başka hiçbir suçu olmayan bu savunmasız insanlara yapılan insanlık dışı bir çok muameleden bir tanesini Eyüb Sabri, hatıratında şu cümlelerle anlatır:

“... Bizler tarifi mümkün olmayan tecavüz ve hakaretlere maruz kaldık. Her gün sabahtan akşama kadar ve hatta geceleri alafranga saat sekize değin erkek ve kadın binlerce Ermeni, mevkuf bulunduğumuz ahırın karşısına seyirci olarak toplanırlar, bize karşı her türlü galiz kelimeleri bağırarak söylerler, taş atarlar bir saniye göç açtırmazlardı. Medeniyet ve insanlık dışı olan şu muamele tam on sekiz gün bilafasıla o pis ahırda devam etti...”

Ermeniler, Türklere karşı uyguladıkları insanlık ve hukuk dışı davranışlarını her vesile ile gerçekleştirmişlerdir. Hükümetin 18 Kanun-ı Evvel 1334/31 Aralık 1918 tarihli kararnamesi ile Antep’e dönen ve Antep’te kalan Ermeniler, İngilizlerin tutumundan da yararlanarak rast geldikleri yerlerde, Türklere çirkin sözlerle hakaret etmeye başlamışlardır. Antep’i işgal eden İngilizler de kararname gereği eski yerlerine dönen Ermenileri, Türklerin evlerine yerleştirmişlerdir. Eyüb Sabri, o günleri de hatıratında şu cümlelerle dile getirmektedir:

“ (İngilizlerin), ... müfreze kumandanı her gün üç beş defa hükümete gelerek memlekete avdet etmekte olan Ermenilerin yerleştirilmesi, iaşeleri ve onların rahatlarının sağlanması hakkında adeta emirler veriyor. Güya daireler bu babda vazifesini bilmez ve yapmıyormuş gibi hükümet ve dairelere azarlama yollu tenkit ve tebligatta bulunuyordu. Zavallı Türk muhacirlerini kışın o dondurucu soğuklarında, kollarında tutup dışarıya attırıyor, bir Ermeni’nin gösterdiği evler gerek kendi mülkü olsun ve gerek başkasına ait bulunsun hemen tebliye ettiriliyordu...”

Türklerin tüm silahlarını toplayan İngilizler, binlerce mavzer bulunan Ermenilerden bir tek silah bile almamışlardır. Böylece silahlı Ermenilerin karşısında Antepliler savunmasız bırakılır. Ermenilerin Anteplilere yaptıkları insanlık ve hukuk dışı faaliyetleri, bizzat savaşın içinde bulunan Lohanizade Mustafa Nureddin hatıratında şu satırlarla dile getirmektedir:

“...rast geldikleri Türkleri tahkir, hatta Allah’a peygambere sövüp saydılar. ... 10 Kasım’da bir Türk kadını yoluna giderken Ermeni askerleri tarafından tecavüze uğradı, peçesi yırtıldı. Buna müdahale eden Türk polisleri tehdit olundu. Ermeni askerleri Adana’da yaptıklarını Antep’te da tatbike başladılar...”

SÜRECEK