Müdürlüğe vekalet ettiğim aylarda okul içinde ve öğretmenler arasındaki sorunlardan belde halkı günü gününe haberdar oluyordu. Bu olay okulu ve öğretmenleri belde halkının gözünde küçük düşürmekteydi. Öğretmenler toplantısı yaparak durumu anlatmış, arkadaşları okulda yaşananların halka anlatılmaması konusunda uyarmıştım. Ancak durumda bir değişiklik olmadı. Aramızdan birisi okuldaki en basit konuları bile halka anlatmaya devam ediyordu.

Ortaokulda görevli Diyarbakırlı ve Kürt kökenli, Zülfikar adında bir arkadaşımız vardı. Bu arkadaşımız kendisi gibi sol görüşlü olan okulumuz öğretmeni Çanakkaleli Ayşe hanıma yakınlık duymaktaydı. İkisi de bekardı. Evlenmek istiyorlardı. Zülfikar ailesini göndererek Ayşe'yi ailesinden istetti. Ailesi Kürt kökenli ve Diyarbakır uzak olduğu için kızı vermedi.

Zülfikar (Kısaca Zülfü derdik) raporlu ve Cevizlide olmadığı bir gün Ayşe'ye mektup yazmıştı. Mektup tesadüfen Antalyalı Abdullah öğretmenin eline geçmiş. Abdullah hoca mektubu alıyor ve belde kahvesinde halka yüksek sesle okuyor.

Bu olayı öğrenince okuldaki haberlerin halka kim tarafından ve nasıl ulaştırıldığından iyice emin oldum.

Abdullah hoca cemaatçiydi. Beş vakit namazını camide kılardı. Halkın içinde yaşar ve okulla halk arasında köprü kurardı. Ancak belde kahvesinde Zülfü'nün mektubunu okuması değil bir öğretmene, zırcahil birine dahi yakışmayan bir davranıştı.

Öğretmenler kurulunu topladım. Abdullah hocayı kurula almadım. Bütün arkadaşlara durumu anlattım. Abdullah beyin yanında sır verecek konuşmalar yapmamalarını önerdim.

Abdullah hocayla da ayrıca görüşerek eğer sağ ve sol adında bir cepheleşme varsa karşıya zarar vermek için yapılacak davranışların doğru, dürüst, mertçe ve akıl kurallarına uygun yapılması, okul içi meselelerin halka anlatılmaması konusunda sıkı sıkı uyardım.

Okulda herkes tutarsız davranışlarından dolayı Abdullah hocayı dışlamıştı.

Yazar İletişim

[email protected]

TLF: 0535 836 16 82