Bu Ramazan ayında verilen iftar yemeklerinin hiç birine katılmadım. Bir maksadım olduğundan değil; "içim istemedi!" Bir yandan belediyeler, bir yandan firmalar, her Ramazan olduğu gibi bu Ramazan ayında da üzerlerine düşeni layıkı ile yapmaya çalışıyorlar. Kurulan iftar çadırları ile özel yerlerde herkese açık "iftar sofraları"nı basından takip ediyorum! Kimse için özel bir "masa" yok! Dileyen dilediği yere oturuyor ve tanıdık, tanımadık; herkes herkesle birlikte "orucunu açıyor!" Allah kabul etsin. Daha çok yılın onbir ayı geçim sıkıntısı içerisinde olanların itibar ettiği "iftar sofralarına" katılmadığımı söyledim. Ama Katılan arkadaşlardan öğrendiğime göre, masada çorbadan tatlıya herşeyin yer almasına dikkat ediliyormuş! Hani, "kuş sütü eksik" derler ya; aynen öyle imiş. Böylesi önemli bir düşünceyi, hayata geçiren ve onu sürekli hale getiren belediyeler ve varlıklı insanlarımızı görmek insanı mutlu ediyor. Her ne kadar "İftar Sofrası müdavimleri", Ramazan ayı çıktıktan sonra bu günleri arayacak olsalar da, 30 günlüğüne de olsa taslarına sıcak yemek koyan kimselerle iç içe olmanın keyfine diyecek yok! Tekrar tekrar Allah kabul etsin... NE KADAR UZUN OLSA DA BİTECEK "Gün bir, öğün üç" olsa da, misafir olarak gelinen bu dünyada, ne kadar uzun kalınırsa kalınsın, gün gelecek "misafirliğin" son bulacağı asla unutulmamalı... Er ve hatun kişiler "yaptıkları" ile anılacaklar... Sadece anılmakla kalınmayacak, kendilerinden sonra gelecek nesillere de "örnek" olacaklar... Dünya nimetlerini yoksul insanlarla paylaşmanın zevkini yaşamak "ahireti" düşünmek yeterli omamalıdır. Bu işin bu kadar kolay olacağını sanmıyorum! Herhalde bunun bir şartı vardır ve olmalıdır... Mesela "insan onuru!" Bu şartların başında gelmeli değil mi? Onu kırıp incitmemek lazım önce. Sonra, kimsenin kimseden farkı olmadığının hissettirilmesi önemli. Birlikte oturulan sofralardan birlikte mutlu ve huzurlu kalkılmasına dikkat edilmeli. Bir ikramda bulunulurken, hiç kimse "ahireti" garantiye almanın hesabını yapmamalı. "Hesabı görecek olanın" hesabını kimse bilemez. Masadan kalkanların ağzından dökülecek "Allah kabul etsin" sözlerindeki memnuniyet daha çok "hesap görücü"yü ilgilendirir! HAZIR YEMEKÇİLER MEMNUN... İftar sofralarını "ihale alan" hazır yemek firmalarının keyfine diyecek olmadığını sanıyorum. Bu ikram sofralarının oluşması sırasında onlara da büyük sorumluluk düştüğünü söylemek istiyorum! Ahiret düşüncesi içerisinde olan insanlarımızın etrafına topladığı insanları, "hazır "müşteri" olarak görmek doğru değildir. Yapılan anlaşma uyarınca malzemenin en iyisini ve en kalitelisini kullanmaları gerekir. Ne yapılsa gidiyor mantığı ile hareket ederek, yaşanmak istenen güzelliğe gölge düşürülmemesine dikkat etmelidirler. Bir günde binlerce insa yemek hazırlamak sanıldığı kadar kolay bir iş değildir. Belirli bir vakte kadar hazır olması gereken yemeklerin servise hazırlanışı sırasında kalite ve hijjenden taviz verilmemesi gerektiğini söylemeye gerek yoksa da hatırlatmak istiyorum. Gıda işi, hem çok karlı, hem de çok tehlikeli bir uğraştır! Hele böyle kutsal zamanlarda çok para kazanmak maksadıyla hizmet ve malzemenin kalitesine uymamak insanı hesabını veremeyeceği bir yükün altına düşürür. Allah, herkesi böyle bir yükün altında kalmaktan herkesi muhafaza etsin; ibadet ve sadakanız kabul olsun...