Bu yazı hiçbir abartı olmadan yaşanan bir sağlık bir sağlık öyküsüdür. Sayın Başbakanın ekranlardan söyledikleri ile yaşananlar arasındaki tezatı göstermeye yeter diye düşünüyorum. Yaşanan bu rezalet artıları eksileri hesaba katılmadan, insanımız düşünülmeden, masa başında yapılan para hesabının ürünüdür. Üç gün önce bir yakınım sabahleyin karın bölgesindeki sancılarla uyandı. Akşama kadar geçer diye bekledi ama geçmedi. Sancıların gittikçe artması üzerine bu yakınımı akşam saatlerinde Gaziantep Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi Acil Servisine götürdüm. Yakınım memur emeklisiydi. Birinci sınıf devlet memuru statüsünden sağlık karnesi vardı. Hastayı acil servise taşıdık. Stajyer olduğu görünüşünden belli olan doktor şikâyeti dinledi ve tahlil istedi. Yazılan evrakı ilgili bölüme götürdüm. Karneyi verdim. Olmaz dediler. Para ödeyeceksin. Nedenini sordum. Bakanlıktan izin almaları gerekiyormuş. Sistem çalışmıyormuş. Yapılacak tedavinin parasını ödemeliymişim. Sonra da emekli sandığından geri istemeliymişim. Artık kaç ayda gelirse ve sandık itiraz etmezse. -Sisteminizin çalışmaması benim suçum mu? Sorumlusu ben miyim ki, beni cezalandırıyorsunuz, diye sordum. Böyle dediler. İşine gelirse. Para yoksa muayene ve tedavi de yok. Hastamı alarak servisi terk ettim. Bu olay acil serviste yaşandı.
Hastamız çok acı çekiyordu. Neyse ki, araba var. Avukat Cengiz Gökçek Devlet Hastanesinin Acil Servisine götürdüm. Burada da hasta servise alınmadan önce vezneden giriş yapılması şartı varmış. Karneyi verdim. İlgili kişi hemen bilgisayardan girdi. Kayıt yapıp bir belge uzattı. Hayret bir şey. Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesinde çalışmayan sistem Devlet Hastanesinde çalışıyordu. Hastayı hemen boş bir kabine yatırdık. Fazla beklemeden yine genç bir doktor geldi. Şikâyeti sordu. Eliyle dıştan bastırarak kontrol etti ve kan tahlili istedi. Hastayı laboratuara götürdük. Kanı alındı. On beş dakika sonra sonuç verildi. Sonucu ilgili doktora gösterdik ve hemen teşhisi koydu. Hastanın böbreklerinde taş var. Taş düşürüyor. Yarın üroloji polikliniğine getirin dedi. Fazla ağrı olup olmadığını sordu. Var dedik. Hemen bir ağrı kesici yapıldı. Hastayı alıp eve döndük. Yaklaşım ve ilgi fena değildi. Bu olay da acil serviste yaşandı. Yalnız bitmedi. Lütfen sabırla devamını okuyunuz.
Ertesi sabah hastamızın karnı şişmeye başladı. Sancılar dayanılmaz hal almıştı. Devlet Hastanesi üroloji servisine götürürsek uzun süre sıra bekleyeceğimizi düşündük. Tanıdıklardan sorarak hangi özel hastanenin emekli sandığı karnesinden ücret talep etmediğini öğrendik. Aldığımız bilgilere dayanarak, Gaziantep Tıp Merkezi adlı özel hastaneye götürdük. Sistem burada da çalışıyordu. Hemen giriş yapıldı. Gereken bilgi verildi. Fazla beklemeden ürolojiden hastamızı çağırıp içeri aldılar. Görevli doktor şikâyeti dinledi. Eliyle bastırarak muayene etti. Hemen kan tahlili istedi. Hastamızın kolu terzi iğnedenliğine dönmüştü. Burada işler daha çabuk yürüyordu. İlgi tatmin edici boyuttaydı. Kısa sürede gerekeni yaptık. Raporlar bilgisayar üzerinden ilgili doktora yetişti. Tabi ki, biz de hastamızı alarak doktorun muayenesine girdik. Doktor tahlil sonucuna bakarak, bu hastada taş filan yoktur. Benim branşım dışında diyerek genel cerraha sevk etti. Neyse ki, burada paraya mı, insana mı olduğu belli olmayan ama işimize yarayan bir saygı ve ilgi vardı. Kısa sürede ameliyattan yeni çıkan genel cerrahın muayenehanesindeydik. Şikâyeti dinledi. Hemen kan tahlili ve ultrason istedi. Tekrar laboratuara yöneldik. Bir daha kan verdik. Fazla beklemeden ultrasona girildi. Sonuçlar bilgisayar üzerinden doktora yetişti. Sonuçlara bakan doktor şunları söyledi. -Ben buna apandisit diyemem, Barsakta iltihap var. Ancak barsağı tıkayabilir. Onun için sizi yataklı tedaviye alacak, gözetim altında tutacağım. Sağlık karnesiyle yatıp yatmayacağımızı sorunca ilgililere telefon etti. Gelen yanıt aynen şöyleydi. Yataklı tedavi tamamen özeldir. Ücretin tamamı hasta tarafından ödenecektir. Doktora, evdeki yatağı kullanalım, siz bulunan bir ilaç yazın lütfen dedim. İki antibiyotik yazdı. ‘'Farkını ödeyip mutlaka aynı ilacı alın'' diye tembihledi. İyi adammış. Cep no'sunu ve kartını verdi. Acil durumda beni ararsınız, dedi. Riski göze alarak hastamızı eve getirmek zorunda kaldık. Halen hastamızda iyileşme belirtileri var..
Sonuç olarak: hastamız memurluk döneminde sağlık kurumlarına tam (27 yıl) üç yüz yirmi üç ay para ödemişti. Bu paralar bir bankada, kendi hesabında toplansaydı, bugün için belki de minik bir hastane kuracak düzeye gelirdi. Şimdi ise emeklimiz üç hastane, dört doktor gezerek, hastanenin birinin acilinden parası yok diye kapı dışarı edilerek, doğru teşhisi bulabilmiş ve iki kutu antibiyotiği, farkını ödeyerek almayı başarmıştır. Maaşına yapılan zamma gelince yüzde iki…. Doğru mantık şöyle diyor. AKP iktidarı yaşayan emeklileri hemen öldürmek için SSK yasasını çıkardı. Çalışanların gelecekte emekli olmadan ölmelerini sağlamak için de altmışbeş yaş sınırını getirdi. Aziz Nesin çok doğru söylemiş ama rakamlarda yanılmış… Doğru rakamlar AKP oylarıyla kesinleşti galiba.