Ülkemiz birkaç günden beri AK Parti'nin kapatılması davasına kilitlendi. Yazılı ve görsel basın aynı konuyu sürekli işlemekte. Açık oturumlarda en çok duyduğumuz cümle ise şöyle:
‘'Demokrasilerde parti kapatmak ayıptır…''
Ne zaman ve nerede bir yanlışlık ortaya çıkarılsa malum çevrelerce bu sözler ileri sürülmekte. Ancak, aklımıza takılan bir soru var.
Ülkemiz için vatanın birlik ve bütünlüğü, bayrağın dalgalanması, ülkenin geleceği mi, daha değerlidir ve öncelik taşır? Yoksa demokrasi mi? Yani, ülkenin temel değerleri ve devletin geleceği demokrasi uğruna feda edilebilir mi?..
Basında ortaya sürülen düşüncelere baktığımızda, aydın geçinen birçok karanlık beyin için tek değer demokrasi ve özgürlüktür. Ülkede başka değer yoktur. Demokrasi uğruna her şey feda edilebilir.
Düşüncemiz bu noktaya dayandığında kamufle edilmiş ihanet odaklarının basını kullanarak halkı yanlışa yönlendirmekte olduğu kanaatine varmaktayız. Çünkü, ülkenin birlik ve bütünlüğü, devletin bekası demokrasiden önde gelir.
Konu başlığımıza dönelim.
Bir partinin kapatılması için illa ki, anayasal suç işlemesi gerekmez. Hatta bazı partilerin işlediği suçlar yasalmış gibi görünmesine rağmen yıkıcı etkileri onlarca yıl sonra ortaya çıkabilir.
AKP'nin iyi niyetli olduğunu düşünmek istesek bile, yanlışları bu iyi niyetin üstüne tonlarca toprak yığacak kadar fazladır.
İşte sizlere örnek olması açısından son beş yılın özelleştirme listesi.
****
Türk Telekom Arap'ın. Telsim İngiliz'in. Kuşadası Limanı İsrail'linin. İzmir Limanı Honk Kong'lunun. Araç muayene işi Alman'ın. Başak Sigorta Fransız'ın. Adabank Kuveyt'linin.. İETT Garajı Dubai'linin. AVEA Lübnan'lının. Pektim Ermeni'nin. (Kazak'a sattık dediler. Kazağı çıkardık ki, içinde Ermeni var. Anayasa Mahkemesinden döndü.) Rakı Amerika'lının. Finansbank Yunan'lının. Oyakbank Hollanda'lının. Denizbank Belçika'lının. Türkiye Finans Kuveyt'linin. TEB Fransız'ın. Cbank İsrail'linin. MNG Bank Lübnan'lının. Alternatif Bank Yunan'lının. Dışbank Hollanda'lının. (Banka Aydın Doğan'ındı. Hortum olayı çıkınca RTE desteklenip elden çıkarıldı.) Şekerbank Kazak'ın. Yapı Kredi'nin yarısı İtalya'nın. Turkcell'in yarısı Finli'nin+Rus'un. Beymen'in yarısı Amerika'lının. Enerjisa'nın yarısı Avusturya'lının. Garanti'nin yarısı Amerika'lının. Eczacıbaşı İlaç Çek'in. İzocam Fransız'ın. TGRT (Fox) Amerika'lının. Demirdöküm Alman'ın. Döktaş Fransız'ın. Süper FM Kanada'lının…
Bunların hepsi de Türk'tü. Cumhuriyet döneminin en önemli kazanımlarıydı. Yabancılara sattık ve onların asgari ücretli işçileri olduk. İşte bu yüzden asgari ücret IMF dayatmasıyla tesbit edilmekte.
İşte bu yüzden AKP döneminde ülkemizde verem(!) hortladı.
Bunları satarak enflasyonu biraz aşağı çektik. Hükümet gerçek enflasyonu gizleyerek ve çalışan maaşlarına sadaka zamlar yaparak durumu korumaya çalışıyor.
Çünkü yabancılara satacak mal kalmadı.
Ülkeyi sattılar. Kurtuluş savaşındaki işgal ekonomik işgal olarak geri döndü. Bizler de işgalcilerin işçileri olduk.
****
AKP hükümetleri döneminde laiklik, Atatürkçülük, egemenlik, 301. madde, Kürt sorunu, alevi ve Sünni konuları tartışmaya açıldı. Yani ülkenin çimentosuna toprak karıştırıldı.
AKP hükümeti döneminde PKK meclise girdi. Başbakan Apo'ya sayın dedikten sonra Apo'nun sayın'lığı suç olmaktan çıktı. Atatürk'ün yüce Meclis'inde PKK yandaşları salyalı haykırışlara ve devlete meydan okumaya başladı. Dünyada yalnızca Türkiye'de hapisten çıkarılarak Meclis'e taşınan terörist milletvekilleri vardır.
Dünyada yalnız Türkiye'de dağda terör elebaşı olan birinin karısı Meclis'te milletvekilidir.
Dünyada başbakan tarafından zenginleştiği ve kalkındığı iddia edilirken yoksullaşan tek ülke yine Türkiye…
Sayın Başbakanın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminden kalma on yedi adet mahkeme dosyasının dokunulmazlık nedeniyle beklemeye alındığını basından okumuştum. Bunlardan dokunulmazlığın kaldırılmasını istemek aptallık olmaz mı?
Halkımızda galiba renk körlüğü var. Kurşuni renkleri AK zannetmekte…