Son yazımızda Akil İnsanların Başbakana sundukları raporlarında bazı kesitler sunmuştuk, bugün yine dikkatimiz çeken bazı hususları sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz. Amacımız bu akil insan adı altında piyasaya çıkıp, çözüm süreci adı verilen bölünme projesinde kamuoyunu sulandıran, ihanet ve bölücülük faaliyetlerine meşruiyet kazandırma derdindeki zavallıların saçma sapan tespitlerinin hepsini buraya aktarmak değil, burada Türk Milletine yapılan salak muamelesi yapmaktan vazgeçmeleri için içine düştükleri aczi ortaya koymak. Ne diyor akilliler "-Batıdakiler ön yargılardan kurtulmalı" Allah Allah akla bak yahu hangi önyargıdan bahsediyorsunuz siz, herkesin sizin hilelerinizi görmezden gelmesini mi bekliyorsunuz...Bölünme önyargısından mı bahsediyorsunuz, yoksa sessiz sedasız her şeyi oldu bittiye getirmek derdindemisiniz. Kendi zihinlerindeki devlet düşmanlığını atamamış insanların, ihanet odaklarının kendileri gibi düşünmeyenlere önyargılı gözü ile bakması ne garip. -"Kürtlerden ziyade Türkler ikna edilmeli." Neye ikna edilecek Türkler kurdukları son devletin bölünmesine mi ? Kurucu iradesine sahip oldukları devlete başkalarının ortak edilmesine mi ikna edilecekler. Aslında bu akiller kendiler içlerindeki ihanet etme alışkanlığından bir kurtulsalar hiçbir sıkıntı kalmayacak. -"Operasyonlar durdurulmadı, yeni korucular alınıyor, yeni çete örgütler kuruluyor, karakollar inşa ediliyor." Ne yapılmalı teröristler devlet kadrosuna alınıp o yolla mı istihdam edilmeli. Karakolların basılıp bıyığı terlememiş gençlerin kahpe pusularda şehit edildiği bir bölgede karakollar yerine çadırlar mı kurulmalı ? Asker açık havada güvende olur diye düşünülüyorsa bu plajda bile mümkün değil. -"Türkler Kürtlerle eşit olmak istemiyor." Allah aşkına bu ne mantık, bu nasıl yaklaşımdır, bu nasıl düşüncedir Türklerin Kürtler yada diğer milletlerden farklı muameleye tabi olduğu ne var şu ülkede. Kürtler bu ülkede bakan mı olmadı, başbakan mı olmadı, cumhurbaşkanımı olmadı, yada buraya Kürtler giremez gibi bir durumla mı karşılaşıldı. Bu düşünce faşizim ta kendisidir, yanlışlar olmuştur hatalar olmuştur ancak bu denli fazla ayrım olmamıştır. Aslında günümüzde yaşananların müsebbipleri içlerindeki faşist duyguları Türklere malederek dışa vuran bu anlayış sahipleridir. Raporun sonuç bölümünde ise değerlendirme ve tespitlere yer verildi. Bu değerlendirmeler şu şekilde dile getirildi: "Bizler ülkemizde yaşanan problemlerin Türk-Kürt, Alevi-Sünni problemi olduğunu düşünmüyoruz. Problemin temelinde başından beri bu ülkenin insanıyla üstenci bir ilişkiyi sürdürmeye çalışan baskıcı, dışlayıcı ve tasarlayıcı vesayetçi devlet yapısının, sivil ve askeri bürokrasiye dayalı siyasal paradigmanın ve özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yakın geçmişe kadar uygulanan zalim ve insafsız devlet politikalarının yattığını düşünüyoruz. Problem, devleti ve güvenliği esas alan bir yaklaşımdan kaynaklanmaktadır ve ülkemiz insanı artık bu anlayış yerine toplumu ve özgürlükleri esas alan bir yaklaşıma ihtiyaç duymaktadır. Türkiye 21. yüzyılda büyüme ve insan hakları açısından da örnek gösterilen bir ülke olabilme yolunda ilerlerken bu alanda var olan problemlerini çözüme kavuşturmak zorundadır. Bakarmısınız bir ülkenin talihsizliğine, kimi sözde bilim adamı kimi bilmem ne insanlar halk adına bu satırları kaleme alabiliyor, bunu bu ülkenin bakanları başbakanı heyecanla dinlilyor, gereği yapılacaktır diye söz veriyor. Boşa dememişler bizim kadar hain üreten bir başka ülke daha yok. Bugün bir takım hevesler uğruna İsmet İnönü'nün, Fevzi Çakmak'ın , Sabiha GÖKÇEN'in isminden rahatsız olanlara sormak lazım bir sonraki rahasızlık duyulacak isimleri hiç merak etmiyormusunuz... Bu süreç daha çok su götürür dileriz ki birliğimizden, bütünlüğümüzden, kardeşliğimizden bir şeyler götürmez. Zira bizler tüm olup bitene rağmen bir birimizden kopmadık. Bizi diğerlerinden ayırt eden en önemli özelliğimiz bu değil mi ?