AK Parti Şehitkamil Kongresi gerek parti içi, gerekse de dışardan farklı şekilde yorumlandı. Hüseyin Çolak'ın üç oy ile seçimi kaybetmesi, bu partiye gün yüzüne çıkmayan bazı sorunların sanki habercisi gibiydi..

Şehitkamil ilçesi aslında aylardır AKP'nin karın ağrısı gibi olmuştu. Memik Terlemez'i silen il ve genel merkez yeni bir isim için harekete geçtiğinde adayların sayısının çokluğu kadar parti içerisindeki dengeler savaşını da başlatmıştı. O kadar isim arasında Fikret Tural isminde karar kılınması, Şehitkamil sorununu çözmüş gibi görünmesini sağlamıştı.

Ancak ilerleyen haftalarda durum istenildiği ve beklenildiği gibi olmamış, aksine kazan iyice kaynamaya başlamıştı. Öyle bir noktaya gelindi ki, bir ilçe için milletvekilleri, hatta bakanlar devreye girmişti.. Teşkilatlar ve taban ise farklı kollardan harekete girişmişti..

Sonunda Fikret Tural sürpriz bir şekilde adaylıktan vazgeçince, Hasan Coşkun ismi ortaya atıldı. İl ve milletvekillerinin bazılarıyla genel merkez bu isim üzerinde görüş birliğine vardılar.. Buraya kadar herşey normal seyrinde gitmişti..

Ancak nevar ki, Hüseyin Çolak çıkıp "ben de adayım" deyince kafalar karışmıştı.

Aslında bu adaya geri çekil deninmesine karşın, direnmesi ve seçime gireceğini söylemesi farklı yönleriyle AK Parti'de tartışma gereken bir konu..

Çünkü AK Parti'de şu ana kadar kimse böyle bir direnç göstermedi. Bir ara Şahinbey'de bunun diğer benzerlerini Fehmi Şahin'de yaşamıştık. Son zamanlarda ise, böyle şeyleri görmek hiç kimseye nasip olmamıştı. Nitekim seçimden çıkan sonuç, Hüseyin Çolak'ın AK Parti tabanında ciddi bir desteğe sahip olduğunu göstermiştir..

Bu sonuç bence AK Parti'de bundan sonra bazı dengelerin yeniden gözden geçirilmesinin işaretlerini vermiştir. Hüseyin Çolak bu kadar oyu aldı ise, bundan cesaret alacakların sayılarının artabileceği hesaba katılmalıdır..

Sayın Ahmet Uzer'in bu seçimden sonra parti içinde ciddi bir araştırma yapması ve gelinen bu noktayı sorgulaması gerektiğini düşünüyorum.

KÖMÜRDEN ZEHİRLENME NİYE ARTTI ?

Gelişmiş ülkelerde zaten bu tip vakalar asla olmaz. Ama Türkiye'de bir çok bölgede sanırım Gaziantep kadar zehirlenme vakası da zor olur.

İnsan anlamakta ve anlatmakta zorluk yaşıyor.

Hele ölenlerin içinde bir de öğretmen olduğunu düşününce, ne söyleyeceğimizi şaşıracak noktaya geliyoruz.

Bu kadar basit nedenlerle ölmenin adresinin Gaziantep gibi bir kent olması bizi üzüyor... Bu konuya vilayet ve belediyeler ile, sağlık müdürlüğünün seyirci kalmaması gerektiğini düşünüyorum. İnsanlarımızın bilinçli olmadıkları kadar, çaresizlik içinde kaldıkları gerçeğini de göz önünde bulundurmalı ve hiç değilse bundan sonra, böylesine basit ölümlerin önüne geçecek çözümler aranmalıdır diye düşünüyorum.

AMAN DİKKAT ET !.

Sevgili okurlarım...

Son zamanlarda kiminle konuşsam, "Aman dikkat et, dikkatli ol" diyor... Bunun sebebini Gaziantepspor Başkanı İbrahim Kızıl'ın özellikle küfürlü ve tehditkar ifadeler dolu son konuşmasına bağlıyorlar...

Gülüyorum tabii.. Gerçekten korkmalı mıyım..

Bunu onlara sorduğumda şaşırıyorlar elbette... Aslında hepsine hak veriyorum. Çünkü gerçekten İbrahim Kızıl'ın o sözleri tamamen tehdit içerikli.. Anlaşılan bana daha önce yaptıkları ve yaptırdıkları onu tatmin etmemiş.. Bu nedenle artık kimseden korkmadan, çekinmeden aleni biçimde tehdit ediyor, küfürler savuruyor...

Bu konuda fazla yoruma gerek duymuyorum.. Bizim hayatta yaptığımız herşey legal... Bu kentte eğer hem de Gaziantep gibi bir kulübün başkanı olacak şahıs açık açık birilerini tehdit ediyorsa, bunu benim değil, bu şehrin Valisi, savcısı, emniyet müdürü, belediye başkanları, milletvekilleri ve de en önemlisi Fatma Şahin düşünmelidir...

GAZİANTEPSPOR'UN DÜŞMESİ

VEYA LİGDE KALMASI KİME BAĞLI

Son Trabzon olayı sonrası arayıp ne olacağını soranların sayısı çok arttı... Herkes 'düşer miyiz' diyor.. Buna cevap vermek gerçekten zor.. Zaten sorusu bile insanı rahatsız ediyor.. Hele bu bende müthiş etki yaratıyor.. Adeta isyan noktasına geliyorum. Aylardır yaptığımız tüm uyarılarımın işe yaramadığı için kahroluyorum.

Bence artık bundan sonra Gaziantepspor için söyleyecek fazla bir şey yok.. Kulübü yönetenler "bu durumlara nasıl gelindi" şeklinde sorgulama yapacak insanlar değiller. Hiçbir şeyi kabul etmiyorlar. Tek inandıkları şey, herşeyi doğru yaptıkları.. Başarısızlık kendilerine bağlı bir şey değil.. Suçlu teknik adamlar, futbolcular.. Biraz küfür ve tehdit ettikleri biz, yani yerel medya... Biraz da güya Gaziantepspor'u kendilerinden almaya çalışan hayali bir grup.. Veya bazı kişiler..

Bu bakış açısından bu kafa ile ben Gaziantepspor'un özlenen yapıda bir kulüp olacağına asla inanmıyorum. Bu sene bence kulübü şirketleri gibi paldır - küldür yönetme anlayışının iflas ettiği sene...

Hesap kitap demiyorum zaten.. Şu anda incelemedeler çünkü.. Sonucu onlar gibi bizde merakla bekliyoruz.

Sportif yönden ise söyleyeceklerim kısaca şudur;

"Gaziantepspor küme düşer mi ?" diyenlere bunun Gaziantepspor'a değil, Karabük, Samsun ve Manisa'ya bağlı olduğunu söylemeliyim... Fazla söze gerek görmüyorum.

Hepinize iyi haftalar.